1960 yılı askeri darbesinden sonra yazılan ANAYASA belki de dünyanın en özgürlükçü Anayasalarından birisi idi...
Bizler çocukluk aklımızla bile bu olayın farkında idik... Tüm siyasi görüşlere açık, tüm farklılıkları kucaklayan bu Anayasa ortamında, Siyasal İslam denilen" KUTSALLIĞIN MENFAATLEŞTİRİLMESİ" de bu dönemde, Türkiye’deki yeraltı faaliyetlerini yeryüzüne çıkararak yıkıcı çalışmalarını hızlandırmıştır…
Benim yaşımda olanlar hafızalarını şöyle bir yoklayıp hatırlamaya çalışsınlar. O dönemde Anadolu’nun bir çok köyünde Kur’an kursu adi altında çeşitli dini fraksiyonlara mensup kurslar ağı örülmeye başlanmıştı…
Bizim yakınımızda Hanyeri Köyünde de Süleymancılara ait olduğu söylenen bir kurs açılmıştı. Bu köydeki kursa bizim köyümüzden de katılanlar oldu. Bu katılanlardan büyük bir kısmı kursu bırakırken bir kısmı da devam ederek, bu günkü mesleklerini (Köy İmamı!) sürdürdüler, sürdürüyorlar...
Günümüzde kendini İslami olarak niteleyen farklı yöntemleri benimsemiş, her birisi farklı KUR’AN yorumuyla karsımıza çıkan çok sayda yerli ve yabancı İslami örgütler, örgütlenmelerle karşı karşıyayız…
VAHHABİ İSLAMCILIĞI- SELEFİ İSLAMCILIĞI- İRANCI İSLAMCILIK-SUFİ İSLAMCILIĞI bunlara birer örnektir...
Kendini İslami olarak belirleyen bu örgütlerin yayılma, örgütlenme ve faaliyet yöntemleri de birbirinden farklıdır…
El Sebab- El Kaide- Daeş-Işid gibi...
KUR’AN tektir, Hz. MUHAMMED’de son peygamberdir. O halde Kur’an’ın yorumu da tek olmalıdır. Herkes kafasına göre yorumlayıp, ibadet yöntemi belirleyemez. Hadislerin birçoğu Hz. Muhammed’e ait olmayıp gayri sahihtir... Bunları konunun uzmanları söylemektedirler.
Bu durumda biz Müslümanların hep öğündüğü, "ALLAH İLE KUL" arasına kimse giremez, İslam dininde Allah ile kul arasında kimse yoktur, kul doğrudan Allaha bağlıdır, düsturu şiarı nerede kalmıştır?
Günümüzde, gerek bizim ülkemiz Türkiye gerekse diğer İslam ülkelerinde İslam, SİYASAL İSLAM’a dönüştürülüp RANT, GELECEK, MENFAAT, SİYASAL İKBAL kapısı olmuş ve birçoğu İslami terör örgütüne dönüştürülmüş durumdadır...
Camii de ibadetini Allah için yerine getireni katletmek İslami değildir.
Bu Coğrafya, bizim Coğrafyamız İslam ülkelerinin Coğrafyası bugün kan gölüne dönüşmüş olup kanlar akmaya, akıtılmaya hala da devam edilmektedir.
İslam ülkeleri parçalanıp parsellenmiş, Emperyalistler ve onların kurdukları ya da kurdurdukları ve adlarına "İSLAMİ" dedikleri örgütler aracılığı ile acının gözyaşının ızdırabın merkezi, daha doğrusu CEHENNEM’in kendisi olmuşlardır…
İslam Adaletten, insan haklarından, yanadır.
İslam olduğunu söyleyerek emperyalistlere maşa olmak, onların çıkarları doğrultusunda hareket etmek ve bu katliamları yapanlarla bir olup, onlara yardımcı olmak İslam’ın neresindedir?
Bu gün benim yasadığım ülke Avusturya dahil tüm Avrupa’da İslam, terörle, anarşiyle, yağmayla, hırsızlıkla soygunla, vurgunla anılmaktadır… Olayları bu boyuta getirerek İslam’ın kötü anılmasına sebep olanların gözleri kör olsun...
TARİKATLAR-CEMAATLER- Emperyalistlerce kullanılmaya en yakın örgütlerdir... Çünkü bunların örgütlenme biçimi demokratik değildir. Biat kültürüyle yetişen kişilerin kendi fikirleri olamaz. Onlar, şeflerine liderlerine, körü-körüne bağlı, adeta onlara tapan, mantık yoksunu yığınlardır…
Şu anda Amerika’da yaşayan ve ilkokul mezunu olan bir kişiye adının önünde Prof. yazanların, subayların, üniversite mezunlarının, üst düzey bürokratların, sözüm ona yazarların, çizerlerin! Adeta tapınmalarının altında yatan gerçek nedir? Salt istikballe, menfaatle ya da BİAT kültürü dayatmasında bu soruların cevaplarını bulabilir miyiz?
"Madem bu adam İslam lideri o halde, İslam karşıtı olan ve ülkemi yıkmaya çalışan Amerika’da neden el üstünde tutuluyor" DİYE SORGULAMAMALARI’nın nedenini belki de BİAT kültürüyle yetişmelerinin yanında TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’Nİ yıkmaya yeminlerinde ve idealleri, menfaatleri uğruna ülkeyi satacak kadar gözü dönmüş olmalarında da aramalıyız…!
AK Parti şu anda FETO ile mücadele ediyor görünse de, AK Parti’nin Fetöyle mücadelesi ülke geleceği için olmayıp, kendi gelecekleri içindir... Mücadele alt kesimle sınırlıdır. Üst kesime dokunamazlar;
Çünkü, üst kesimde herkes bu olayın içindedir…
Yani, kendi iktidarlarını Fetö ve yandaşlarına kaptırma korkusu onları bu mücadeleye itmiştir.
Askerin, askeriyenin, askeri okulların, tesislerin lağvedilmesi, oralara kendilerine yakın cemaatlerin-tarikatların yerleştirmesi bunlara birer örnektir...
Milli Eğitimin çağdaşlaşması geleceğin teknolojilerinin yakalanarak dünyayı kurgulayan, dünyada söz sahibi gençliğin yetişmesi bunların umurunda bile değildir...
Cübbeli’nin dediği gibi, uçak düşeceği zaman:
*YETİŞ YA KUVAS* dersin olur biter…
Saygılarımla…