AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanı Seçimi ikinci turu sonrasında ilk MYK toplantısını gerçekleştirdiklerini belirten Çelik, tek gündemlerinin seçim sonuçlarının değerlendirilmesi olduğunu dile getirdi.
Çelik, dünyanın değişik bölgelerinden devlet başkanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayıp tebrik ettiğini hatırlatarak, demokrasi vurgusu yaptı.
"TÜRKİYE YÜZYIL İÇİN SON DERECE DEĞERLİ, ALTIN DEĞERİNDE BİR DÖNEM OLACAK"
En büyük teşekkürün vatandaşların sağ duyusu olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin en büyük zenginliği, geçmişte yaşanmış darbelere, muhtıralara, milli irade düşmanlığı olan birtakım acı olaylara rağmen milletimizin sürekli sandık yoluyla iktidarı belirleme iradesini güçlendirmiş olması ve bugüne kadar getirmesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, MYK açılış konuşmasında milletimizin sağ duyusuna dikkati çekmiştir ve her bir vatandaşımıza teşekkür etmiştir. Cumhur İttifakı'na ve Sayın Cumhurbaşkanımıza destek veren tüm vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Önümüzdeki 5 yıllık dönem, Türkiye Yüzyıl için son derece değerli, altın değerinde bir dönem olacak.
Cumhurbaşkanımız yine konuşmasında, önceliğimizin depremzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılması olduğunu ifade ettiler ve depremzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılmasına dönük şu ana kadar yapılanları ve bundan sonra yapılacaklarını ifade ettiler. Depremzedelerimize dönük, özellikle seçimden sonra birtakım parti mensuplarının Cumhurbaşkanımıza ve Cumhur İttifakı'mıza destek verdiği için yaptıkları saygısızlık bu seçim sürecinin en iç acıtan hadisesi olmuştur. Depremzede vatandaşlarımızın o zor koşullarda gösterdiği basiret karşısında bu vandallığı ve barbarlığı bir kere daha lanetlediğimizi ifade etmek isterim."
"YANLIŞLARINI DÜZELTECEKLERİNE DEVAM ETTİRDİLER"
Çelik, daha önceki açıklamalarında da helalleşmenin sözle olamayacağını, davranışla ve zor zamanlarda ortaya koyulacak tutumlarla olacağını söylediğini belirterek, "Depremzedelerimize dönük bu hadiseler göstermiştir ki birilerinin 'helalleşme' diye bahsettiği hadise tamamen altı boş, yalandan ibaret bir yaklaşımdır." dedi.
Milli iradeye karşı seçim sürecinde yapılan en büyük saygısızlıklardan birinin 14 Mayıs gecesi yaşandığını söyleyen Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"İki belediye başkanı, çıkıp Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsederken 'Biz Ankara ve İstanbul belediye başkanları olarak, 13'üncü Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz.' diyerek daha sandıklar sayılmaya devam ederken, milli iradeye dönük bir gasp yaklaşımı içine girmeleridir. Bu yanlışlarını düzeltmeleri için uyardık, yanlışlarını düzelteceklerine daha çok devam ettirdiler. Herkesin gözünün içine bakarak, yalan söyleyerek, 'Biz kazandık demedik, kazanacağız diyerek temennimizi ifade ettik.' dediler. Aslında temenni öyle ifade edilmez, her siyasi parti, her ittifak 'kazanacağız' der ama bu iki belediye başkanı çıktı daha sandıklar sayılmaya devam ederken CHP Genel Merkezi'nden millet iradesine ipotek koyma girişimine girdiler."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 14 Mayıs öncesinde, "14 Mayıs gecesi kimse sokağa çıkmasın" diyerek, büyük bir provokasyona imza attığını belirten Çelik, "Bu provokasyonla sanki Türkiye'de büyük olaylar olacak da devlet bunu engelleyecek güçte değilmiş gibi bir provokasyondu. Ama herkes gördü ki hem 14 Mayıs'ta hem 28 Mayıs'ta gayet huzur içerisinde, ufak tefek olaylar hariç sandığa gölge düşürecek herhangi bir olay olmaksızın bütün bu süreç başarıyla geçirmiştir." ifadelerini kullandı.
