Sine-i millet

İrfan Paksoy

Giriş…

Bugünkü yazımın konusu, Mustafa Kemâl Paşa’nın 8-9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten istifası sürecinin sebep-sonuç ilişkileri bağlamında bu makale sayfasının sınırlılıkları kapsamında ele alınmasıdır. Bu sürecin bilinmesi nice zorluklara rağmen Mustafa Kemâl Paşa’nın dirayetli siyasî ve askeri liderliğinde zaferle taçlandırılan Millî Mücâdele’nin layıkıyla anlaşılmasına katkı sağlayacağı gibi kendini millete adamışlığın somut ve müstesnâ bir örneği olarak günümüz insanına da bilhassa da genç nesillere ilham ve motivasyon kaynağı olacak bir gerçekliktir.

Mütâreke ve sonrasındaki kara günler…

Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri adına İngiltere arasında Limni Adasının Mondros Limanında demirlenmiş Agamemnon Savaş Gemisinde 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütârekesi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşından fiilen çekilmesi anlamına geldiği gibi tam anlamıyla teslim olması, kendisini dört yıl boyunca savaş hâlinde olduğu İtilaf Devletlerinin insafına terk etmesi ve yıkılışının da imzalanması anlamına gelmekteydi. Nitekim Mütâreke’nin ardından yaşadığı talihsiz gelişmeler de bu tespiti doğrular niteliktedir.

Mütâreke’nin imzalanmasını takiben 2/3 Kasım gecesi İttihat ve Terakkî (İvT) Fırkasının liderleri ve ileri gelenlerinin yurt kaçmalarına göz yumduğu ileri sürülen Ahmet İzzet Paşa Hükûmetine gerek muhalefet gerekse de Padişah sert tepki göstermiş, Mebûsan Meclisi’ndeki İvT mebusları da kaçan liderlerinin aleyhlerine dönmüşler ve sorumluların adâlete hesap vermesini istemeye başlamışlardı. Bu süreçte Padişah Vahidettin de önce istemediği kişilerin Kabineden çıkarılmasını talep etmiş, birkaç gün sonra da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı görevden çekilmeye davet etmiş, bu baskı sonucu Ahmet İzzet Paşa Hükûmeti 8 Kasım’da istifa etmiş, yerini ise 11 Kasım’da eski bir sadrazam ve Londra büyükelçisi olan ve İngilizlerin teveccühünü kazanabileceği umulan Ahmet Tevfik Paşa Hükûmetine bırakmıştır.

Müttefikler, Mütâreke’nin hemen ardından sözde Rusya’da merkezi yönetime hâkim olan Bolşeviklerden Karadeniz’e ve Güney Kafkasya’ya sarkma tehlikesine karşı tedbir olarak, gerçekte ise Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda daha önce kendi aralarında yapılmış olan gizli anlaşmayı uygulamak maksadıyla 13 Kasım’da 55 gemiden oluşan bir harp filosu ile İstanbul’a gelerek Dolmabahçe Sarayı önüne demir attılar ve aynı gün karaya asker çıkardılar. Böylece İstanbul’da (gayrı resmî) işgâl ya da Mütâreke Dönemi başladı.

İç politikanın dengesiz ve istikrarsız bir yörüngeye girdiğini hisseden Vahidettin’in 21 Aralık’ta İttihatçıların çoğunlukta olduğu Mebûsan Meclisini feshetmesi sonucu İstanbul’da fiilî iktidar, artık Saray’ın ve Saray’ın da insafına sığındığı gâlip devletlerin temsilcilerinin elindeydi.

Mütâreke’den sonra önce İstanbul’da, sonrasında da Ankara’da önemli siyasal gelişmeler olmuş, üyelerinin çoğu Mütâreke sonrasında dağılan İvT Cemiyeti üyelerinden oluşan yerel gruplar, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” adı altında ülkenin esenliği amacıyla örgütlenmişlerdi. Mustafa Kemâl Paşa, 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçmeden önce, bu grupların bazıları ile ilişki kurmuş ve bunların ileri gelenleriyle izlenecek hareket tarzını görüşmüştü. Öte yandan karargâhı Erzurum’da bulunan 15. Kolordu(nun) Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ile karargâhı Ankara’da bulunan 20. Kolordu(nun) Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa da yardım vaat etmişti.

