Şevket'in ağıdı

Cemal Kayı

Tünele vardım da dayalı kürek

İçine girdim de kan gölek gölek

Ben sana ne yaptım ey kahpe felek

Daha yiğidimin gülü soluyor

Kanlı imiş şu yarmanın söykesi

Aldı'mola zalım felek öykesin

Mendilini iç koynumda saklarım

Derlerm'ola yarin ölü soykası

Yol verin de şu tireni geçeyim

Ameleden ben yarimi seçeyim

Şevketimi sağ salim gördüm diyene

Sürmeli ceren'i kurban vereyim

Sırmadan da Şevketimin bıyığı

Yok muyudu içinizin büyüğü

Eksik geldi amelenin birisi

Soyha kalsın şu yarmanın oyuğu

(Kırşehir yöresine ait ağıt. Kaynak kişi, İbrahim Özdemir, Çekiç Ali Türküsü)

1927 yılında Ankara Kayseri Demiryolu inşaatı yapılırken Yerköy Şefaatli arasında, tünel kazımı yapılmakta kazımda Kırşehir'in köylerinden de işçiler (Ameleler) çalışmaktadır. Tünel kazımı  sırasında tünelin çökmesiyle Şevket adlı bir genç, toprağın altında kalarak ölür. Şevket'in genç ölümü üzerine nişanlısının bu ağıt'ı yaktığı söylenir.

Nice Şevketleri yitirdik o günden bu yana, tiren kazalarında, araba kazalarında, uçak kazalarında vapur kazalarında, sel baskınlarında, iş kazalarında, depremlerde, maden kazalarında(!)

Kimisini uykuda, rüyasının tam ortasında yakaladı ölüm... Kimisini sofra başında, kimisini sevda peşinde gelin arabasında... Kimisini yerin üçyüz metre altında... Kimisini cenaze konvoyunda; cenazeye giderken cenaze olarak (!)

"Alın yazısı dedik, kader dedik, kader planı dedik, işin mesleğin fıtratı dedik(!) Felek, dedik... Feleğe kahrettik, kahpe felek dedik, zalım felek" dedik...

Hep işin kolayına kaçtık; suçu görünmeyen ne olduğunu açıklayamadığımız, kontrol edemediğimiz gücümüzün yetmediği soyut kavramlara yükledik(!)

Türkiye'de 1941 yılından günümüze, sadece maden kazalarında 3 binden fazla insan yaşamını yitirmiş, 100 binden fazla insan da yaralanmıştır.

Yine Türkiye'de en büyük maden kazası; 13 Mayıs 2014 yılında Soma'da olmuş, *ÜÇYÜZ BİR CAN* yaşamını yitirmiştir. Yakınlarını, iş arkadaşlarını, komşusunu kaybetmiş, acı içinde kıvranan madenci yakınları tekmelenip tartaklanmış, hakaret görmüştür. İçimizde insanlık erdemlerinden küçük bir kırıntı kaldıysa şayet; olayı, olayın görüntülerini belleğimize mıh gibi çakıp unutmamalıyız. Zaten o günkü olaylar gelişmeler belgelerde kayıtlarda mevcuttur(!)

Ülkemizde son kazalar öncekileri unutturduğundan üç gün önceki Bartın Amasra Taş Kömürü Maden ocağında meydana gelen kazada yine ocaklara ateşler düşmüş, bacalar tütmez, analar bacılar çaresiz, çocuklar yetim kalmış, çıkarılan kömürler yakınlarını kaybedenlerin  yüreklerini ısıtmaz olmuş, yürekler, evler zemheri soğuğuna yakalanmış buz kesmiştir...

ENERJİ-SEN Yönetim Kurulu Genel Başkanı, maden uzmanı Kâmil Kartal, olayı son derece ihmâlkârlık olarak değerlendirmektedir. Gerekli önlemlerin alınmadığını, iş sağlığı açısından da yetersiz kalındığını söylemekte, asıl görmemiz gereken olayların bugüne geliş şekli ve arka planındaki gelişmeler demektedir. 

