Genel Seçim’i, ikinci turunu 28 Mayıs’ta yaparak, kışkırtmalara kapılmadan sağ salim tamamladık. Hayırlı olsun vatana, millete. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına nasıl başlayacağız bakalım.
11 Eylül 1919. 3 kişi Ankara Telgrafhanesi’nin yolunu tutar; Müftü Hoca Atıf, Defterdar Yahya Galip ve Hoca Hatip Ahmet Efendi. Padişahla telgraflaşacaklar. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya gelmesine daha 3 ay var.
Sadrazam Damat Ferit Paşa çıkar telgrafın öbür ucuna ama onlar padişahı isterler. “Millet padişahla görüşemez” diye paylar Damat Ferit. Israr ederler. Bu olağandışı talebi tınmaz Damat Ferit. “Öyleyse Ankaralılar da ne senin gibi Sadrazamı ne de senin Padişahını tanımıyor!” diyerek tarafını seçmiş olurlar.
Ankara, yeni devletin kuluçkası olur, burada olgunlaşır, burada gelişir cumhuriyet.
700 yıllık tecrübe
Bu feraset, 700 yıl önce de vardı Ankara’da; Anadolu Selçuklu İmparatorluğu’nun çöküşüyle Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu arasındaki kargaşa döneminde Ankaralılar, yeni devlet idaresi oluşuncaya kadar Türkler’in ilk cumhuriyeti olan Ahi Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Kentin Ahi eşrafı, başıboş bırakmaz halkı. Devlet bilinci yüksek, cumhuriyete aşina bir kafadır Ankara kafası. Bu bilinç, kenara itilmiş olsa da hala yaşıyor Ankara’da.
Ankarasız Ankara vekilleri
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına, bu kafa olmadan başlayamaz, hiç de ilerleyemezsiniz. Siyaseten de ticari olarak da… Ankara’nın tanımadığı, bugüne kadar hiçbir faydasını da görmediği, Ankara kafası olmayan boşta adayları, milletvekili yapamazsınız buraya. Ülkenin başkentine, ne siyaset ne hizmet ne de proje üretmiştir kontenjan milletvekilleri. Adını bile bilmeden geldi, gittiler.
Siyasetimizin çıkmazlarındandır; Atatürk’ün vefatından sonra Ankara kafası, hep yedek kulübesinde tutulmuştur.
Kafa farkı
İstanbul kafası, ulusal siyasete de ticarete de uygun değildir; günübirlik, günü kurtarmakla yetinen bir kafadır. Siyaseti de ticareti de uçucudur. Dolap, dalavere, hile kafasıyla yaşar o yüzden. Bütün marifeti coğrafi konumudur.
Ankara, uzun vadeli bakar. Siyaseti de ticareti de uzun vadeli tasarlar. Ankara sanayisinin ufku, İstanbul sanayisinin ufkunu aşmıştır ancak bürokrasi prangası, 100 yıldır boşalmaz bileklerinden. Hala ülkenin en iyi eğitimini verir, en nitelikli insan gücünü yetiştirirken Ankara.
Kargaşanın eşiğinde
Devletin ikinci yüzyıl için koyduğu hedeflere, İstanbul değil Ankara kafasıyla ulaşabiliriz. Yeni bir kargaşanın eşiğinde duran dünyada, Mustafa Kemal Atatürk’ün gördüğü ışığı, yüz yıl sonra biz de görmeliyiz. O günkü dünya ile aynı koşullar oluşuyor, gelişmiş-gelişmemiş bütün ülkelerin kendi kurtuluş savaşını vereceği bir döneme giriyoruz çünkü. Yeni dünya kurulurken doğru kafayı seçmeliyiz.