Son yıllarda siyasete menfaat ve çıkar için girenler o kadar artı ki.
Gerçek siyasetçi liyakat sahipleri ortada yok oldu.
Meydanlar liyakatsizlere kaldı.
Zengin olan ve zengin olmak isteyen siyasete koşuyor.
Bakın bugün etrafınıza büyüğünde, küçüğüne, kadar birçok insanlar siyasi güce koşuyor.
Lise öğrencisi, şimdide nasıl zengin olunur onun için siyaset diyor.
Üniversite bitmiş genç parti teşkilatlarında yer almak için her yolu deniyor.
Partiye kapağı attın mı her yol açılıyor diye birde her yerde söylüyor.
Maalesef bugün siyasetin içerisinde bunlar oluyor ve duyuluyor.
İş aş peşinde olan gençlik her hangi bir partinin içinde oluyor.
Bugün güç iktidarda gençlik orada yer alıyor.
Bakın son günlerde seçim önce siyasi partilerde güçlü aday kim iş, aş peşinde olanlar orda.
Falan adayın kazanma şansı var dendiğinde farklı yüzleri orada görüyorsunuz.
Bu siyaseti sadece çıkar uğruna yapanlar şunu unutmasınlar ki.
Siyaseti, yalnız dar anlamda kişisel çıkar ve menfaat olarak görenler.
Siyaseti hayatının, yaşantısının içerisin de, uygulayan bir örneğimiz var.
Neden bu örneğe göre siyasetimizi yapmıyoruz.
Namazımızı, orucumuzu, hac ibadetlerimizi peygambere göre yapıyoruz da siyasetimizi niye başkalarına göre yapıyoruz.
Hz. Muhammed (s.a.v) yalnız bir din önderi değil, aynı zamanda siyasî bir lider olarak davranmış;
Örnek davranışıyla günümüze ışık tutmuş.
Medine’ye hicret eder etmez din faaliyetleri yanında toplumsal ve siyasî işlerin düzenlenmesi ve yönlendirilmesi işini de gerçekleştirmiş.
Medine’deki Müslüman olan ve olmayan bütün unsurların benimsediği bir anayasal belge hazırlayarak dinin öngördüğü ilke ve hedeflerle uyumlu bir siyasî yapı oluşturmuş.
Hz. Muhammed (s.a.v) nin oluşturduğu siyasi yapı çölde kaybolmuş bir medeniyeti yeniden hayat geçirmişti.
İnsanlara yeniden insan olma ve yaşam hakkını elde etmiş.
Baktığımızda siyasetin bir peygamber mesleği olduğunu görüyoruz.
Abdest örneği peygamber den alınırken, siyasette neden örnek alınmıyor.
Siyaset ehil olmayanların elinde olunca, çıkar ve menfaat içinde olanlar siyasetçi olunca.
Hal bugünkü gibi oluyor.
Peygamber efendimiz, “İş, ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekle" idari alanlarda görev alacak kişilerin liyakatinin ve ehliyetinin önemine değinmiştir.
Bugün öyle mi?
Bu hadise uyan uyduğunu söyleyen kaç kişi tanıyorsunuz.
Hadis derler, başköşeye koyarlar ama uygulamaya gelindiğinde o hadis gündemlerinde olmaz.
Çünkü işi ehline değil siyasi güce veriyorlar da onda.
Liyakat sahibi kişiler bir kenarda sessiz sedasız görev verilmeyi beklerken siyasetin “s” sini bilmeyenler koltuklara kuruluyorlar.
Demek ki devlet yönetiminde birine görev verilirken kırgınlıklara, dargınlıklara, yakınlıklara bakılmaz, ehliyet ve liyakat esastır.
Sözün özü; siyasette başarının yolu emaneti ehline vermekten geçer.
Geriye dönüp baktığımızda liyakate riayet edildiği dönemlerde yükselmiş olduğumuzu, ehliyetin yerini sadakatin aldığı devirlerde de çöküş yaşadığımızı görüyoruz.
Bugün çektiğimiz sıkıntıların temelinde de yine emanetin ehline verilmemesi, liyakatin sadakate feda ediliyor olması yatmaktadır.
Bugün siyasetin içerisinde yaşanan olay bu değil mi?