TTK küçültme adına özel sektöre devredilip, bu ocakta çalışan işçi sayısının 5 binden 4 yüze indirildiğinden kadro eksikliğinden bahsetmektedir. Eksi kotalara inildiğinde “METAN GAZI” oranının yükseldiğini, gaz ölçümlerinin düzenli yapılmadığını, Sayıştay raporlarının gizlendiğini, dikkate alınmadığını çalışanların makinanın birer parçası gibi düşünüldüğünü insan olarak görülmediğini söylemektedir.

Dünyanın en büyük kömür üreticilerinden biri olan Çin'de 2008 yılında 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 127 olurken, bu oranın Türkiye'de 772 olduğu görülmektedir.

Kazalarda belalarda hep işin kolayına kaçtık(!) gerekli önlemleri almadık, suç'u hep; kadere, alın yazısına mukedderata mesleğin fıtratına, kaderin planına bağladık, sorumlıluktan kurtulmaya çalıştık (!)

Yine işin kolayına kaçtık:

Yükümlülüğümüzü, sorumluluğumuzu, çaresizliğimizi kendi üstümüzden uzaklaştırıp; Allah'a havale ettik(!)

Biz sözü yine, Profesör Dr. Merhum Yaşar Nuri Hoca'ya bırakalım: "Kader; ölçü, ilke, düzen, taktdr, ahenk demektir. Kur'an kader kelimesini hep bu anlamda kullanır.

Kura'ın gösterdiği iman esasları içinde, kadere iman diye bir şey yoktur.

Geleneksel kabullerin islamın şartı diye öne çıkardığı beş kavram islamın şartı değil, islamdaki temel ibadetlerdir. Onlar İslam’ın şartları değil işaretleridir.

İslam'ın şartları Kuran'ın bütün hükümleridir. Kadere iman tabiri, İslam inançlarının içine bir hadise daha doğrusu, hadis diye ortalıkta dolaştırılan bir söze dayanılarak sokulmuştur.

İman esaslarına gelince bunlar beş tanedir.

1. Allaha, 2. Meleklere, 3. Kitaplara, 4. Peygamberlere, 5. Ahirete iman. Aynen bunun gibi ibadetler de beşe ayrılır.

İnanç manifestosunun içine sokulan bu Kur’an dışı hezeyan “Emevi” yalanıdır. Kur’an’dan hiçbir dayanakları yoktur. Kur’an bunların tümünün tersini söylemektedir.

Kur’an’da bu şekilde bir kader kavramı olmadığı gibi, “Kadere İman” diye bir tabir de yoktur. Bu tabiri de peygamberimizden yıllar sonra Emevi idaresi din kitaplarına sokmuştur.

Elimizdeki geleneksel akait kitaplarındaki kader anlayışının Kur’an’daki kader anlayışıyla bir ilgisi yoktur. O kitaplar yoluyla asırlardır taşınan ve bize öğretilen kader, Bakara Suresi 104. ayetin tam tersine giden sürüleşmiş bir toplum yaratmak isteyen saltanat odaklarının kitleyi uyuşturmak için oluşturdukları Kur’an dışı bir anlayıştır.

“Kaza ve Kaderin Allahtan geldiğine” dair bir bilgi Kur’an'da yok. Kuran'da adı geçen bu altı esas içinde, kazaya ve kadere iman diye bir tabir bulunmamaktadır. Bu tabiri de peygamberimizden yıllar sonra, Emevi idaresi din kitaplarına sokmuştur."

Kazalarda sorumlu Allah değil kuldur. Sorumluluklarını yerine getirmeyen yöneticilerdir. Vahşi kapitalizm, daha çok kazanma hırsı, insanın bir makina gibi görülme anlayışıtır(!)

Şevketler'e ağıtsız, kazasız belasız, sağlıklı günlerimiz olsun.

Saygılarımla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.