Doğrusu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, İsrail ve dünya ülkelerindeki etkili uzantılarını üzecek bir karar vermesini beklemiyorduk.
İsrail’in yaptığı soykırıma dair yeterli ve ikna edici bilgi ve belge olduğuna dair alınan UCM kararı, Gazze’de aylardır devam eden soykırımın oluşturduğu kasvet bulutlarını azıcık da olsa dağıttı.
Tam da insanlığın ‘insanlığından’ umudumuzu kesmek üzereyken…
İsrail ve Siyonist lobinin, dünya üzerindeki sermaye-medya-bürokrasi ayakları üzerinden kurduğu keskin hâkimiyet, her an gözlerimize sokulurken…
ABD başta olmak üzere, yeryüzünün güçlü ve egemen devletlerini yönetenlerin, önemli medya organlarının başındaki şahısların, hatta Hollywood oyuncularının bile, ‘Epstein şantaj dosyaları’ üzerinden esir alındığının belgeleri ortalığa saçılırken…
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin âdil ve vicdanlı bir karar vermesini beklemiyor olmamız, anlaşılabilir bir durumdu.
Evet, bütün dünya şaşırdı UCM kararına. En çok da İsrail şaşırmış gibi yaptı.
BU LEKE ÇIKMAZ
Denilebilir ki; henüz ortada nihaî bir karar yok. Bu dava yıllarca sürer. Sonuçta da Siyonist lobi baskın çıkar. İsrail’i, uluslararası cezadan kurtaracak bir karar verilir.
Hatta ceza verilse bile, bunun uygulanması mümkün değil. Cezayı uygulaması gereken BM Güvenlik Konseyi… Onun da 5 daimi üyesinden birinin vetosu, UCM kararının akim kalması için yeterlidir.
İşin bir yanı böyle. Fakat, İsrail gibi ‘dokunulmaz statüye sahip’ bir terör örgütünün, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde ‘soykırım’ suçlamasıyla yargılanması bile inanılmaz önemde bir vakadır.
İsrail adlı terör örgütü, artık soykırım suçu lekesini, ilanihaye alnında taşıyacak.
Daha da önemlisi, İsrail’in, Nazi zulmü üzerinden devşirdiği ‘mazlumiyet’ ve ‘ahlâkî üstünlük’, UCM kararıyla sona ermiştir.
HER ŞEY ‘ONE MİNUTE’ İLE BAŞLADI
Ha, şunu da bilelim: Bu yargılanma süreci bugün başlamadı; Lider Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ocak 2009’da Davos’ta, dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e ‘One Minute’ çekmesiyle başladı. Siyonizmin kabuğu, One Minute ile çatlamıştı.
Bugün İsrail terör örgütünün UCM’de yargılanmasını küçümseyen içimizdeki devşirmeler, One Minute vakasında da Türkiye’yi ve Lider Erdoğan’ı hafife alan, hatta O’nun İngilizce’yi Türkçe mantıkla konuştuğunu eksen alan, tuhaf yorumlar yapmışlardı.
Oysa azıcık zekâları veya vatan sevgileri olsaydı, meselenin İngilizce değil; dünyanın ‘dokunulmaz’ sayılan ezoterik gücüne karşı başkaldırı olduğunu idrak ederlerdi.
Bir de şunu bilelim: “Dünya 5’ten büyüktür!...” haykırışının oluşturduğu dalga giderek büyüyor; Siyonist-Neocon ittifakının oluşturduğu SiyoNaziler üzerine doğru kabaran bir tsunamiye dönüşüyor. Bunlar daha iyi günleri…
İBLİS’İN İŞBİRLİKÇİLERİ
Yüce Allah Hazreti Adem’i yarattığından bu yana, İblis ile İnsan arasındaki mücadele hiç bitmedi.
Bugün de İblis ve çocuklarının; insanlığı ifsat etmek, kötülüğü yaymak, iyiliği yeryüzünden silmek, zulmü hâkim kılmak üzere sergiledikleri gayret hiç eksilmiyor.
İblis ve avanesi de biliyor; sahip oldukları egemenlik ve yaptıkları zulüm bâki olmaz. Buna rağmen İblis, kibrinin ve Hakka isyanının gereğini yapmaktan geri durmayacak.
Günümüz dünyasına hâkim olan zulümleri göz önüne aldığımızda, İblisin bugünkü işbirlikçilerinin SiyoNaziler olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kendilerini ‘üstün ırk’ olarak tanımlayan… Bu uğurda, Tevrat’ı tahrif ederek ayetler uyduran… Çok sayıda peygamberi haksız yere katleden bu lanetli kavim, Allah’ın kendilerine sunduğu her nimete nankörlükle karşılık verdi.
Tarih boyunca, kendisine iyilik yapan, himmetine sığındığı milletleri-ülkeleri de istismar etti. Hayatını kurtaran toplumları fesada verdi. Onların ekonomilerini ve içtiamaî düzenlerini bozmaya çalıştı.
KEŞKE DERS ALSALARDI
Siyonist zulmünün zirveye çıktığı her dönemde, sabrı taşan milletler, onları cezalandırmak için harekete geçti.
Kimi zaman bu cezalar sürgün şeklinde, kimi zaman da katliam şeklinde oldu. En son, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sında katliam ve sürgüne maruz kaldılar.
Öyle ki, ‘soykırım’ kavramını dahi kendi başlarına gelenle özdeşleştirip, başkaca toplulukların uğradığı benzer katliamların ‘soykırım’ diye nitelendirilmesine itiraz ettiler. Hatta, soykırım suçlarına bakacak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne, hemen kuruluşunda üye olmaları da bu hadsiz duruşlarından kaynaklanıyordu.
Hazindir; neredeyse her 100 yılda bir kıyıma ve sürgüne uğramış lanetli bir kavim, kendisine yapılanların daha beterini, Filistin’deki bir avuç masum insana karşı yapıyor.
Daha da acısı, Siyonistlere her asırda yaptıklarının diyetini ödemek zorunda olan Batı (Hıristiyan) dünyası, bu bedeli Müslüman dünyaya ödetiyor.
Velhasıl Siyonistler, tarih boyunca yaptıkları gibi, bir kez daha tüm insanlığın nefretini üzerlerinde toplayıp, başlarına büyük bir bela daha açmaya doğru hızla ilerliyor.
Yazık!... İnsanlık tarihinden ders almadıkları gibi, bizzat kendi tarihlerinden de ibret almıyorlar.