Şeker Ahmet Bey

Sefer Aşır Eraslan

Bilirsiniz tarihte bir Şeker Ahmet Paşa vardır. Askerin şekeri nasıl bilemem ama ben size bir bilim adamından bahsedeceğim. Özbeklerin bir şarkısında, “şekerim, asalım, şirinim” der. Bu üç söz de aynı anlama gelse de anlam pekiştirmesi için kullanılmış. Bizde de buna benzer sözler vardır. “Şeker gibi adam” sözünü çok, işitiriz. Tatlı sıfatını daha çok hanımlar için, çocuklar için kullanırız. “Bal gibi” kelimesini “kesinlik ifade etmek için, şirinliğinden şüphe yok” anlamında kullanırız. “Şirin” sözünü de daha çok çocuklar ve maddi varlıklar cansızlar için kullanırız.

Bir ilim adamı düşünüz. Kızmayan, sinirlenmeyen, hiç öfkelenmeyen, adeta sinirlerinin ucu alınmışçasına sakin, insani, babacan ve adam gibi adam… Bu adama üniversitedeki öğrencileri “Şeker Ahmet” derlermiş (Divanlar Arasında Bir Ömür-Ahmet hocamın öğrencileri tarafından onun hatırasına saygı için hazırlanmış bir kitapta yazıyor.) Bu kitaptan öğrendiğimiz bir başka güzellik de divanları yorumlarken hep müspet ve milli açıdan bakıp değerlendirmesi olmasıdır. Dün ile bu günü gayet şuurlu bir bakışla tahlil etmesidir.

Prof. Dr. Ahmet Mermer’den bahsediyorum. Kendisi Konya’da benim de hocamdı. Kendisinin rahle-i tedrisinden geçtik elhamdülillah. Biz de o zaman kendisine “Bal Ahmet” derdik. Siyasi kavgaların ortasında ders verirken hiç boşluk bırakmazdı. Hep anlatırdı. Hep konuştururdu. Kavgaya sataşmaya zaman ve meyil bırakmazdı. Bizim “Eski Türk Edebiyatı” dersimize girerdi. Benim İmam Hatipli olmam vesilesiyle çok söz alır yorum yapardım. Teneffüste de başka sınıflardan çıkıp odasına giderken hep bana laf atardı. Biz bal dedik ama şimdikiler şeker demiş. Zannetmeyiniz ki biraz da olsa tadı kaçmış. Hayır şimdiki gençlerin kelime dağarcığı sığlaştığı için ancak öyle ifade edebilmişler.

Prof. Dr. Ahmet Mermer hocam, 2001 veya 2002 yılında Gazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi’nin dekan yardımcısıydı. Mustafa İsen dekan idi. O da sınıf arkadaşım. Lakin en çok Ahmet hocamın yanına varır sohbet ederdik. O günlerde Özbekçe’den bir kitap tercüme etmiştim. Özbek İsimler Sözlüğü adında bir kitap. Ahmet Mermer hocam, “bunu Çağdaş Türk Lehçeleri bölümüne vereyim bir baksınlar” demişti. Vermiş ama kime verdiğini zamanla unutmuş. Ben de hocamı sıkıntıya sokmayayım diye sormadım. Alan adam da getirmemiş. Bir karşılaştığımızda, “Kime verdiğimi iyi tahmin ediyorum. Onun olduğu ortamda konuşuyorum ama hiç oralı olmuyor. Kusura bakma ne yapalım” demişti. İşte şeker gibi değil şekerin tatlının en tatlısı bir adam. Ne benim kırılmama gönlü razı, ne de o hainin aymazlığına razı bir bilim adamı. “TDK kitap satış yerlerini zamanla kontrol et çık” dedi ama bir defa baktım bir daha da bakmadım. Bu olayın üzüntüsü ile çok zaman “yahu senin kitabı çaldırdık” dese de bu şeker adamın üzülmesine razı olamazdım. “Hocam lütfen unutunuz yeniden yaparım” desem de kitap da o zaman gittiği için bir daha yapma imkanımız olamadı.

Prof. Dr. Ahmet Mermer beyefendiye her öğretmenler gününde telefon açar gününü kutlarım. Bir defasında önce ellerinden öptüğümü söyledim sonra Özbeklerin bir kelam-ı kibarı olan, “Üstad ata-anadan da azizdir” sözlerini söyledim. Zamanımızın öğrencilerine bakıp bana , “geç onları geç” dedi. Hocam azizisiniz lütfen geçmeyiniz.

Prof. Dr. Ahmet Mermer hocamın soy isminin sert olduğuna bakmayın o kadar mülayim, o kadar candan ve gönül ehli bir insandır ki sevmeyen ölsün. Bu mülayimlik bu tatlılık bu şirinlik bu şeker gibi oluşun en fazla şahidi olan yenge hanımdır elbette. Prof. Dr. Ahmet Mermer, tam bir Osmanlı beyefendisiydi. Zaten şeker oluşunun temelinde de bu yatar. Bazılarının daha yolun başında kibir abidesi olup başı yukarıda gezerken Ahmet Mermer Hocam içi dolu başaklar misali olgun, sakin, mülayim ve dosttu herkese. Bu öğrenci de olabilir, hocalar da olabilir, halktan insanlar da. Hatta yazın yazlığında ziyaret ettiğimde komşularının da “ne kadar tatlı, şeker bir adam” olduğundan bahsediyorlardı.

Sayın Prof. Dr. Ahmet Mermer hocam gibi bilim adamları keşke çok olsa. Bir düz cümleyi düzgünce ve bir çırpıda kuramayan İngilizce Prof. öğretmenlerin olduğu bir çağda Ahmet Mermer biraz lükse kaçıyordu. Diline, özüne sözüne, sahip çıkan bu adam gibisi az gelir. Gazi Üniversitesinin medar-ı iftiharı, ulu çınarı, gölgesi daha nice yıllar devam ederek Gazi’ye şeref katan, değer katan bir insan artık emekli. Ahmet Mermer Hocam bir topluluk kursanız da her ay sizden divanlar arasında dolaşıp şiir zevki alsak. Şiir ile hele hele divan şiiri ile alakası olmayan tüccarların TV’de çalım satmalarına bakınca hep aklıma siz gelirsiniz.

Hocam tam kırk yıl evvel size takılan lakap mı desem unvan mı desem bilemiyorum kırk yıl sonra hiç değişmeden devam ediyor. Değişen zaman. Ne kadar tatlısınız hocam! Size uzun ömür, sağlık ve huzur diliyorum. Saygıyla ve sizi tanımaktan bahtiyar olan bir öğrenciniz olarak selamların en samimisi ile… Bir boşluk bırakmadığınız için doldurmak gibi bir heves de olamaz arkanızdan. Gelecek yazımda Ahmet Mermer Beyin emekli olma şerefine yazılmış bir kitap Divanlar Arasında Bir Ömür kitabında bu günkü öğrencileri arkadaşları kendisi hakkında neler yazmış onlardan bahsedeceğim. Aslında bir dizi film olabilecek bir belgesel olacak çapta bir bilgi birikimi…

Ehl olan kıymet bilir hocam ben medh eylemem

Aleme elmas ü zerdir hace kanımdır benim

Emelim varam soram ey hace ben pek müşkülüm

Hace Ahmet Mermeri müşkül-küşanımdır benim…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.