Sam Amca’nın ettikleri!

Selami Mutlu

Sam amca uzun süredir Türkiye’ye karşı şapkasının içersinden tavşanlar çıkarmaya devam ediyor. PYD/PKK gibi Türkiye’ye savaş açmış terör örgütlerine silah ve mühimmat yardımımı dersin yoksa 15 Temmuz girişimiyle FETÖ örgütüne destek mi dersin bütün olan bitenin arkasında Sam amca var. Buna karşın bizim birkaç ciddi çıkışımız dışında tavrımız yok! ZARRAF olayı üstümüze sıçradı sıçrayacak kuşkusuyla çamur üstümüze sıçramasın diye bekler durumdayız.

Son ABD’nin yarattığı krizle Türkiye’ye konan vize yasağı ile Ankara’da ABD’ye karşın tavırlı bir tutum izleyerek vize uygulamasını başlattı. İstanbul da ki ABD Başkonsolosluğu çalışanı bir Türk vatandaşının tutuklanmasıyla başlayan ve arkasından ABD’nin Türk vatandaşlarına vize uygulamasıyla alevlenen durum, Ankara’nın da aynı yöntemle misilleme de bulunmasıyla büyüyen olay Türkiye-ABD ilişkilerinin bu günlerde yaşanan karşılıklı söz düellosuna kadar uzamış durumda.

Geçmiş yıllarda da iki ülke arasında olumsuz gelişmeler yaşanmış, silah ambargosu, haşhaş ekimi, 1 Mart 2003 Tezkeresinin TBMM’de reddi sonrası, Süleymaniye de askerlerimize ABD’li askerlerce çuval geçirilmesi gibi olumsuz olaylarla karşılaşılmıştı. Ancak bu gün yaşanan gerilim gibi krize dönüşmemişti. Bu gün yaşanan olumsuz ikili gelişmeler hiç şüphesiz ki hiç şüphesiz ki vize yasağı ile birlikte, insani düzeyde ki temasları da olumsuz yönde etkileyecektir. Uygulanan vize yasağı ile birlikte eğitimden, spora, kültürden-turizme, sağlık konusundan ticarete, yatırım ilişkilerine, askeri ve diplomatik dayanışmaya kadar uzanan geniş bir koridorda etkisini gösterecektir.

Artık Türkiye ile ABD arasında ki müttefiklik ilişkisinin içi boşalmış ve kağıt üzerinde kalmıştır. ABD 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu olan FETÖ/PYD örgütünün liderlerine ev sahipliği yapıyor olmasının, ilişkilerin bu denli krize dönüşmesine neden teşkil ettiği bu kayıtsız tutum karşısında, Ankara’nın duyduğu rahatsızlığı defalarca belge ve kayıt göndererek belirlediği ancak, ABD’nin bu kayıtsız tutumuna devam ettiği belirlenmiştir.

ABD-Türkiye arasında gelişen bu olumsuz ilişkiler kriz noktasına varınca, güney sınırlarımızda gelişen sıcak çatışma ortamında da ilişkiler güven yitimi nedeniyle kesintiye uğrayacaktır. Müttefik ortaklığımızın geleceği kaygı vericidir. ABD’nin diplomatik özür çıkışları söz konusu olsa bile bunun bir gösteriş olduğunun farkına varılmalı, Ankara’nın tavırlı bir tutum sergilemesi de yararlı olacaktır. ABD’nin öteden beri FETÖ/PYD/PKK gibi terör örgütlerine silah-mühimmat ve eğitim vermesi, bunu da gözler önünde açıkça yapması bölge barışı içinde endişe vericidir. Müttefiklik ABD tarafından bozulmuş Türkiye düşmanı olan FETÖ/PYD/PKK ortaklığına dönüşmüştür.

ABD’ye karşı ortaya konan tepkiler caydırıcı değildir. Cılız kalmaktadır. Diğer AB ülkelerini de yanına alan ABD’nin karşısında dik durabilmemiz için, ülkemiz içerisinde ki uluslararası değerlerden uzaklaşılarak tepki alan standartları yeniden hayata geçirmemiz gerekir. Türkiye’nin dış politikasını ve içerde hukuk devleti olmak gibi sorunlarını tekrar gözden geçirmesi, insan hak ve özgürlüklerine yer vermesi, demokratik parlamenter sistemin işlerliğini sağlaması, bir ortak uzlaşı yaratarak sorunların çözümünün TBMM tarafından uzlaşı yoluyla alınmasında, diplomatik dil ve onun yolu olan diplomasi yolunun izlenmesinde büyük yarar vardır.

ABD’nin izlediği bu olumsuz tutum karşısında diplomasi alanımızı genişleterek tüm dünya devletleriyle iyi ilişkilere girip kazanım elde etmemiz, AB devletlerini yanımıza alarak tepkimizi daha da genişletmeliyiz. Bu tavır ABD’nin önünü de kesecektir. Maalesef Türkiye geçmişten bu güne kadar tüm müttefiklerini diplomatik olmayan bir dille yerdiği için kırmış ve küstürmüştür. AB değerlerinden de uzaklaşıcı bir tutum izlendiğinden dolayı bu Devletlerin Türkiye’ye karşı tavırlı olmalarını getirmiştir. Hukuku hiçe sayan, insan hak ve özgürlüklerini, uluslararası demokratik yolları görmezden gelen, AB değerleriyle örtüşmeyen tutumu nedeniyle ülkemiz hem tepki almakta hem de yalnızlaştırılmaktadır.

Tekrar Uluslararası değerlere dönülerek ittifak sağlanmalı ve ABD’ye karşı ortak tavır oluşturulmalıdır. Bunu sağlamak ise, deneyim ve Diplomaside yer almış uluslararası arena da yer bulmuş, kabul görmüş konunun uzmanı olan Akademik ve Diplomatik değerleri devreye sokarak yol alınmalıdır.  Olur olmaz kişilerin ben seçimle geldim, aklıma geleni söylerimde ideolojimin gereğini de uygularım demesi, diplomatik konularda ahkam kesmesi ilişkileri daha da zora soktuğu gibi krize dönüşmesine de sebep teşkil etmektedir.

Avrupa Parlamentosuna girecek ve Türkiye’yi temsil edecek üç aday isim konusunda ideolojik duvarları yıkarak Uluslararası kabul gören adayların seçiminde bile inat etmekten vazgeçerek uluslararası kabul gören adayların belirlenmesinde karar alınması bile Avrupa’da ki varlığımızın olumlu gösterisi olacaktır.

Ülkemiz güney sınırında ki sıcak çatışma ortamını yumuşatmak ve lehimize çevirmek açısından Suriye’nin yanında müttefik oluşturan devletlere Suriye-İran-Irak-Rusya gibi devletlerin yanında olunmalı, Suriye’nin-Irak’ın toprak bütünlüğünü sağlayacak uzlaşı yollarını bularak ABD’nin Ortadoğu’da PYD/PKK ile oynamakta olduğu kanlı oyunu yalnızlaştırarak bozmalıdır. Dış politikada doğru dil, Diplomasi dilidir ve onun sağladığı yolda ilerlemeye gayret edilir.

Hiçbir toprak talebi içermeyen FIRAT KALKANI, İDLİP operasyonlarının nasıl bir diplomatik ve onun sağladığı koridorda askeri başarı sağladığını unutmamak gerek!..