Mustafa Kemâl Paşa’nın bölgeye görevlendirilmesi ve icraatları…

Mütâreke sonrasında adeta kalmayan devlet otoritesi nedeniyle bölgede bağımsız bir devleti kurma hevesleri artan Karadeniz Bölgesindeki Rumların bölgede çıkardıkları karışıklığa son vermek ve böylece İngiltere’nin (Mütârekesi’nin 7. maddesine dayanarak) [1] bölgeyi işgâl etmesini önlemek üzere Padişah ve İstanbul Hükûmeti tarafından Mustafa Kemâl Paşa 30 Nisan 1919 tarihinde 9. Ordu Müfettişi olarak geniş yetkilerle görevlendirilir. Bu görevlendirme kapsamında Mustafa Kemâl Paşa, emrinde bulunacak olan 3. ve 15. Kolorduların sorumluluk bölgesini içeren Sivas, Van, Trabzon, Erzurum vilayetleri ile Samsun Sancağı memurlarına, Mustafa Kemâl Paşa tarafından yapılacak olan tebligatlara uyulması da bildirilmiştir. 9. Ordu Müfettişliğine atama emri Mustafa Kemâl Paşa’ya 5 Mayıs’ta tebliğ edilmiş, ertesi gün de Mebûsan Meclisi tarafından kayıt altına alınmış, bu atama karargâhı Sivas’ta olan 3. Kolordu ve karargâhı Erzurum’da olan 15. Kolordu Komutanlıklarına da bildirilmiştir. Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilayetleri ve Erzincan ve Canik sancaklarına [2] ve Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara, Kastamonu vilâyetlerine de şifreli olarak 9. Ordu Müfettişliğinin görev ve yetkileri bildirilmiştir. 9. Ordu Müfettişliğine verilen vazife sadece askerî olmayıp 9. Ordu Müfettişliğinin içerdiği bölge dâhilinde aynı zamanda da mülkîdir. İki tümenden oluşan olan (karargâhı Sivas’ta bulunan) 3. Kolordu ile dört tümenden oluşan (karargâhı Erzurum’da bulunan) 15. Kolordu Müfettişlikleri de Mustafa Kemâl Paşa’nın emrine verilmiştir. Kayseri ve Maraş bağımsız sancaklarına da 9. Ordu Müfettişliğinin emirlerine uyulması konusunda emir verilmiştir. Mustafa Kemâl Paşa’nın tayinine dair belgenin sureti mülkî teşkilatta da gereken yerlere tebliğ edilmiştir. 9. Ordu Müfettişliği sınırları içinde tümen ya da mıntıka (bölge) komutanlığına yapılacak tayin ya da görevden almaların Müfettişliğin onayı alınarak yapılması kararlaştırılmıştır. Harbiye Nazırı Şakir Paşa, 9. Ordu Müfettişliğine tayin edilen Mustafa Kemâl Paşa’ya, padişahın emri üzerine Mebûsan Meclisinde kayıt altına alınan emri, süratle yerine getirmesini buyurmuştur.

İstanbul’a geri çağrılma…

Mustafa Kemâl Paşa, 15 Mayıs 1919 tarihinde maiyetiyle birlikte Bandırma vapuru ile İstanbul’dan ayrılıp 19 Mayıs’ta İngiliz işgâli altında olan ve sokaklarında da Rum çetelerinin dolaştığı Samsun’a ulaşır. Samsun’da bir süre kalan Mustafa Kemâl Paşa 25 Mayıs’ta Samsun’un Havza kazâsına geçmiş, ülkenin İtilaf Devletler askerleri tarafından yer yer işgâl edilmesine karşı protesto mitingleri yapılması için 28 Mayıs’ta Havza Genelgesini yayımlamış,