Çelik, milletin sağduyusu ve demokrasinin gücünün Türk siyasi tarihinde defalarca test edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"1950'de 'Yeter söz milletindir.' diye başlayan bu yolculuk, millet iradesinin önüne sürekli darbeler, muhtıralar ve siyasi suikastların çıkartılmasıyla engellenmeye çalışılmıştır. Yapılmak istenen sandıktan çıkan iradenin bu yolla gasp edilmeye çalışılmasıdır. Karşımızdaki ittifakın içerisindeki ana unsurun da millet iradesini gasp etmenin adresi olarak öne çıkan bir yapı olduğu siyasi tarihimizde sabittir. Bolca 'demokrasi, değişim ve özgürlük' söylemi kullanarak değiştiklerine dair izlenim vermeye çalıştılar. Hep beraber gördük ki değişen hiç bir şey yok. Bütün bu söylemlerin arkasında o katı statüko en kesif biçimde duruyor ve yeniden Türkiye'yi birtakım karanlıklara götürmek için fırsat kolluyor. Bu süreç seçim boyunca net bir şekilde görülmüştür.
Cumhurbaşkanımız ise 1994'ten beri 16 kez girdiği referandum ve seçimleri kazanan bir lider olarak millet iradesine her zaman saygılı olduğunu, yerel seçimlerde kazandığımız ve kaybettiğimiz yerlerde de göstermiştir. Fakat 16 kez seçim kazanmış ve bugün de büyük bir tarihi başarıya imza atmış Cumhurbaşkanımıza bu kesif statükoyu savunanlar, ahlaka hiç uymayacak bir biçimde 'diktatör' demeye devam ettiler. Tabii bunlar dış kaynaklı birtakım kara propaganda odaklarının ürettiği yaklaşımlardı. Bunun içeride de müşterileri oluyor, bunlar kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle bu söylemi alıp içeride de yaygınlaştırmaya çalıştılar."
Ömer Çelik, seçimleri bütün dünyanın adeta nefesini tutarak izlediğini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:
"Demokrasi yarışını milletimizin her bir ferdi olgunlukla yönetti, katılım sağladı. Sonuç ortaya çıktığında farklı siyasi partilerden vatandaşlarımız verdikleri siyasi mücadeleden sonra birbirlerini tebrik ettil. Ülkenin her tarafında herkes rahatça siyasi faaliyetlerini yürüttü, güvenlik güçleri büyük bir basiretle herkesin güvenliğini sağladı. Bazı olaylar olduğunda siyasete dönük şiddeti hep beraber kınadık ama siyasi alana 'şiddetin hakimiyeti' diye bir şey asla söz konusu olmadı ve buna müsaade edilmedi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı'nın açık ara bir galibiyetle seçimi sonuçlandırdığını söyleyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Böylece ortaya çıkan tablo, Türkiye Yüzyılı iradesinin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin milletimizden onay alması anlamına geldi. Bundan 100 yıl evvel bir 28 Ekim günü ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz' demesinden 100 yıl sonra bir 28 Ekim günü Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yüzyılını ilan etti. Atatürk'ün Cumhuriyeti ilanından 100 yıl sonra Türkiye Yüzyılı'nın ilan edilmesine kadar geçen süreçte demokrasimiz çok büyük tecrübeler edindi, çok büyük sınavlar verdi ve milletimizin bütün demokratik kazanımları, büyük acılara, büyük engellemelere rağmen hak edilmiş kazanımlar olarak günümüze geldi."
Çelik, seçimin kaybedeninin büyük iddialarla konuşan parti yöneticileri ve genel başkanları olduğunu belirterek, "Kaybeden siyasi parti yöneticileri ve genel başkanları olmuştur ama kaybeden hiçbir vatandaşımız yoktur, bütün vatandaşlarımız kazanmıştır. Türkiye'nin önü açıktır, Türkiye Yüzyılı'nın bütün altyapısı tamamlanmıştır. Dünden itibaren dünyanın her tarafından ve her coğrafyasından Cumhurbaşkanımızı arayan liderlerin söyledikleri şey, 'Yeni dönemde Türkiye ile daha güçlü bir işbirliği geliştirmek istiyoruz. Türkiye'de daha yakın çalışma üretmek istiyoruz.' şeklindedir. Dolayısıyla seçim sonrasına dönük olarak provokasyon yapanlar, 'Türkiye içe kapanacak. Türkiye izolasyonist bir politikaya dönecek' diyenler bir kere daha yanılmışlardır. Bütün bu tablo göstermiştir ki Türkiye'deki seçimler bütün dünya tarafından yakinen izlenmiştir ve herkes Türkiye'deki yeni dönemi heyecanla karşılamıştır." dedi.
"Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir"
Seçim sürecinde unutulmaması gereken olaylardan birinin de Kılıçdaroğlu'nun mezhepçi yaklaşımlarını seçim sürecinin bir parçası haline getirmesi olduğunu ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Orta Doğu'da gördüğümüz, memleketlerin başına çok iş aşmış, hiçbir şekilde siyasette gündem olmaması gereken, etnikçiliği destekler birtakım tartışmaları açtığı gibi birtakım mezhepçi tartışmaları da açmaya çalışmıştır. Bunun karşısında da hep şunu söyledik: 'Adlarımız farklı olabilir, aidiyetlerimiz farklı olabilir, mezheplerimiz farklı olabilir ama biz siyasal alanda konuşuyoruz. Siyasal alanın değerleri ile konuşmak zorundayız. Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bunu bölecek, parçalayacak, kendi içinde kompartımanlaştıracak siyasi rekabeti çatışmalara dönüştürecek bir yaklaşım içerisine girmeyin diye. Maalesef bu, karşımızdaki aday Sayın Kılıçdaroğlu tarafından yapılmıştır. Şimdiye kadar Türk siyasetinde hassasiyetle kaçınılan bu durumun, bu şekilde gündeme getirilmesin üzücü olduğunu ve çok sorumsuzca bir davranış olduğunu ifade etmek isterim. Kendisi bunu yapınca hemen masadaki ortaklarından biri de başka bir mezhebi referans kullanmaya kalktı. Bu çok son derece sorumsuz olmuştur. Siyasi alanın siyasal değerlerle yönetilmesi konusundaki hassasiyeti herkesin dikkat etmesi gerekir."
"DEĞİŞİMİ TEMSİL EDEN PARTİ AK PARTİ'DİR"
Konuşmasında sandık güvenliğine ilişkin tartışmalara değinen Çelik, siyasi partilerin temsilcilerinin yanı sıra vatandaşlara da sandıklara sahip çıkması yönünde çağrı yaptıklarını hatırlatarak, sandık güvenliği için destek verenlere teşekkür etti.
Çelik, Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na değişim için oy verildiği iddiasına değinerek, "Bunun boş bir değerlendirme, analiz olduğu ortaya çıktı. Çok uzun zamandır iktidarda olmasına rağmen değişimi temsil eden parti AK Parti'dir. Değişim, AK Parti'de ve Cumhur İttifakı'nda temsil edilmektedir." diye konuştu.
Seçim sürecinde birçok yanlış iddianın gündeme getirildiğini belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir sürü yalan söylendi ama açık ara yalan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından söylendi. Çıktı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, AK Parti'nin 3 kere terörist başını bırakmaya teşebbüs ettiğini söyledi."
Çelik, terör örgütlerinin destek açıklamaları karşısında suskun kalanların yalana başvurduğunu dile getirerek, "'Ben bu şekilde konuşan siyasetçilerin ve siyasi partinin desteğini reddediyorum demeniz, kırmızı bir çizgi çekmeniz lazım.' dedik. Ama 14 Mayıs'a kadar bunun karşısında Kılıçdaroğlu suskun kaldı. 14 Mayıs'tan sonra da ortaya çıkan tabloyu görünce birtakım pankartlar asarak, pankart siyaseti yoluyla vatandaşımızın iradesini manipüle edebileceğini düşündü." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti'nin, terörist başını serbest bırakmak için 3 kez kanun çıkarmaya çalıştığı iddiasının tamamen asılsız olduğunu vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
"Bir kere bu bahsettiği kanun, AK Parti iktidarlarından önce Kenan Evren, Turgut Özal zamanlarından beri Milli Güvenlik Kurulu kararıyla 'topluma kazandırma' adı altında çıkarılmış bir kanun. 1985 yılında çıkarılmış ve bu topluma kazandırma ile ilgili bir kanun. Milli Güvenlik Kurulu kararıyla daha 1985 yılında örgütün çözülmesini sağlamaya dönük olarak böyle bir yaklaşım geliştirilmiş, böyle bir kanun çıkarılmış. Bu kanun esasında terörist başını da PKK terör örgütü yöneticilerini de kapsamıyor. Tamamen bunun dışında, bu açık ve net. Süreli olduğu için çeşitli kereler güncellenmiş. Hatta bizden önce herhalde 3 kere güncellenmiş. Terörist başının yargılandığı ve ceza aldığı maddenin zaten buna girmesi mümkün değil ama çıkıp ellerine verilen notu milletin gözünün içine bakarak yalan şekilde söylediler."
