Gün geçmiyor ki kadına yönelik onlarca şiddet haberi daha gelmesin. 2020 yılında erkek şiddetine kurban giden kadın sayısı 386 ya ulaşmış durumda. Daha yeni yıla adım atıldığının ilk günlerinde bile dört kadın erkek şiddetine uğrayarak hayatını kaybetti. Ülkemizin başına bela olmuş bir terör belası varken son zamanlarda artış gösteren kadına şiddet olayı gündemimize oturmuş durumda. Erkek şiddeti artık ikinci bir terör belasıdır. Kadına yönelik şiddet olayının artış göstermesine neden oluşturan sebepler uzmanların-üniversitelerin- siyasetin araştırıp çözüm üretmeleri gerekir. Son bir yılda erkek şiddetine uğrayarak kaybettiğimiz kadınların sayısı terörle mücadele de deprem ve doğal afetlerde kaybettiğimiz kadın sayısından daha fazladır.
Buna neden oluşturan sebepler araştırılarak çözüm üretilmesi zorunludur. Buna sebep, siyasetin kadına karşı kuruttuğu iklim midir? Yaratılan sosyal baskı mıdır? Çevre baskısı, görenek ve gelenekten mi kaynaklanmaktadır? Sebep buysa geçmişte kadına karşı şiddet neden bu boyutta değildi? Sebep evde yaşanan ekonomik zorlukların isyanı mıdır? Yoksa erkek egemen toplumun dürtüleri midir? Sadece şiddet kadına yönelik yaşanmıyor ki toplumun her kademesinde yaşanan bir şiddet olayı var. Toplum barut fıçısına dönmüş ateşle yaklaşmaya gör. Bütün bunların araştırmasının yapılması siyasette kullanılan dilin yumuşatılıp törpülenmesi ve çözüm üretmesi gerekir.
Şiddet her boyutuyla kadına yönelmesinin de ötesinde siyasilere-gazetecilere-akademisyenlere-aydınlara, konusunda görüş bildiren eleştiri de bulunan her kesime yönelmiş durumdadır. Sırayla ana muhalefet partisi liderinin bir cenaze töreninde linç edilmeye kalkılması-bir muhalefet parti liderinin evinin önüne kadar giderek tehdit edilmesi, pek çok gazetecinin evinin önünde dövülüp yaralanması yetmezmiş gibi, şimdi de gazeteci arkadaşımız Orhan UĞUROĞLU’nun, gazeteci Afşin HATİPOĞLU’nun siyasi şiddet çetesi üyelerince silahlı-sopalı ve kalleşçe organize bir tarzda saldırıya uğramalarıdır. Şiddete maruz kalan gazeteci ve aydınların sayısı sayfaları dolduracak kadar çoktur. Saymakla bitmez şiddet söyleyecek sözü olmayanın, düşünmekten bilimden yoksun korkak kabadayıların işidir.
Ancak her boyutuyla şiddet siyasilerin diline söylemlerine kadar varmıştır. Siyasi nefreti şiddete dönüştürerek yüreğinde besleyenler ve bundan yararlanmaya çalışanlar, daha önce kendi içlerinde kendi partilerinde yer almış olan ve sonrasında ayrı düşünceyle kopan bir partinin Genel Başkan yardımcılığını yürüten Selçuk ÖZDAĞ eleştirilerinden ötürü evinin önünde organize olmuş bir siyasi çetenin kalleşçe öldürme kastıyla karşı karşıya kalmıştır. Siyasi şiddet dilinin doğurduğu ve yüreklerde taşıdığı tahammülsüzlük, demokrasiyi içselleştirememenin eleştiriyi kabullenmeme terbiyesinin vardığı sonuçlardır bunlar. Demokrasinin içerisinde ki ifade özgürlüğüne tahammül edemeyen her sorunu şiddete tahvil eden siyasi korkak kabadayılarının vardığı sonuçlardır bunlar.
Ancak siyasi çetenin şiddetine uğrayarak yaralananların tedavi sonrasında basına verdikleri demeçte, siyasilerde gazetecilerde yaptıkları demokratik eleştiri ve sahip oldukları doğrularından vazgeçmeyeceklerini açıklamışlardır. Şiddet demek ki çözüm getirmemektedir. Siyasi şiddetin karşısında dik durarak eğilmeyen onurlu insanlar dün de vardı bu gün de varlar. Dünkü yıllardan beri ekilen şiddet artık son bulmalıdır. Şiddetin çözüm getirmediği ortadadır. Ancak kendi siyasi bekaları için şiddet ekenler yine şiddeti biçmektedirler. Siyasetin içerisinde olup şiddeti ilke edinerek yaşam geliştirenlerin verdikleri demeçler ülke genelinde gerginlik yaratarak kutuplaşmalara da sebep oluşturmaktadır. Bu kutuplaştırmalar beraberinde silahlanmayı da getirmektedir. 2020 yılında 3 bin 682 şiddet olayında 2 bin 40 kişi öldürülmüştür. Son 5 yılda silahla yapılan şiddet olaylarında %69 artış vardır. En yüksek artış oranı %90 ile İç Anadolu Bölgesindedir.
Şiddet olayı sadece kadın kesiminde değil toplumun her kademesinde görülür olmuştur. Siyasetin kullandığı şiddet dili ve verilen demeçleri ile kendine yol bulanların yaptıkları saldırılar, demokrasimize, söz ve ifade özgürlüğümüze karşı yönelmektedir. Bu 1980 yılı öncesinde siyasetin kullandığı şiddet dilini anımsatır olmuştur. Yine kardeşin kardeşi vurduğu bir dönemdi geçmiş yıllar. Kutuplaşmaların sonucunda ayrışan guruplara yine aynı el taraflara silah temin ediyordu. Otoriter leş meye giden bu yola siyaset kullandığı şiddet dili ile yaklaşmamalıdır. Aynı el bu gün de verdiği demeçleri ile siyasi çete terörü yaratmaya neden olmaktadır.
Yaratılan bu ortam ülke ekonomisini de zarara uğratmaktadır. Zaten yanlış yönetilerek çıkmaza sokulan ekonomimizin sırtında bir de PANDEMİ rahatsızlığı vardır. Bozulan ekonominin yarattığı işsizlik, virüsün getirdiği yasaklar, bir de eleştiriyi şiddete tahvil edenleri ülke gündemine taşırsa, siyasette ülkemiz de bundan zarar görür. Siyaset de el değiştirmenin yer edinmenin yolu şiddeti yaymak olmamalıdır. Demokrasi-adalet ve özgürlükler şiddetin PANZEHİRİDİR. Siyasiler de ve ülke insanları da bunun için mücadele vermelidir.
Aydınlıktan korkanlar, karanlığın örtüsüne, şiddetin ve gericiliğin gücüne sığınırlar…