Bu genelge üzerine yapılan miting ve gösterilerin millî heyecanlara neden olması, İngilizlerin Mustafa Kemâl Paşa’ya karşı duydukları endişe ve kuşkuyu daha da artırmış, bunun üzerine 6 Haziran’da İngiltere’nin Karadeniz Havzası Komutanı General Milne imzasıyla Harbiye Nezâretine verilen notada “Mustafa Kemâl Paşa ile maiyetindeki erkânın vilâyetlerde bulunmalarının arzu edilmediğini” belirterek Mustafa Kemâl Paşa ile beraberindekilerin derhâl İstanbul’a dönmelerinin sağlanması istenmiş, bu doğrultuda Harbiye Nezâretine baskı yapılmaya başlanmış ve Paşa’nın tekrar İstanbul’a dönmesi istenilmiştir. Bu baskılar sonucunda Harbiye Nâzırı Şâkir Paşa emriyle “Maiyetindeki istimbotlardan biri ile İstanbul’a dönmesi” için Paşa’ya telgraf çekilmiştir. Mustafa Kemâl Paşa, zaman kazanmak için “kömür ve benzinlerinin olmadığını, bunların tedarik edilmesini rica ettiğini ve niçin geri çağrıldığının da sebebini” de öğrenmek istediğini belirten bir telgrafla cevap vermiştir. Bu telgrafa cevâben 15 Haziran’da Harbiye Nâzırlığından “İstanbul’a çağrılmasının İstanbul Hükümeti’nin kararı olduğu” belirtilmiş, Mustafa Kemâl Paşa, Harbiye Nâzırının verdiği bu cevabı inandırıcı bulmamış ve Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa’ya müracaat etmiş, Cevat Paşa da kendisine gönderdiği telgrafta cevaben “9. Ordu Müfettişi olarak atandığı bölgedeki faaliyetleri İngilizlerin hoş karşılamadığı için İstanbul’a çağrıldığını” belirtmiştir.

Bu gelişmeler yaşanırken Mustafa Kemâl Paşa 12 Haziran’da Havza’dan Amasya’ya geçer ve 5. Kafkas Tümeninin karargâhı olan Saraydüzü Kışlası’nda Eski Bahriye Nâzırı Albay Rauf (Orbay) Bey, 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ve Sivas’ta konuşlu 3. Kolordu Kumandanı Miralay Refet (Bele) Bey ile buluşup onlarla toplantılar yapar. Görüşmeler sonucunda, Mustafa Kemâl Paşa’nın önceden hazırladığı prensipleri kapsayan bir metin üzerinde anlaşma sağlanır. Toplantılara katılamayan (Konya’da konuşlu 2. Ordunun Müfettişi olan) Mersinli Cemal Paşa, 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ve (Edirne’de konuşlu 1. Kolordunun Komutanı) Albay Cafer Tayyar (Eğilmez) Bey’in 21 Haziran gecesi görüşleri alındıktan sonra bazı düzeltmelere uğrayan metin 22 Haziran sabahına dek devam eden son toplantıda son şeklini alır. Millî Mücâdele için bir strateji belgesi ya da manifesto niteliğinde olan ve Amasya Genelgesi olarak bilinen bu kararlar 22 Haziran’da ülke genelindeki mülkî ve askerî erkâna yayımlanır.

Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’a “geri dön” çağrısına uymaması ve Amasya Genelgesini yayınlaması üzerine, Dâhiliye Nezâreti 23 Haziran 1919 günü Diyarbakır, Ankara, Erzurum, Sivas, Trabzon, Van, Kastamonu, Bitlis, Elazığ vilayetleri ile Erzincan ve Canik sancaklarına şu telgrafı çekmiştir. “Mustafa Kemâl Paşa, büyük bir asker olmakla beraber, zamanın siyasetini kavrayamadığı için bütün gayret ve çabalarına rağmen memuriyetinde başarılı olamadığı, Karesi ve Aydın havâlisinde kurdurduğu cemiyetlerin bu havâlideki Müslüman halkı zor durumda bıraktığını, çektiği telgraflarla da hatalarını artırdığı, kendisinin görevinden azledildiği bildirilip kendisi ile irtibat kurulmaması” istenmiştir.