Çelik, bu iddianın sahte belgelerle gündeme getirildiğine işaret ederek, "Ellerindeki belgede imzası olan iki isim Bakanlar Kurulu üyesi bile değil. Çünkü 2003, 2006 ve 2013'ten bahsediyorlar. Köşeye sıkışıldığı zaman yani kendi siyasi çelişkileri altında kaldıkları zaman nasıl bir iftira kampanyasına, nasıl bir yalan kampanyası içerisine girdiklerini gördük." diye konuştu.
AK Parti Sözcüsü Çelik, bu iddiaların karşısında PKK terör örgütü yöneticilerinin kendilerini siyasi özne gibi sunduğunu ve bu gayrimeşru teşebbüslerin karşısındaki suskunlukların da sandığa gömüldüğünü ifade etti.
"VATANDAŞLARIMIZIN BU SÖYLEMLER KARŞISINDA ORTAYA KOYDUĞU TEPKİ ÇOK NETTİ"
FETÖ'nün seçimlere müdahaleye dönük birtakım yöntemlerle seçmen iradesini yönlendirebileceğine dair "ahlaksız yaklaşımlar"ın da sandığa gömüldüğünü kaydeden Çelik, şöyle devam etti:
"Neticede ilkesiz, omurgasız, eklektik, her önüne gelene bir koltuk vermeye çalışan siyaset yaklaşımı da sandığa gömülmüştür. Aslında vatandaşımızın, bütün bu süreçte ortaya koyduğu tablo, demokrasinin sadece şekli süreçlerine değil demokrasinin içeriğine de sahip çıkması bakımından çok anlamlıdır. Ta en ücra köylere kadar vatandaşlarımızın bu söylemler karşısında ortaya koyduğu tepki çok netti. Gelinen noktada bütün bu ilkesiz siyaset CHP'li vatandaşlarımızca da değerlendirilmesi gereken bir tablo ortaya koymuştur. CHP'li vatandaşlarımıza söylenenlerin doğru olmadığı Kılıçdaroğlu açısından görülmüştür. CHP teşkilatlarının çalıştırıp oyları yüzde 1 bile olmayan 3 partiye 40'a yakın milletvekili verilmesi de ironik bir hesap uzmanlığının neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Altılı masa, yedili masa, her neyse buradaki çelişkiler, vatandaşımız tarafından görülmüş ve bütün bunlara dönük en net cevap güçlü bir şekilde verilmiştir."
Bu süreçten demokrasinin bir kere daha güçlenerek, kazanarak çıktığını dile getiren Çelik, bu tablonun Türkiye'nin, Türkiye Yüzyılı'na bütün altyapısını tamamlayarak yoluna devam edeceğini gösterdiğini ifade etti.
Dışarıdan yapılan müdahalelerin, tarafsız gazetecilik adı altındaki birtakım yorumların, birtakım dergilerin attığı manşetlerin zerre kadar etkisi olmadığının net bir biçimde görüldüğünü söyleyen Çelik, "Milletimizin yıllar içerisinde biriktirdiği demokratik şuur her şeyi yerli yerine oturtmayı başarmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı'mız, milletimizin desteğiyle bir kere daha bütün dünyanın dikkatini çeken bir seçim başarısına imza atmıştır. Cumhur İttifakı bütün bu süreçten son derece güçlü bir şekilde çıkmıştır." dedi.
