Siyaset meslek değildir. Tutku da olmamalıdır. Yıllarını siyasette geçirmiş artık bir köşeye çekilip torunlarını sevmesi gerekirken, ömrünün son günlerini de siyasette yer alarak yürütmeye çalışan, günümüzde bunu tutkuya ve ranta dönüştürenlerden biri de Sayın Bülent ARINÇ olmuştur. “Ekmeğimi buradan kazanıyorum. Size ne benim maaşımdan edepsizler’” diyerek siyasete damgasını vurmuştur. Okyanus ötesinden yöneten cemaat ile hiç arasını bozmadan bu günlere kadar gelerek “Ben FETÖ’nün terör örgütü olduğunu darbe gecesi öğrendim” diyerek ve halkın gözünün içine bakarak bunu söyleyebilmiştir. Halkla adeta alay etmiştir.
Yüzlerce Atatürkçü vatansever general ve subaylar Ergenekon-Balyoz kumpasları ile görevden alınıp hapse atılırken “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyerek zavallıca ve kör düşüncesini ortaya koymuştur. “Benim özgül ağırlığım var” diyen ve devletin en üst kademelerine kadar gelen bu zat geçmiş dönem Ankara Belediye Başkanı İ. Melih GÖKÇEK tarafından da “Darbe başarılı olsaydı Bülent ARINÇ Başbakan yapılacaktı” diyerek Arınç’ın konumunu belirlemiştir. FETÖ ile arasında ki bağı da ortaya koymuştur.
AK Parti’nin kurucuları arasında olan ve TBMM Başkanlığı da yapmış Arınç’ın abartılarak yer aldığı yandaş yayınlarda göklere çıkarılması da şöyle ifade edilmektedir. “Kendini düşünmez milletini düşünür. Devlet bütçesinden yakınlarına ve yandaşlarına büyük paralar aktarılmasına izin vermez” denmektedir. Sayın Arınç’ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine getirilir getirilmez, kendi maaş düzeyini % 40 oranın da artırım yoluna gitmesi, ekonominin dibe vurduğu, işsizliğin feryatlara dönüştüğü, halkın satın alma gücünün sıfırlandığı, Türkiye Merkez Bankası’nın ihtiyat bütçesine bile el uzatıldığı bir dönemde Sayın Arınç’ın tutkusunun hangi doğrultuda seyir ettiğini belirlemektedir.
Ülkedeki çoğunluk iktidar belediyelerinden topluma yansıyan usulsüzlükler-hukuksuz işlemler toplumda tepkiye dönüşmüşken, üstüne üstlük bir de geçmiş dönem TBMM Başkanlığı da yapmış bir kişinin Yüksek İstişare Kurulu’na atanarak % 40 oranın da maaşına zam istemesi, TBMM Bakanlığı’ndan kendisine tahsis edilen maaş+koruma+araç tahsisi yetmezmiş gibi bir tutkuyla ortaya çıkıp eleştirenlere “Edepsizler size ne benim maaşımdan” demesi esefle ve hayretle karşılanmıştır. Geçmişte yapılan Ergenekon-Balyoz davaları sonuçlanarak temize çıkmıştır. Yurtsever insanlarımızı subaylarımızı karalamaya çalışarak onların mağduriyetine neden olanları bu millet unutmayacaktır. Haklarını etmeyenlerin ahı tutacaktır. Geçmişte bu denli tasarrufları yaratanların bulunmaz Hint kumaşı gibi Saray da yer bulması bu günlere gelenlerin minnet borcu olsa gerektir. “Yeter ki sus dışarıdan aleyhimize gazel okuma oluşabilecek kopmalara katılma yanımızda dur. Sen bizdensin beraber yürüdük bu yollarda” diyenlerin diyet borçlarını ödemesidir.
Can çıkmadan huy çıkmıyor. Hala belediyelerde yaşanan usulsüzlükler-hukuksuzluklar için türlü bahaneler ve yokuşa sürmeler üretip, milletin verdiği tepkiden ders almamış gibi bir tutum sergileme yolu tercih ediliyor. Anlaşılan sizin İstanbul’a olan sevdanız yarattığı ranta dayalı. Ülke sorunlarını çözmek insanların refahını mutluluğunu sağlamak sevdanız değil! Kör ideolojileriniz ve kendi bekanız daha önemli. Biraz olsun ülke sevdası taşıyanlar böyle türlü bahanelerle şeffaf-dürüst olmaya çalışan halkın vergisini halk için harcamaya çalışanların önünü kesmeye kalkmaz. Onlara destek verip halkın gözünde yer edinirler. Yapılan hukuksuz işlemler ortaya çıktıkça hayretler içersinde kalıyoruz. Yok cemaat ve tarikatlara parasal çıkışlar yok araç saltanatı, tek seferde 15 bin litre mazot alımı,45 günde 37,5 ton et alımları vs. Bunlar ortaya çıktıkça verilen vergilerin halkın yararına değil siyaseti meslek edinip tutkularına esir olanların sevdası olarak algılıyoruz.
Referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi başbakan yardımcısı sıfatıyla Anadolu Ajansı’nın kadro yapısının değişmesini sağlayan Sayın Bülent Arınç’tır. Yıllarca aynı tarafsızlık ilkeleriyle yaşayan bir kurumu atadığı yandaş kadroları ile Cumhuriyet kadrolarının tasfiyesini sağlamıştır. Atanan yandaş kadrolar ilerde yapılan seçimlerde kendini göstermiş algı yönetimi sağlayarak “Atı alıp Üsküdar’a gidenlerin aracı olmuştur”. Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atanmasının diyetlerinden biri de bu olsa gerek. Artık ülkenin girdiği bu çıkmazdan kurtulması gerekir. Parti gözetmeden, din mezhep ayırımı yapmadan yaşanan sorunların çözümü sağlanmalıdır.
Çağdaş ve uygar toplumların akış yönü tıpkı nehirlerin, ırmakların denize doğru akması gibidir. Nehirlerin akışı geriye döndürülemediği gibi çağdaş toplumların yaşamı ve ilkeleri de geriye döndürülemez. Gereksiz ve çağdışı kalmış bilgileri topluma enjekte ederek tutku yaratmaya kalkanlar o toplumu yüceltemez ileriye götüremez. Sadece karanlığa sürüklerler. Onlar için sadece cüzdanlarına girecek Rant önemlidir. Aydınlığın ve uygarlığın kapılarını açmak için bütün dünya da kabul gören bilimsel değerleri, teknolojiyi, eğitimi sağlamak gerekir. Mustafa Kemal’in çizdiği yol budur. Bu yolu inkar edip kendi tutkularına esir olanları Allah ıslah etsin. Allah bu milletin vergileri ile kendini tanrı rolüne soyunmuş ortaçağ kalıntısı zihniyet sahibi FRANKEŞTAYN’lardan korusun.