Politika Kasabasında sıkılınca Siyaset Denizine dalıp kulaç atan siyasilerle, denizdeki derya kuzuları arasında bazı ortak noktalar vardır! Hatta yeri geldiğinde deli dalgalarla göz korkutan deniz gibi dengeleri altüst olduğunda çıldıran siyaset arasında da benzerlik çoktur!
***
Bu da nereden çıktı derseniz, “Ankara’nın ‘Karizma’ lakaplı balıkçısı dostum Saffet ile sohbetimizden” derim.
Saffet Dayanık, sülale boyu balıkçıdır. Yediğiniz balıklardan birine ya onun ya kardeşinin ya da amca, dayı veya teyze oğullarından birinin eli değmiştir! Bu yüzden, Başkent Ankara’nın tezgahtaki balıklarını ve ‘balığı üzerinde olanlar’ı iyi tanır…
Son görüşmemizde, o, ‘balık sezonu yeni açıldı’ deyince ben de, “TBMM de yeni açıldı” dedim. Gülüştük…
Müsaadenizle asıl konuya geleyim…
‘BALIK’ ADAMLAR, ‘BALIK’ KADINLAR!
Hani, her istediği bir şekilde yerine gelen ya da beklenmedik başarılar elde eden şanslı kişiler için ‘balıksın’ veya ‘balığın üzerinde’ denir ya; siyasilerin balığa benzer yanları bunları kapsadığı gibi ötesine de geçer!
“Kaçan balık büyük olur” şanssızlığını yaşayanlar derdine yansın! Balığın ağaca çıkmasını bekleyenler de öyle…
Siyasiler de insandır ve kimi zaman öyle balık kaçırırlar ki bir daha bu şansı yakalamaları mümkün değildir…
Kimi de bir koyup 50 kazanır ve siyaset denizini çalkalar da çalkalar…
Onlar için, balık ağaca çıkmış demektir!
Onlara bu mucizeyi yaşatanlar ise, “her türlü trol ile su ürünleri avcılığı yasaklanmıştır” mevsimine kapılmış balıkçı gibi kesat işlerin içine düşmüştür!
Dikkat edin ‘kaset’ demiyorum, ‘kesat’ diyorum…
‘Trol’ü de ‘sosyal medya ordusu’ diye düşünmeyin; balıklara acımayan bir ‘tutma yöntemi’dir. O kadar…
***
Karizma Saffet ile sohbet ederken bir balık ile göz göze geldim.
“Saffet gel şu balığın yanında bir fotoğraf çekinelim” diye bir mazeret uydurup yanına yaklaşınca fısıldadı balık:
- Gel beni suyun içinde elinle tut da göreyim. Trol icat oldu mertlik bozuldu…
Utandım! Doğru söylüyordu; bir balığı suyun içinde el ile tutmak mucizevi bir işti. Ya trol öyle mi? Kökünü kazıyor balık milletinin!
Altta kalır mıyım, ben de ona kazık bir soru yönelttim:
- O zaman sen de gel, koşullar değişince adres değiştirmek isteyen bir milletvekilini elde yani partide tut da göreyim…
Apıştı!
Balık sersemken kesilir deyip yüklendim:
- Bu yüzden ‘fır fır’ unvanı almış siyasiler bile var…
Balık, “İnsanlık işte” deyince bu kez ben apıştım!
Sustum!
***
Susunca, nedendir bilmem, Rüzgarlı Sokak’tan dostum olan merhum İsmet ağabey (namı diğer Kör İsmet) geldi hatırıma. İhsan diye bir arkadaşıyla birlikte oturmuş sohbet ederken ‘kötü haber’ geldi. At yarışı hastası İhsan, oynadığı altılının son ayakta yattığını öğrenince şu tepkiyi gösterdi:
- Mühim değil, mühim olan İhsanlık!
İsmet abi ile ben kahkaha atarken o çok ciddi idi. Biz susunca bir hayat dersi verdi:
- Dostlar, o altılı tutsa ve ben zengin olsam beni bir daha burada göremezsiniz. Ama ben burada olmak istiyorum! Bu yüzden mühim olan İhsanlık!
Biz bozulmuş kertesinde mahcubiyet yaşarken, bu kez o bastı kahkahayı…
Hasılı, karmaşık olan ruh halim karmakarışık olurken; İhsan’ı anlayamadığıma mı yoksa balığa “Mühim olan insanlık” diyemediğime mi üzüleyim bilemedim!
***
Karizma Balıkçı Saffet’e eyvallah deyip moralimi düzeltmek için Politika Kasabasına yöneldim. Siyaset Bulvarını hızla geçip Millet Bahçesine vardım. Girişte, Kızılırmak sazanı satan ve elinde satır, ağzında cıgara ile gelip geçeni kesen önlüğü kir/pas içindeki balıkçıyla yamaç yamaca geldim. Oltaya atlayan sazan gibi değil gitmeyi kafaya koymuş da kendisini partide tutmak isteyen genel başkan görmüş milletvekili gibi kaçtım!