DERSİMİZ ; ANNELER GÜNÜ
KONUMUZ; -ANALIK-ANNELİK…
ANA KÖKENLİ HERŞEY BAŞ- DİŞİL-DOĞURGAN ANLAMINDADIR
Genel olarak her yıl Mayıs ayı’nın ikinci Pazar günü kutlanan “Anneler günü” yıllar önce çalışmak için annesinden ayrılmak zorunda kalan ve o sırada yalnız başına hayatını kaybeden annesi için çok üzülen kızı tarafından bir “Fikir” olarak ortaya çıkmış. Bu fikri duyurmak için tek başına yola çıkarak halkla birlikte öyle büyük bir mektup kampanyası başlatmış ki gazete patronlarından en üst siyasetçiye kadar ulaşmayı başarmış ve herkesin doğuran bir annesi olduğu için hemen kabul görmüş.
ilk kutlama Bayan Jarvis’in annesinin 20.yıl haftalık dini ders verdiği yerde 10.Mayıs.1908’de 407 çocuk ve annelerle birlikte yapılmış.Kendi annesinin en çok sevdiği beyaz karanfili her anneye birer adet verilmesiyle o günden sonra beyaz karanfil asaleti, şefkati ve annelik sabrı ifade ettiği için anneler gününün sembolü olmuştur.
Daha sonra bu fikir kongre onayına sunulmuş ve kabulüyle önce Amerika çapında daha sonra dünya çapında gelenek halini almıştır ABD’de Başkan Wilson onayıyla 08.MAYIS.1914’te resmi olarak kabul edilmiş ve her yıl “Mayıs Ayı’nın ikinci Pazar günü Anneler günü” olarak kutlanması için ilan edilmiştir Ancak konu anne olunca kutlamalar büyüyerek çeşitlenmiş çok şey ticari olaya başlamış ve kart postallar , özel kutlamalar, hediyeler derken anlam olarak annelerin yalnız kalmamalarıyla ilgiliyken iş ticarete dökülmüş. Bu fikri ortaya atan kişi bu durumdan çok rahatsız olmuş ancak tüm şikayetlerine rağmen önü alınmaz bir şekilde büyüyerek bugünlere gelinmiş.
Türkiye’de Anneler günü ilk kez resmi olarak 09.Mayıs.1955 yılında kutlanmıştır.
Günümüzde Anneler Günü sayısız etkinliklerle kutlanmaktadır.
Diğer yandan Antik tarihte yani mitolojide ANNE doğurganlığından dolayı Tanrıça olarak bilinirmiş.
Hayvanlarda annelik çok ilginç öykülere konu olmuştur.
ŞİMDİ ANNEMİ ANLATMAK İSTİYORUM. Benim gibi yedi yaşında bir çocukken yazmaya başlarsanız hem konu hakkında ders çalışmış, hem öğretmiş hem de bir hatıra-Anı kitabı oluşturmuş olursunuz.
Kollarımı açtığımda sağ kolumda anne tarafım yani Anasoy’um.Sol tarafımda Babasoy’um yani Atasoy’um var. Babasoy’um olmasaydı Anasoyu’m da olmazdı.
Milanoğlu soyunu sürdürmek için adımı Milan koymuşlar.
İç Anadolu’da Ankara-Çankaya’da 5 Ekim Dünya öğretmenler gününde doğunca öğrenmekle öğretmek arasında gidip geleceğim bütün yazılarımla.
Anayol’a doğru çıkacağım ancak konu Ankara olunca kültürümde Efelik-Seymenlik de var.
BEBEKLİĞİM;
Doğduğumda evimizin dibine bir çam ağacı ve iki ayrı çeşit sarmaşık dikmişler.
Anne sütü almayı reddetmişim fakat benim bilinçli ailem benim sağlıklı olmam için sütü makineyle sağarak biberonla vermişler hatta öyle çok sütümüz olmuş ki buzluk dolup taşmış ve anne sütünü verecek bebek bile aramışlar.
Ben doğdum diye annem birkaç gün hiç uyumamış ve hep beni seyretmiş..
