Ankara üzerine söz eden kelamşorlar, demediğini bırakmamış!
Önce kalemlerine yansımış elbette.
Oğlu Can Yücel, “Baharla Ölüm Konuşmaları” yapadursun, baba Hasan Ali Yücel, “Ankara”nın doğumunu anlatır:
Ankara’da doğdu gün;
Öğün Türk oğlu öğün
Tan yeridir Türklüğün
Bahtı ak, taşı kara
Adı büyük Ankara.
Ankaralı olmadığı halde Ankaralılığın kralını gösteren ve yaşayan Hasan Hüseyin Korkmazgil, aynı zamanda yazmıştır da. “Bulvar İti”nden:
(…)
bir umarsız bulvar iti vitrin ışıklarında
anladım ki birdenbire/ kopmuşum toprağımdan
kopmuşum masallara süt emziren akşamlarımdan
köklerim orda sızlar/ yapraklarım bulvarda
resim diye duvarlarda müzik diye ıslıklarda
o çıldırtan deniz orda/ balıklar tablalarda
özlemek orda kalmış/ özlemi sevmek burada
ferhat’sa mendil açmış dileniyor güvenpark’ta
(…)
Ceyhun Atıf Kansu, Ankara’nın en önemli caddesine adını verdirecek kadar Ankara sevdalısıydı. O da muhteşem dizeleriyle “Ankara Kalesi”nden seslenerek gezdirsin bizi:
Gönlüm müdür dalgalanan
Bu eski burçlarda böyle.
Bir sabah yelidir dolan
Kalbe vatan sevgisiyle.
Hatip çayına doğru, bak
İner o kartal yuvası.
Coşkun masallara konar,
Güler Ankara ovası.
(…)
Ceyhun Ankara’ya âşık
Yârini bulur düşünde;
Gönlüme vurmuş bin ışık,
Kaleler uyur döşünde.
Çağrı Gürel, “Yakışıklılığını Hiçbir Zaman Yitirmeyecek Olan İhtilâle Boyanmış Bir Adamın Görüp de Söyleyemediği” hallerin içene çekiyor bizi:
Ankara
İhtilalim uzaklaşıyor
Yaklaştıkça sana
Kaya gölgesinden çıkıp da
Şu Kızılay Meydanı’nda
‘Sesini kıs’ diyemiyorum
Akşam ezanıyla
Söylenen şarkılara
Ankara?!...
Ahmet Telli, “Ankara’da”yken;
“Posta Caddesi, Taşhan, Karpiç ve diğerleri
Ama artık meyhaneler kalmadı Ankara’da
Belki bundandı Cemal Süreya’nın Kızılay’da
Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması”
Şairane Ankara turumuz başka şair dostlarla sürecek…