Uğur Böcegi
Bir milletin yaşlıları mutlu değilse, toplumun tamamı mutsuz olmaya mahkûmdur.
Yaş ilerledikçe insanların problemleri artıyor. Sağlık problemlerinin yanı sıra emekli olduktan sonra gidecek bir yerleri yok. Ya kahve köşeleri, ya da park köşelerinde oturup gününü geçirmek zorunda kalıyorlar. Bazıları da camiden dışarı bile çıkmak istemiyor.
Büyüklerimizin oturacak bir mekânları maalesef yok. Belediyelerimizin sosyal tesisler kurup büyüklerimizi park ve kahve köşelerinden kurtarmaları gerekir. Park köşelerinde oturan yaşlılarımızın psikolojisini düşünüyorum da, çok farklı psikozların içine girmeleri içten bile değil. Tabi ki! Herkes bu psikozun içinde değil ama risk faktörü çok yüksek. En başta ben artık işe yaramıyorum. Benden artık bir şey olmaz. Beni kimse istemiyor gibi ruh haline girebilirler. Huysuz birer ihtiyar olabilirler. Bunun önüne geçmek için sosyal tesisler kurulmalı, resim, heykel, müzik, tiyatro ve el sanatlarına yönelik beceri gerektiren çeşitli etkinleri yapabilecekleri mekânları sunmalı. Ürettikleri ürünleri isterse kendileri almalı isterse ürünler için sergi kurulup satılmalı. İsteyen parasını almalı istemeyen kişilerin kazandıkları paralar Kızılay, LÖSEV, Çocuk Esirgeme Kurumu ve buna benzer birçok kuruma bağışlama yapılarak, huzur veren bir mutluluğa imza atmaları sağlanmalı. Pekiyi nasıl olmalı. Durun size bir küçük bir hikâye yazıp anlatayım.
Güneş henüz yeni doğmuştu. Mümtaz bey, eşi Güher hanıma alelacele hazırlattığı kahvaltı sofrasında, hızlı hızlı atıştırıyordu. (Mümtaz bey ile Güher Hanım 65 yaş civarında insanlardı.)
Güher Hanım- Bey bu ne acele yavaş yavaş ye.
Mümtaz Bey – Hanım bir an önce gitmem lazım. Arkadaşlar bekliyor.
Güher Hanım – Acelen ne bey! Daha sonra gidersin.
Mümtaz Bey – Olmaz hanım. Bu gün belediyenin serasında çiçek tohumlarını ekeceğiz. Kendimiz büyüteceğiz sonrada herkes kendi mahallesindeki parka dikecek. Düşünsene mahallede ne havam olacak.
Güher Hanım – (Gülümsedi ) Bey sen zaten dünyanın en önemli adamısın. Çünkü sen benim biricik kocamsın.
Mümtaz Bey karısının bu iltifatına karşılık alnından öptü ve kapıyı açıp ayakkabılarını giyip, kendisini bekleyen servise binip belediyenin tesislerine gitti.
Belediyenin tesislerine gittiğinde, çiçek tohumları o gün gelmediğini öğrenince çok üzüldü. Hemen yanı başında bulundukları seraya geçmedi. Ancak her zaman sosyal faaliyetler yaptıkları bölüme geçti. Her katta ayrı bir sosyal faaliyet vardı. Kadın ve erkeklerin bir arada farklı etkinleri yaptıkları, bölümlerin yanı sıra sadece erkeklerin veya sadece bayanların yaptığı bölümlerde mevcuttu. Mümtaz bey, hemen hemen her bölümde emeği vardı. Tiyatrodan, halk oyunlarına el sanatlarından resime kadar birçok dalda hünerlerini sergilemişti. Hatta o kadar güzel resimler yapmıştı ki! resimlerden birkaç tanesini evine götürmüş. Birkaç tanesini ise LÖSEV’e bağışlamıştı. Geçen sene serada yetiştirdiği çiçeklerin bir kısmını kendi elleriyle mahallesindeki parka dikmiş. Mahalledeki çocukların sevgisini de kazanmıştı. Mümtaz dede çiçek dikiyor bak ne güzel dediklerinde. O kadar mutlu olmuştu ki! Onlarla oyun sahasında top bile oynamıştı. İşte bu türlü faaliyetler büyüklerimizin kendilerini gösterecekleri onların yaşam sevincini artıran bir sebep olacaktır. İnanın bu gün çalışan birçok insan emekli olmuyor. Sebebi ise emekli olunca park köşelerinde kahve köşelerinde oturmak istemiyorlar. Kısacası ben ölmedim, varım. Diyecekleri mekânları belediyelerimizden bekliyoruz. Yaşlılarımız bizim canlarımızdır. Bir milletin yaşlıları mutlu değilse, toplumun tamamı mutsuz olmaya mahkûmdur. Bir gün sende yaşlı olacaksın, bunu unutma arkadaş.
Yaşlılık kötü bir alışkanlıktır, çalışkan bir insan böyle bir huy edinmeye vakit bulamaz.
- Andre Maurois
Kısacası ihtiyarlarımızı, boş bırakmayalım. Zevkli meşguliyetlerle bu hastalıktan kurtaralım.
Sevilen bir yaşlı, çiçek açmış kır gibidir. - Anonim