Erzurum’a varış ve oradaki faaliyetler…

Mustafa Kemâl Paşa 26 Haziran sabahı Amasya’dan ayrılarak bir süre Tokat ve Sivas’ta kalmış, 27-28 Haziran gecesi sabaha doğru da Sivas’tan Erzurum’a doğru yola çıkmıştır. Bu sırada, onun Anadolu’da bulunmasından rahatsızlık duyan İngilizler Amasya’da alınan kararları öğrenince Paşa’nın geri dönmesine ilişkin İstanbul Hükûmetine yönelik baskılarını daha da arttırırlar. Saray’ın sekretarya hizmetlerini yürütmekte olan Mabeyn Başkâtipliğinden 2 Temmuz’da Mustafa Kemâl Paşa’ya çekilen telgrafta kendisinin bazı hazırlıklar ve teşebbüslere girişmesinin İngilizlerin dikkatini çektiği ve bu nedenle hükûmete baskı yapmaya başladıkları ifade edilerek, istifa ederek ya İstanbul’a dönmesi ya da iki ay süreliğine hava değişimi alarak istediği yerde istirahate çekilmesi tavsiye edilmişti. Bu telgraf Erzurum’a gitmekte olan Mustafa Kemâl Paşa’ya Erzincan’da ulaşmıştı. Yorucu bir yolculuğun ardından 3 Temmuz’da ikindiye doğru Ilıca (Aziziye)’ya varmışlardı. Erzurum’un eski bir âdetine göre şehre batı tarafından gelen misâfirler, şehirden ilk görünen yer olan Ilıca’da karşılanır ve şehir merkezine kadar kendilerine eşlik edilirdi. Bu nedenle Mustafa Kemâl Paşa ve beraberindekiler Ilıca’ya vardıklarında 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, (Millî Mücâdele yanlısı olması nedeniyle Haziran ayında Erzurum Valiliğinden alınan) Ahmet Münir (Akkaya) Bey, Bitlis Valiliği’nden ayrılıp İstanbul’a gitmek üzere olan Mazhar Müfit (Kansu) Bey, Doğu Vilâyetleri Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi Reisi Hoca Raif Efendi ve Cemiyetin idare heyeti tarafından karşılanmıştır.

Mustafa Kemâl Paşa burada ilk önce Kâzım Karabekir Paşa ve Mazhar Müfit Bey ile selamlaşmış, ardından Kâzım Karabekir Paşa tarafından Ilıca’da hazırlatılan çadırlarda bir süre çay içilerek sohbet edilmiştir. Bu kısa molanın ardından Erzurum’a doğru yola çıkılmıştır. “İstanbul Kapı” adındaki asıl karşılama mevkiine gelindiğinde, kalabalık bir halk topluluğu, 15. Kolordu Şeref Kıtası ve Kâzım Karabekir Paşa’nın oluşturduğu “Şehit Yavruları” tarafından parlak bir karşılama töreni yapılmıştır. Mustafa Kemâl Paşa burada kendisini karşılamaya gelen askerleri selamlamış, ardından sivil zevâtın ellerini sıkarak öğrencilerin başını okşamak suretiyle kendisine gösterilen derin hürmete karşı memnuniyetini belirtmişti.

Karşılama töreninin ardından Mustafa Kemâl Paşa, kendisini daha yakından görmek isteyen kalabalığa kısa bir konuşma yaptıktan sonra şehrin ileri gelenleri ile de görüşerek onlara düşüncelerini ve gayelerini açıklamıştır. Burada gördüğü ilgi ve yakınlığı 1924 Erzurum Depremi nedeniyle şehre ikinci gelişinde şu şekilde ifade etmiştir: “Benim buraya gelişim, bütün milletin ateşten bir çember içine alınmış olduğu bir zamana rastladı. Bütün millet, bu çemberin içinden çıkacağını düşünüyordu. Memleketin batısı, düşman ayaklarına terkedilmiş ve oradaki halk silaha sarılmış, buranın ahâlisi ise memleketin felâketten kurtulması için ayağa kalkmış bir durumdaydı. Ben, işte böyle bir zamanda Erzurum’a geldim. Burada gördüğüm içtenlik, mertlik, gönülden bağlılık benim memleketi kurtarmak için her türlü fedakârlığı yapmam konusundaki azim ve gücümü artırmıştı”. Törenin ardından Mustafa Kemâl Paşa ve beraberindekiler, Ordu Kumandanlığı Karargâhı olarak hazırlanan Erzurum Müstahkem Mevkii Kumandanlığı binasına gitmişlerdir. Bu sırada Albay Refet Bey’in Sivas’tan gönderdiği 1 Temmuz tarihli bir telgraf kendisine ulaşır. Albay Refet Bey söz konusu telgrafta, Mustafa Kemâl Paşa’ya İstanbul’a çağrılamaması için Ordu Müfettişliği ve askerlik görevinden istifa etmesini tavsiye etmiş ise de Mustafa Kemâl Paşa, İstanbul ile haberleşmeyi uzatarak zaman kazanmaya, böylece doğu vilayetlerinin millî mücadeledeki kudret ve gayretleri hususunda bilgi sahibi olmaya devam etmiştir.

