Sınırsız uçsuz bucaksız bir okyanus gibi küçücük yüreğimde devasa sevgiler biriktirdim. Annemi sevdim mesela en başta, sonra babamı kardeşlerimi sonra çiçeği böceği yaşamda bana değer katan, beni mutlu eden her şeyi sevdim. İşte sevmek dediğimiz şey sadece bir insanı sevmek kadar sığ değil. Kişi ya da her hangi bir nesneye, ya da bir hisse duyulan ilgi ve bağlılık değil midir sevgi? Belki de severken birçok şeyi, kendimizi sevmiş oluyoruz bir bakıma…
Bazen yaşamın getirdiği yükler mi? Birilerinin ya da bir şeylerin eksikliği midir bizleri biçare bırakan;bilinmez…Kendimizi enerjimiz düşmüş, yaşama dair anlamsızlık içinde zayıflık hissi ile buluveririz. Sorgulamalar başlar kafamızda ve kendimizi herkeseve her şeye karşı kapatırız. Kimseyle konuşmak istemez dışarıya çıkıp hava almaktan bile vazgeçeriz. Kendimizden dahi kaçarız ya hani. Tamvazgeçmişkeno an da her şeyden ve herkesten, yüreğimizialıp götürüverse birileri, tekrar çiçekler açsa bahçelerimizde. Kır çiçekleri gibi süslese içimize getirdiği taze baharları… Cam da öten kuş ötüşünü tekrar duyursa, martılarçok uzaklardan selamlar getirse,gökyüzü bizleri bembeyaz bulutlarının içine alsa,okyanuslar gibi uçsuz bucaksız bir mavinin enginliğinde uzanıp gitsek sere serpe. Sevgiyi insanda ve sevilen her şey de yaşamak nasıl da güzelmiş dedirtse. Ve bir kez daha bu duygusal zenginliğin olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu nasıl da güzel anlardık öyle değil mi?
Küçücük mutluluklar çok büyük etkilere yol açar bazen. Yapılan bir hareket, görülen bir manzara, bir kaplumbağanın yanına yaklaşması, eline uğur böceğinin konması nasılda mutlu ediverir insanı. Ve içini ısıtan bu güzel duygu her yanını kaplayıverir.
Hislerimiz de yer etmeseydi sevgi yaşama katlanmak diye de bir şey olmazdı sanırım. Robotlaşmış insan manzaralarıyla karşılaşırdık. Bu hissi kaybetmiş ve sevmeyi bilmeyenlerde bu mekaniklik hemen göze çarpardı. Sevgisiz hiçbir şeyin tadı tuzu kalmaz, yaşamak anlamsızlaşırdı. Düşünün şöyle, elmanın tadı, narın ekşisi, baklavanın şerbeti olmasaydı nasıl yiyebilirdik? Sevgi olmasa idi çocuğumuzu sevebilir onun zorluklarına katlanabilir miydik? Sahi bir çiçeği nasıl severdik bu muhteşem duygumuz içimize armağan edilmeseydi?
Şahsen sevmek benim içimde çoğalttığım bir duygu. Çocuklarımı seviyorum en başta, evimi, kapımın önünü, parkı, doğan güneşi, Yıldızları ve Ayı seviyorum. En önemlisi de Yunus gibi “Yaratılanı seviyorum, Yaratandan ötürü.” Sevmek için yaşıyorum, yaşadığım için de seviyorum aslında.
Sevmeyi beceremezsem eğer, sevmezsem hiçbir şeyi ve hiç kimseyi mesela, kaybedeceğim en önemli şeyin yaşamın rengi, yaşamın kalitesi ve yaşamın kendisi olduğu gerçeğini çok ama çok iyi biliyorum.
Ve işte o yüzden ben sevmeyi seçiyorum.