Ben var ya ben birkaç ay boyunca hiç durmadan ağlamışım ama hiç durmadan ve sebepsizken…
Ne zaman ki dört aylık olmuşum o zaman oyuncaklar ilgimi çekmeye başlamış ve biraz susmuşum.
Sadece anne sütü aldığım için hiç suya ihtiyaç duymamışım ve biberonlarımı her seferinde kaynar suda kaynatarak temizlemişler. Beni ev yapımı zeytinyağ-defne yağlı sabunla yıkamışlar. Giysilerimi hatta ailece bir yıl kadar evde kim varsa beni kucaklarına aldıklarında deterjanla kucaklaşmamak için giysiler sabunla yıkanmış, evler sirkeyle silinmiş ne kadar güzel…
İlk kez altı aylıkken yediğim besinler Avakado Ezmesi-doğal mısır unu bulmacıymış ve bazen altı dakika pişmiş rafadan çoğunlukla çiğ yediğim yumurta.Sonrasında çay kaşığıyla meyve suları tattırılmış mesela çileği hiç yememişim neredeyse bir yaşına kadar.Bal’ı da…Ancak şişeler dolusu süt içmişim ilk önceleri sulandırılmış keçi sütü çok daha sonraları yine sulandırılmış inek sütü.
Süt halen hayatımda var ancak en çok akşamları içiyorum çünkü süt ve ürünleri uyutucu gıda olduğu için gündüzleri tercih etmiyorum.
Ekmeğin yani karbonhidratın olmadığı tamamen protein ve meyve ağırlıklı beslenmişim.Tuz ve şekeri hiç tatmamışım bebekken çünkü her şeyin içinde varmış, öyle alışmışım.
Ana beslenme ürünlerimizi yani ev yoğurdumu kişisel bardaklarda, keçi sütünden kestirmeyle peynirimi,meyveleri rondo yaparak dondurma kaplarında dondurmamı, çoğunluğu badem, fındık ve cevizle kurabiyelerimi yapmayı öğrenmiştim. Bunlar gıda yanında atıştırmalıklarımdı.
Annem hatırladığım kadarıyla ara öğünlerde elime hep kırmızı biber, soyulmuş havuç, salatalık çubukları verirdi. İlk tadımlarımı fotoğraflamışlar. Sebzeleri çok sevdiğim için kâğıt, ceviz, fındık, badem kabuklarıyla kayın mantarı bile yetiştirdim ve Sirke mayası yaptık Denizle.
Zaten Deniz Bereket olsun diye doğduğum gibi birkaç mayalama yapmış benim için bir kenara bırakmış.
Bebeklikten bu yana hamsi balığını çok sevdim. Dolmalar, sarmalar benim için hep özel yapıldı.
Daha sonrasında ikinci yaşımda Anaokulu’na başladığımda çok sağlıksız şeylerle karşılaştım fakat ailem bana her şeyi öğrettiği için hiç birine özenmedim ve yemek menüsünü her zaman sorguluyorlardı çünkü Deniz’le biz oldukça fazla yemek çekimleri yaptık, doydum her şeye.
Bu arada hiç hasta olmamışken ilk kez Anaokulu’nda mikropla karşılaştım ve ateşim çıktı.
Şekerle ilk kez doktorda karşılaştım. Topitop vermişti bana ancak yememiş anneme vermiştim.
Ailem antibiyotik kullanmadan ateşimi doğal yollarla düşürmeye çalıştı ancak bu çok zor oldu mesela ateşler içinde titrerken durmadan ılık duş almak, sirkeli sularla başa yada kollara ıslak bez koymak gibi fakat hep birlikte başardık.Her ateşim çıkmada aynı yöntemi uyguladık.
Aşılarımı düzenli bir şekilde oldum.
Eğitim sistemi ve yemek menüsü yüzünden birkaç Anaokulu’değiştirdikten sonra ilkokul 1. Sınıfa başladığımda sağlıklı ve mutlu bir çocuktum. Ancak çok üzücü ama kabul etmekten başka çarem olmadığım bir talihsizlik yaşadım.
Akademisyen olan Dedem ve Mimar Amcamı hastalık yüzünden kaybettiğimiz için 7. yaşımı kutlamadım.