Mustafa Kemâl Paşa, Erzurum’a geldikten sonra hemen çalışmalara başlamıştır. İlk günden beri her bölge veya vilayette bağımsız olarak faaliyet gösteren müdafaa-i milliye cemiyetlerini birleştirerek tek merkezden idare etmeyi düşünen Mustafa Kemâl Paşa, Doğu Vilâyetleri Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Şubesini ziyaret ederek Şube Başkanı Hoca Raif Efendi ve idare heyeti ile görüşmeler yapmıştır.

4 Temmuz günü Sultan Mehmet Reşat’ın yerine tahta geçen Vahdettin’in cülusunun birinci yıldönümü idi. Bu nedenle bütün yurtta olduğu gibi Erzurum’da da törenler yapılmıştır. Eskiden mülkiye mektebi olan fakat o zamanlarda hükûmet binası olarak kullanılan binaya giden Mustafa Kemâl Paşa ve beraberindekiler de bu törene katılırlar. Mustafa Kemâl Paşa da 9. Ordu Müfettişi olmasının yanı sıra Fahrî Yâver-i Şehriyârî olduğu için İstanbul’a telgraf göndererek Padişaha tebriklerini iletir. Mustafa Kemâl Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Rauf Bey, Erzurum Eski Valisi Ahmet Münir Bey, Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Albay Kâzım (Dirik) Bey, Binbaşı Hüsrev (Gerede) Bey, Binbaşı Refik (Saydam) Bey, Eski İzmit Mutasarrıfı İbrahim Süreyya (Yiğit) Bey ve Eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey Erzurum Kalesi Muhafızlığına ait küçük bir binada 5 Temmuz akşamı yaptıkları gizli toplantıda ülkenin içerisinde bulunduğu genel durum ve nelerin yapılması gerektiği hususu gecenin geç saatlerine kadar ayrıntılı olarak ele alınmış, burada fikirlerini açıklayan Mustafa Kemâl Paşa, büyük bir fedakârlık ve özveriyle saray, hükûmet ve işgâllere karşı son nefese kadar mücâdele edilmesi gerektiğini, bu doğrultuda kendisinin her şeyi göze aldığını ve her vatan evladının da aynı şeyi yapması gerektiğini ifade etmiş, ardından hedeflerini “millî hâkimiyete dayanan ve kayıtsız şartsız bağımsız bir Türk devleti kurmak ve bu hedefe mutlaka ulaşmak” olarak belirttikten sonra kendisinin bu kutlu yolda milletin bir ferdi olarak çalışacağını, fakat kendinde azîm, imkân ve cesaret görmeyenlerin henüz işin başındayken aralarından ayrılabileceklerini söylemiştir. Ailevî sebepleri nedeniyle fiilen görev alamayacağını belirten Eski Erzurum Valisi Ahmet Münir Bey dışındaki herkes Mustafa Kemâl Paşa’ya bağlılık sözü vermiş ve onu bu millî hareketin lideri olarak benimsediklerini belirtmişlerdir.

Sine-i millet kararı ve sonuçları …

Mustafa Kemâl Paşa Samsun’a çıkmasının ardından yaptığı icraatlar nedeniyle İngilizler ve dolayısıyla artan bir şekilde İstanbul hükûmetinin dikkat ve tepkisini çekmiş, Hükûmet nezdinde de artık bir âsi hâline gelmişti. Bu nedenle 8-9 Temmuz 1919 gecesi bizzat Padişah Vahdettin tarafından telgraf başına çağrılmış ve derhâl İstanbul’a dönmesi istenmiş, Mustafa Kemâl Paşa da Padişahın bu isteğini reddedince 9. Ordu Müfettişliğinden azledilmiş, bunun üzerine Mustafa Kemâl Paşa aynı akşam saat 22.50’de Harbiye Nezâretine ve 23.00’te de Padişaha telgraf çekerek Müfettişlik görevinin yanı sıra çok sevdiği askerlik mesleğinden istifa ettiğini ve sine-i millete döndüğünü bildirmiştir. Böylece olağanüstü yetkilerle 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya gönderilen Mustafa Kemâl Paşa sıradan bir vatandaş durumuna gelmişti.

