Siyaset dünyasında racon bilmek ile racon kesmek arasındaki fark o kadar nettir ki; tercih, sahibini ya zirveye taşır ya da zemine çakar!
Bir süredir ve fakat son dönemde ülke yönetimini dizayn yöntemi olarak öne çıkan ‘kaset kumpasları’, siyasette yoldan çıkanların sayısının arttığını ve bunların itibar olmasa bile ilgi gördüğünü gösteriyor.
Bu iş, şiraze kaydığı için bir türlü düzgün ‘tertip’ yapamayanların kazanmak için her türlü ‘tertip’i mubah saymasına benziyor. Hep ‘tertip’ peşinde olanlar var…
***
Hiç kimse ‘seçime ramak kala bu konu da nereden çıktı’ demesin!
Daha dün gece; saat 22.00 sıralarında Muharrem İnce’nin paylaştığı mesaj ve neredeyse aynı saatlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon programında sinirlerine hakim olamayarak sarf ettiği cümleler konuya değinmeyi kaçınılmaz kılıyor.
Muharrem İnce; Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı olarak seçim çalışmaları yürütürken, bir kaset kumpası ile yarış dışına itilen isim…
Mesajında, kendisine kurulan kaset kumpasıyla ilgili olarak diyor ki:
- Maalesef siyaset dünyamız; FETÖ ve PKK ile örtülü iş birliği ile hazırlanan kumpaslarla, yalan, iftira ve montajlarla kirletilmiştir…
İnce’nin, “Bu işlerin kazananı olmaz, kaybedeni de biz değiliz” cümlesi, yakında tersine dönmesi muhtemel gelişmelere işaret olmalı…
***
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerine geçmeden önce şu özeti yapayım:
Bilindiği gibi; 11 yıl önce, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir kaset kumpası ile hem genel başkanlıktan uzaklaştırılmış hem de siyaseten etkisizleştirilmişti.
Baykal olayından bir yıl sonra, 12 Haziran 2011 seçimlerine kısa süre kala 10 MHP’li yönetici de kaset kumpası kurbanı olmuş ve partiden istifa etmişti.
Bunlar çok konuşuldu ve hâlâ da konuşuluyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığına gelmesiyle ilişkilendirerek yaptığı yorumlardan birkaç cümleyi hatırlayalım:
- CHP’nin iradesine bu süreçte çok açık bir şekilde ipotek konulmuştur. MHP’nin iradesine bu süreçte çok açık bir şekilde ipotek konulmuştur. Gizli görüntü, gizli ses kayıtları CHP’yi de MHP’yi de esir almıştır. CHP'nin gizli görüntü kayıtlarıyla nasıl şekillendiğini, Sayın Baykal’ın nasıl gönderildiğini tüm millet açık, net bir şekilde gördü. Bu oyunun arkasında da paralel yapı vardı. Bunu ben burada ilan ediyorum.
***
Öncesinde başka konular da var ama bu kaset kumpasları ile FETÖ, siyaseti dizayn tertibinin merkezine oturmuş oluyordu…
Gelelim Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerine…
***
Şu kesin ki; hem yaşananlar hem de söylenenler şirazesinden çıkmış siyaset dünyamızın eğri/büğrü zemininde güreşen pehlivanların birbirinin şirazesini kapmaya çalışması gibi bir görüntü sunuyor! Ancak o kadar masum değil, ne yaşananlar ne de söylenenler…
Muharrem İnce’nin yukarıda dikkat çektiğim paylaşımı konuşulurken CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu da Habertürk canlı yayınında Fevzi Çakır, Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un sorularını cevaplandırıyordu.
Kılıçdaroğlu yayın boyunca gergindi ama konu kendisini terörle ilişkilendiren videolara gelince sinirlerine hakim olamadı.
Kılıçdaroğlu’nun, “Sahte video üreten kişiye ne denir? Sahtekâr denir değil mi? Devletin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan bir kişi nasıl sahtekârlık yapabilir.” sözleri büyük ihtimalle mahkemelik olacaktır ama sözün sahibinin, “Bu kadar iftira, düzeysizlik Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman olmadı. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin bu kadar alçalacağını hiç düşünmedik” sözleri, hem söylediklerine inancını hem de siyaset yarışındaki ağız dalaşında şirazenin kaymak bir yana yok olduğunu gösteriyor…
Konuyla ilgili atışmaların devam etmesi muhtemeldir…
***
Seçime sayılı günler hatta saatler kala herkesin titreyip kendine gelmesi gerekiyor! Hatta bir işe yarar mı bilemem ama söylemler, ittifaklar, ilişkiler sorgulanıp gözden geçirilmeli. Aksi takdirde şiraze düzgün olsa bile ürün yamuk yumuk olur…