Menfaat ve çıkar uğura fırıldak olmayın.
Çıkarınız için her partiye yeşil ışık yakmayın.
Bakıyorum bu siyasetçilere, 'gerçekten bu kadar utanmazlık olur mu?' diyorum, güçlünün rüzgârına dönen fırıldaklar gördükçe.
CHP ’den AK Parti’ye…
AK Parti’den CHP’ye…
İYİ Parti’den AK Partiye, yok CHP’ye, olmadı MHP’ye, oda olmadı Yeniden Refah'a hiç olmadı yeni kurulmuş partilere.
Bunları gördükçe siyasetin ne kadar çürüdüğüne şahit olmaktayız.
Gerçi bu çürüme bu günün değil yılların getirdiği insanın çürümesi.
İnsan çürümüş ise siyasette çürümüş oluyor.
Siyaset içinde bugün o kadar çok çürümüş barındırıyor ki!
Yaşı denk gelenler bilir, 1990’lı yıllarda meşhur bir milletvekilimiz vardı.
Fırıldağı hatırlıyor musunuz?
Fırıldak Kubilay Uygun’u?
Son yıllarda o kadar çok ‘Fırıldak Kubi’lerimiz var ki.
Fırıldaklığının sebebi çok parti değiştirmiş olması.
Bu konuda o kadar ustalaşmıştı ki geçişlerde neredeyse ışık hızını yakalamıştı.
Şöyle özetleyeyim:
Uygun, 1995 yılında yapılan yirminci dönem Milletvekilliği seçimlerinde memleketi Afyonkarahisar’dan Demokratik Sol Partiden (DSP) milletvekili seçilerek meclise girmişti.
Yirminci Dönen’de çok kısa süreli parti değiştirmeleri nedeniyle etik tartışmalara neden olmuştu.
DSP'den milletvekili olarak seçildi ancak bir dönem içerisinde ANAP, DYP, MHP ve DSP partilerinin rozetlerini yakasına taktı.
DSP ile DYP arasında gidip geldikten sonra MHP'ye geçip yirmi gün sonra oradan da ayrılan Uygun, DPT’ye geçeceği de iddia edilmişti.
Haliyle “fırıldak” olarak anılır oldu.
Fırıldak, “düşüncesi sürekli değişen, sözünden dönen” anlamına gelse de sözlükteki ilk anlamı da oldukça önemliydi:
“Rüzgârla dönen, çember biçiminde çocuk oyuncağı.”
Bir kere ikbal için rüzgârla dönmeye başlarsanız, sonunda hangi partide duracağınız belli olmuyor.
'Fırıl fırıldak' olunca parti dava kalmıyor.
Sonunda 'fırıl fırıldak' adam oluyorsunuz.
Milletvekili olmak için çıktığı yolda fırıldak olmuştu.
Kendi ifadesi de farklı değildi, “Sizin ne özelliğiniz vardı da çağırıyorlardı” diye sorulduğunda, “Bir özellikten değil.
Piyon olduğumuz için işte” diyordu.
O yıllarda “Fırıldak” lakabının ardından fıkralar başladı.
Biri şöyle:
Kubilay Uygun bir gün evden çıkarken eşine sesleniyor, “Beni ararsan partide olacağım”.
Eşi soruyor, “Tamam da hangisinde?”
Kubilay biraz düşünüyor ve cevap veriyor: “Neyse, sen beni cepten ara.”
Hayat böyledir, sermaye siyaseti yapıyorsanız ve her havuç uzatanın peşinden gidiyorsanız, kahraman hikâyelerine konu olacağım derken fıkralara konu olursunuz.
Demirel'e çok çatan, hatta küfreden bir vekili; Demirel partiye alır.
Bu durumu yadırgayan birisi: “Efendim onu neden partinize aldınız?
Size ve partinize sövüp duruyordu.” der.
Demirel kendinden emin bir şekilde: “Orada iken bize bağırıyordu.
Onu bizim kapıya bağladık ki, şimdi o tarafa havlayacak.”
Siyasete girenler, fırıldak olmayın!
Size oy verenler, fırıldak olun diye oy vermiyor.
Fırıldakları partiye kabul edenler, siz de fırıldak olmayın!
Neden hep parti değiştirenlere fırıldak deniyor bunları partisine kabul edenler fırıldağa rüzgâr olmuyorlar mı?