Mustafa Kemâl Paşa ile birlikte Rauf Bey, 9. Ordu Müfettişliği erkânından Refik Bey, Hüsrev Bey, Müfettişlik Sekreteri Hayati Bey, Yâver Cevat Abbas Bey ve Muzaffer Bey de kendiliklerinden ordudan ayrılarak milletin birer ferdi olarak Mustafa Kemâl Paşa ile beraber Millî Mücâdele’ye devam etme kararı almışlardır. Sadece Albay Kâzım (Dirik) Bey Erzurum Kale Kumandanlığına atandığı için askerlikle ilişkisini kesmemiştir.

Mustafa Kemâl Paşa askerlik görevinden ayrıldıktan sonra hiçbir unvanı olmamasına rağmen en büyük destek, bağlılık ve vefâyı 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’dan görmüştü. 9 Temmuz sabahı Kâzım Karabekir Paşa ertesi sabah hiçbir askerî yetki ve sıfatı kalmamış olan Mustafa Kemâl Paşa’yı ikâmetgâhında ziyâret ederek, kolordusu ile birlikte Mustafa Kemâl Paşa’nın emrinde olduğunu ve ona karşı da daima sadâkat içinde olacağını ifade etmiştir.

Mustafa Kemâl Paşa 9 Temmuz günü Erzurum Vilâyetine gönderdiği yazıyla Müfettişlik görevinden ve askerlik mesleğinden istifa ettiğini bildirmiş, Albayrak Gazetesi sahibi Süleyman Necati (Güneri) Bey de gazetede “Anafartalar’da milletin onurunu, tarihin bugünkü kuşaklarından beklediği görevi gür sesiyle yükselten bu sayın komutanı, bugün de Millî Mücadele’nin başında görmek mutlu bir gözlemdir” demek suretiyle onun bu kutlu mücâdelesinde bütün Erzurumluların kendisinin yanında olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Süleyman Necati Bey, askerlik görevinden istifa eden Mustafa Kemâl Paşa'ya 10 Temmuz'da Doğu Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi üyeliği, 20 Temmuz’da Kongre temsilciliği, 23 Temmuz’da Kongre başkanlığı, 7 Ağustos'ta Heyet-i Temsiliye üyeliği ve başkanlığı, 25 Ağustos'ta fahrî hemşehrilik verilmesinde gayret sarfederek resmî bir sıfat ve gücü kalmamış olan Mustafa Kemâl Paşa'nın hayli güçlü ve yetkili duruma gelmesini sağlamıştır.

Mustafa Kemâl Paşa’nın, askerlikten istifa ettikten sonra Saray ve Hükûmeti tedirgin eden faaliyetlerine hareketlerine devam etmesi nedeniyle Harbiye Nazırlığı resmî makamlara kendisi ile ilişkinin kesilmesine, tutuklanıp başkente gönderilmesine dair emir göndermiş, bu çerçevede daha önce kendisine verilmiş olan nişan ve fahrî yâverlik unvanı da geri alınmıştır. Mustafa Kemâl Paşa, sahip olduğu nişan ve fahrî yâverliğin alınması için mahkeme kararı olmadığını Harbiye Nezâretinin belirtmesi üzerine Padişahtan alınan buyrukla bunun yerine getirilmesi istenmiş, 7 Ağustos 1919 tarihinde Mustafa Kemâl Paşa’nın sahip olduğu nişanların ve fahrî yâverlik unvanının alınması konusunda Padişahtan da tezkere alınmıştır. Bu gelişmeler esnasında Harbiye Nezâreti ve Dâhiliye Nezâreti tarafından da resmî makamlara gönderilen yazıyla Mustafa Kemâl Paşa’nın ve Rauf Bey’in hükûmetin emirlerine aykırı davranmakta ısrar ettiklei gerekçesiyle tutuklanarak İstanbul’a gönderilmeleri bildirilmiştir.

