Satmayın efendiler bu memleket bizim! Hükümetin orman alanlarındaki ağaçların bile satılmasına kadar varacak torba yasasına eklediği orman talanı yasası resmen yürürlüğe girdi. Giderayak Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla orman olma niteliğini yitirmiş olan sözde vasıfsız görünüp özde rant kokan ormanlarımızı bir kararla satışa çıkardık. Başta İstanbul, İzmir, Kocaeli, Muğla gibi illerimizi kuşatan, sözde orman vasfını yitirmiş alanların toplamda 1,6 milyon metrekare olan kısmı İmara açılmak üzere Maliye Bakanlığı’na devredildi. Yaklaşık bir Hollanda devletinin yüzölçümü kadar bir alan imara açılıyor. Rantçıların fırsatçıların gözü aydın. Zaten sefer tası gibi beton yığınına dönüşen şehirlerimize yenilerini eklemek üzere yola çıkıldı.
Geçtiğimiz nisan ayında TBMM’de AK Parti ve MHP oyları ile kabul edilen bir torba yasa ile Bakanlar Kuruluna dilediği orman arazisini orman alanlarından ayrıştırarak devlet hazinesine devretme yetkisi verilmişti. Sen misin bu kanunu çıkaran, el çabukluğu marifet diyerek bu sınırsız yetkiyle İstanbul-Maltepe, İzmir-Gaziemir, Aliağa, Kocaeli-Dilovası, Marmaris ve Bodruma bağlı birçok orman alanlarından 220 futbol sahası büyüklüğündeki orman alanı talana-ranta açıldı.
Bilindiği gibi yasa gereği orman alanlarında yapılaşmaya izin verilmiyor. Orman sınırlarının kapsam alanı içersine giren bu alanlar başkalarına satılamıyor. Devredilemiyor veya bağışlanamıyor. Ancak bu alanlar orman kayıtlarından düşülerek hazineye devredildiğinde bu tür orman alanlarını koruma zırhı içerisine alan yasa tümüyle boşa çıkıyor. Yani minareyi çalan kılıfını da hazırlayarak her şey vatan için diyerek satışına başlıyor. Marmaris’te ki otluk koyunda iki odalı yazlık ile yetinenler bu gün bununla yetinemeyip 300 adalı lüks ve saltanat merakı ile yazlık inşa ederek ülke ekonomisini görmezden gelirlerse, ülke ekonomisi de zora girer. Ekonomiyi düzelteceğim derken Cumhuriyetin ve milletimizin sahip olduğu tüm varlıkları sırayla satarak düze çıkmaya çalışmaktadırlar. En son satışlar şeker fabrikalarındaydı şimdi sıra ormanlarımıza gelmiştir.
Bunun mazereti hemen bulunur. Hazırdır da. Efendim satışa sunulan orman arazileri orman vasfını yitirdiği için satılmaktadır. Şeker fabrikaları içinde efendim zarar ediyorlardı. Diyerek bahane yaratmak çok kolaydır. Ancak şeker fabrikalarını günümüzde ki gelişmiş teknoloji ile yenileyip liyakat sahibi kişilerin yönetimiyle geliştirmek, orman alanlarında ki vasfını yitirmiş arazileri ıslah ederek tekrar kazanmak hiç akıllara gelmez. Rant ve işin kolayına kaçmak ağır basar. Bizde yurtseverlik-vatanseverlik-devlet adamlığı nerede kaldı diyerek yutkunur dururuz.
Gün geçmiyor ki verilen olumlu ÇED raporuyla bir orman alanı veya tarım alanı talana-yağmaya-ranta kurban edilmesin. Yine bir ÇED raporuyla yöre için büyük bir öneme sahip olan tarımsal potansiyelinin yüksekliği nedeni ile planlama alanının “Tarım dışı amaçlı kullanıma” açılmasıyla, geçimini tarımdan sağlayan bölge olan Kırklareli yöresinde mağduriyet yaratılacak ekonomik ve sosyal denge bozulacaktır. Bu bölgeye 19,5 km mesafede kurulacak olan termik santral toprağın suyun ve havanın kirlenmesiyle telafisi mümkün olmayan, am 506 bin ton kömür ile çalışacak olan termik santralden çıkacak olan kül bile çevre ve hava kirliliğine sebep olacak tarım alanlarını tahrip edecektir. İşsizliğin had safhaya geldiği ülkemizde yeni işsizler yaratacaktır.
Ormanları vasfını yitirdi diye yok et. Oksijen deposu Kaz Dağları’nda, üstelik AK Parti yandaşlığı ile tanınan Yenice Köyüne termik santral için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇED) olumlu rapor vererek bölgeyi tahrip edecek kapıyı aralasın. Bu nasıl çevreciliktir. Köy halkının siyasi yandaşlığına rağmen yapılmasını istemediği termik santralin yapımına halk isyan ediyor. Yılda 3,5 milyon ton kömür tüketeceği 90 futbol sahası büyüklüğündeki bir alanın 465 bin ton külün depolanması için yer açılması planlanıyor. Bölgede yapımı için izin verilen ÇED olumlu raporu ile içme suları sağlayan Edremit-Burhaniye-Gönen bölgelerinde su kaynakları ve tarım arazileri olumsuz yönde etkilenecek. Çevreyi korumak ve zarar vermeden geliştirmekten sorumlu ÇED çevreye zarar verecek rant sağlayacak alanlar yaratmakla uğraşmaktadır.
Bir yandan suyu-havayı-toprağı kirleteceğiz. Üretim yapan çiftçiyi mağdur edeceğiz. Ülke ekonomisini doğayı zarara uğratıp yeni işsizler yaratacağız sonrada veryansın edeceğiz. Üretim olmadan ithal kolaylığına kaçarak piyasayı dengeleyeceğiz öğlemi? Peki, nereye kadar dayanabiliriz hep ithal ederek hep borç alarak mı yaşayacağız? Üretmek, işsizliği de önleyecek ihracatımızı da artıracak ekonomimize de katkı sağlamayacak mı? Katma değeri bu kadar yüksek olan tarım ve orman arazilerini kendi ellerimizle neden yok etmeye çalışıyoruz? Bu nasıl planlamadır? Bu nasıl yurtseverliktir? Bu nasıl Milliyetçiliktir? Kuracağınız Termik santrallerini ve taş ocaklarını neden hep en elverişli tarım ve orman alanlarının içersine yapmayı düşünürüz? Ülkede bu kadar elverişsiz sorun yaratmayacak alan varken neden böyle bir gayretin içersindeyiz? Hadi taş ocaklarına bu iş için ÇED olumlu raporu verdiniz üretim bittikten sonra bu alanlar neden ıslah edilerek doğaya kazandırılmaz?