Sokaklarda yürürken Trafik kurallarımı Annemden öğrendim ama bazen geri geri yürümeyi çok severdim.İlk yağmurla tanışmak, ilk kez kartopu oynamak,İlk uçağa binmek, ilk tatile gitmek hepsi çok güzeldi hatta Denizi ilk gördüğümde defalarca bağırmıştım “Ben insan Denizi istiyorum su Denizi Değil” diye sonrasında oldukça fazla çabaları sayesinde alıştım.
Beslenmeyle ilgili Denizle birçok çekim yapmış, müzik konusunda piyano, gitar eğitimi almış, annem spor öğretmeni olduğu için sporla tanışmış ve çok kitap okuduğum için bir kütüphanemi bile kurdum..Yazı tahtam zaten hep vardı. Anneme çok şey borçluyum beni çok sevdiği için.Büyükannelerime de..
Bu yıl ilkokul 2.sınıftayım.
Ağzımda 24 tane sağlıklı dişim var ve birkaç tane süt dişim düştü. Şimdi dişimin biri bir sıvı da deney yapıyorum.
Artık bahçeyi ekiyorum be sebzelerimi kendim yetiştiriyorum.
2020 yılı girdiği gibi Coronavirüs diye başka bir salgın hastalık var ve insanlar artık birbirlerine sarılamıyorlar yani aile büyüklerimize gidemiyoruz artık ancak kanından canından bir parça veren annem yanımda o bana yeter.
Anayla ilgili birçok terim var hayatımızda mesela birleşik adlardan birkaç tanesi;
Anakara’mız yeryüzünde beş büyük kara parçasından-kıta’dan her biri.
Anavatan’ımız, Türkiye.
Anadil’imiz, Türkçe
Anayasa’mız, Kanun-Kurallar ve uymayana cezalar var.
Bir gün biz de büyüyeceğiz ve topluma faydalı bireyler olarak Anne-Babamıza teşekkür edeceğiz ve Anakapı’dan çıkıp kendi Anapara’mızı kazanmak için Anayol’a düşeceğiz herkes gibi.
O zaman da bizim Annelerimiz de yollarımızı gözleyecekler ya da bir sesimizi duymak isteyecekler ve Anaşans’larını dileyecekler arkamızdan dördüncü kuşağı görmüş olarak…
Bu mutlu çocukluğu yaşatan tüm Annelere- Büyük Anneannelere biz çocuklar çok teşekkür edeceğiz ve hiçbir zaman onların bizlerle büyürken yaptıkları fedakârlıklarını unutmayacağız.
Annelerimizin ninnilerini, masalsı deyişlerini, bizi mutlu etmek için uydurma öykülerinin içinde aklımızda kalanları hatırlayıp güleceğiz çocukluğumuzu kaybetmeden.
DOĞURAN, DOĞURAN, KUCAKLAYIP BAĞRINA BASAN, KALBİYLE HER ŞEYİMİZİ HİSSEDEN-DUYAN,ŞEFKATLE UYKUSUZ GECELERDE NİNNİLERLE UYUTAN, BİRŞEY OLACAK DİYE ÇOK KORKANYANİ GÖZLERİNİN ÖNÜNDEN AYIRMAYAN ÖĞRETMENLERİMİZ ONLAR.
ÖNÜMÜZDE, ARKAMIZDA ,YANIMIZDA ,KALBİMİZDE HEP ONLAR VARLAR AYNI HAVA AKIMLARI GİBİLER HEP KANATLARI ALTINDA BİZİ YAĞMURDAN DOLUDAN KORURLAR.
OKULDAKİ ÖĞRETMENLERİMİZ DE ANNELERİMİZ SAYILIR.
ANNELER HİÇ UNUTULMAZLAR.
ANNE-SİZLER NE YAPAR ONU DÜŞÜNMEK BİLE YÜREK BURKUCU.
ONLARA EN GÜZEL HEDİYE BİR DEMETE KIR ÇİÇEĞİ BAŞKA HİÇ BİR ŞEY İSTEMEZLER.
Tüm Annelerin Anneler Günü kutlu olsun.
10.Mayıs.2020 Anneler gününe özel..
Deniz Kakanaş-Milan Selçuk