Mustafa Kemâl Paşa, askerlikten istifa ettiği 8-9 Temmuz’dan Sakarya Muharebesi arefesinde 5 Ağustos 1921 tarihinde kendisinde Başkomutanlık yetkisi verilene kadar mücadelesini sivil bir vatandaş olarak yürütmüş olup bu da onun kişiliğinin ne denli güçlü olduğunu ispatlamaya kâfi bir örnektir. Mustafa Kemâl Paşa’nın askerlikten istifa ettiğini ve milletin bir ferdi olarak çalışmaya karar verdiğini ilan etmesi ülkenin her tarafına süratle yayılmış, bu kararı millet nezdinde büyük sevinç yaratmış ve manevî kuvvetin artmasına katkı sağlamıştır.

Sonuç yerine…

Kederde, kıvançta ve tasada bir ve beraber olmak, ortak bir gelecek inşâ etmek üzere kader birliği yapmak millet olabilmiş toplumlara özgü özelliklerdir. Bu bağlamda geçmişte neler olduğu bugünün layıkıyla anlaşılmasını mümkün kıldığı gibi layıkıyla bilinecek geçmiş sayesinde anlamlı kılınan bugün de geleceğin isabetle öngörülmesini mümkün kılacaktır. Mustafa Kemâl Paşa’nın 8-9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten istifasının bilinmesi de nice zorluklara rağmen zaferle taçlandırılan Millî Mücâdele’nin layıkıyla anlaşılmasına katkı sağlayacağı gibi kendini millete adamışlığın somut ve müstesnâ bir örneği olarak günümüz insanına da ilham ve motivasyon kaynağı olacak bir gerçekliktir.

Bu vesileyle, başta Şanlı Millî Mücadelenin dirâyetli siyasî ve askerî lideri Mustafa Kemâl Paşa olmak üzere onun manevî şahsında Millî Mücadele’de canı, kanı, teri, malı ve emeği olan cümle hissedarları saygı ve rahmetle yâd ederim.

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SONNOTLAR

[1] Mondros Mütârekesi 7. madde: Müttefikler, emniyetlerini tehdit edecek bir durum olması hâlinde Osmanlı ülkesindeki herhangi bir stratejik noktayı işgâl etme sahip olabilecekler.

[2] Sancak / Livâ: Osmanlı Devleti’nde 1864 Vilayet Nizamnâmesi ile fiilen başlatılmış olan taşra yönetim sisteminde mülkî taksimat vilayet, sancak / livâ, kazâ, nâhiye ve köy şeklinde kademelendirilmiştir.

KAYNAKLAR

- Altıncıoğlu, Neslihan; “Arşiv Belgeleri Işığında Mustafa Kemal Paşa’nın Askerlikten İstifa Süreci”, Journal of Universal History Studies, 2(1), June 2019, https://dergipark.org.tr/tr/ download/article-file/741194, Erişim Tarihi: 26.06. 2023.

- Kocatürk, Utkan; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, 2. Baskı, TTK Bsmv., Ankara 1988.

- Özyürek, Mustafa; “Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Günleri (3 Temmuz 1919-29 Ağustos 1919)”, https:// dergipark.org.tr/en/download/article-file/346212, Erişim Tarihi: 03.07.2023.

- Paksoy, İrfan; “Bir Devletin Yıkılışına Atılan İmza: Mondros Mütârekesi”, 26.10.2022, http://www. dibace.net/irfan-paksoy/bir-devletin-yikilisina-atilan-imza-mondros-mutarekesi/, Erişim Tarihi: 22.06. 2023.

- Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

- Paksoy, İrfan; “Gazi Meclis’in Açılışı”, 23.04.2023, http://www.dibace.net/irfan-paksoy/gazi-meclisin-acilisi/, Erişim Tarihi: 20.06.2023.

- Paksoy, İrfan; “Mütareke’den Cumhuriyet’e”, 29.10.2022, https://www.millidevletgazetesi.net/ KoseYazisi/ mutareke-den-cumhuriyete-4735, Erişim Tarihi: 22.06.2023.

- Uca, Alaattin; “Albayrak Heyeti ve Faaliyetleri”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/ 33150, Erişim Tarihi: 03.07.2023.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.