"Bazı vatandaşlarımızın kendisini ötekileştirilmiş hissetmesi doğru yaklaşım olmaz"
Çelik, sosyal medyada seçim sonuçlarından üzüntü duyanların, kendini bir kenara itilmiş hissettiğini belirtenlerin paylaşımları bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Aslında bu duygular, kendilerinin destekledikleri siyasi partiler tarafından ortaya koyulmuş ve insanlara aslında yanlış umutlar verilerek, insanlarda yanlış algılar ve yanlış kanaatler oluşturularak ortaya çıkarılmış neticelerdir. Hiçbir vatandaşımızın üzülmesini, incinmesini, ötekileştirilmesini istemeyiz. Burası hepimizin vatanıdır, ülkesidir, herkes müsterih olsun. Kendi hayat tarzının, düşüncesinin seçimlerde kaybettiğini düşünenler. Şimdi burada Türkiye büyük bir ülkedir, hiç kimse bir diğerinin hayat tarzı üzerinde baskı kuramaz. Temel insan hak ve hürriyetlerinden herkesin faydalanması konusunda Türkiye büyük bir tecrübe edinmiştir, bu açıdan olgunlaşmış bir ülkedir. Kendini ifade etme, kendi değerlerini, ideolojik kimliğini ifade etme açısından insanlar üzerinde böyle bir şey yok. Hiç kimsenin kendisinin değer sistemi açısından kaybettiğini düşüneceği bir tablonun ortaya çıkması doğru değildir. Bazı vatandaşlarımızın kendisini incinmiş, ötekileştirilmiş hissetmesi doğru bir yaklaşım olmaz."
Hangi partiye oy verirse versin her vatandaşın desteğine, nefesine, gayretine ihtiyaçları olduğunu kaydeden Çelik, seçimlerde siyasi rekabetin olduğunu, husumetin söz konusu olmadığını belirtti.
Çelik, şunları kaydetti:
"Kaybeden adaylar olur, hangi partiye oy verirse versin bütün vatandaşlarımız kazanmıştır. O yüzden Türkiye'ye ve Türkiye'nin geleceğine güvenelim. Seçimin kazananlarından biri olan, evlatlarına ulaşmak için mücadele eden Diyarbakır annelerine de selamlarımızı bir kez daha gönderiyoruz. Hangi partiye oy verirse versinler bütün vatandaşlarımıza demokrasiye verdiği güç ve nefes için şükranlarımızı arz ediyoruz."
"ŞİMŞEK, SÜRECE KATKI VERMEK İSTİYOR"
Çelik, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Kabinenin ne zaman açıklanacağı ve yemin törenine kimlerin katılacağına ilişkin soruya Çelik, şöyle konuştu:
"Yüksek Seçim Kurulu (YSK) milletvekili seçiminin kesin sonuçlarını açıkladı. Fakat Cumhurbaşkanı Seçimi'nin kesin sonuçlarını açıklamadı. YSK'nin açıklamasını beklememiz gerekiyor. YSK o açıklamayı yaptıktan sonra yemin töreni ve kabine takvimi başlayacak. Bahsettiğiniz yemin töreninin yapıldığı akşam muhtemelen hem kabine açıklanmış olacak hem de bu bahsettiğiniz tören yapılacak. Tabii pek çok devlet başkanı gelmek istiyor ama şimdi daha net bir liste de yok, süreç devam ediyor. Tebrikat ile ilgili süreç devam ettiği için biraz da o tebrikat sırasında iradelerini beyan ediyorlar. Ama geniş bir katılımla da o törenin gerçekleşeceğini değerlendiriyoruz."
Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in isminin Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nde yer alacağı iddiasına ilişkin soru üzerine Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şimşek ile basına yansıyan ve yansımayan görüşmeler yaptığını belirtti.
Çelik, Şimşek'in sürece katkı vermek istediğini, ancak Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nde yer alacak isimlerin Erdoğan'ın takdirinde olduğunu söyledi.
Erdoğan ile Şimşek görüşmesinin olumlu geçip geçmediğine yönelik soru üzerine Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Arkadaşlarımız Sayın Cumhurbaşkanı'mızla görüşürken bütün bu süreçlere, siyasi, ekonomik, dış politika süreçlerine katkı vermek için görüşüyorlar. Mehmet Bey, arkadaşımız, dostumuz, ilişkilerimiz müspet yani."