Siz içeriden biz dışarıdan

Sefer Aşır Eraslan

Hani Osmanlını son zamanlarındaki olayların vahametine bakıp bir de içerideki hainlerin, uşakların alçaklıklarına bakıp da İngiliz Bakan, mevkidaşı olan bizim nazıra, ”Bu Osmanlı ne büyük bir devletmiş ki siz içeriden biz dışarıdan yüz yıldır uğraşıyoruz ama hala yıkamadık” demişti. Evet o zaman hain doluydu devletin içi ancak yabancıların hesap edemedikleri, içeridekilerin de unuttukları bir husus vardı. O da bu hainlere inat canından geçen, kanını feda eden Türk nüfus vardı. Yemen “dediler koştuk. Kimse “Yemen benim neyime “demedi. Libya Tunus, Mısır bunlar neyime demedikleri için ölüme koştular, ölümüne koştular, ama savaştan kaçmadılar. Memlekette iç savaş çıkarmak için plan üstüne plan kuran içerideki ve dışarıdaki alçaklar buna nail olamadılar. Çünkü bu milletin kardeşliği İslam kardeşliğidir. Yeniden deneyecekler elbette lakin yine Müslüman ahali bu alçaklığa fırsat ve imkan vermeyecektir. Nitekim elli bin PYD’li sürü ABD silahlarının eğitimi tamamlandıktan sonra toplu hücuma geçecekleri fısıldanmaktadır. Bu da sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Çünkü karşılarında büyük bir devlet var Türkiye Cumhuriyeti var.

Bu gün Suriye’deki ÖSO mensupları kendi topraklarını koruyan Türk askerine cansiperane yardım vermiyorlar. Gündüz bizimle gece karşıdakilerle işbirliği içerisindeler. Oysa biz onların yurtlarını Osmanlının son dönemlerinde “giden gelmiyor” dedirtecek kadar cansiperane savunduk. Gidenlerin çoğu işte bu sebeple geri gelmediler.

Şu son günlerdeki yürüyüşe temas etmek isterim. Bir Fransız felsefeci, Marksist bir adam Sayın Cumhurbaşkanımız “Recep Tayyip Erdoğan’ı öldürtmekten başka çare yoktur” diyordu. Çünkü” ihtilal denendi başarı sağlanamadı. Gezi eylemleri ile kargaşa çıkarılmak istendi akim kaldı. Ekonomik olarak da yıkamıyorsanız en son onu öldürmekten başka çare yoktur” demişti. İşte şu yukarıda “siz içeriden biz dışarıdan yıkmaya uğraştık ama yıkmadık” diyen İngiliz’in kafasıyla aynı kafa. Peki ya içeridekiler…12 Eylül öncesi olsaydı hemen KGB tezgahı” olarak nitelendirir, onların kışkırtması derdik. Şimdi batılılar tezgahı açmışlar. Rus’un tezgahı daha sinsi ve daha sessizce planlanıyor. Çünkü meydan okuyan, rest çeken bir güçleri yoktur. Gücü varmış gibi yapıp bunun denemesine fırsat vermeden dik durarak korku salarak işlerini yürütüyorlar.

Arkadaş memleketin etrafı bu kadar ateş çemberiyse sen de içerden ona destek vererek yolunu açarak ne kazanacaksın? Bu ateş Allah korusun ülkemize sıçrarsa seni de yakmayacak mı? Neden yürüyorsun? Niçin şimdi yürüyorsun? Hangi akla hangi amaca hizmet etmek için yürüyorsun? Sonunda ne bekliyorsun? Bu işin seni kendi içindeki muhaliflerin şerrinden koruyacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Onlar seni yok etmeden tatmin olmazlar. Dün de sen aynı kafadaydın. Birisini uygun bir metot olmayan bir yolla yok edip bu günkü avantaja kavuşmadın mı? Dışarıda yangın varken içeriyi de senin gibilerin yakması için elinize meşaleyi kim tutuşturdu? Kartonlara yazı yazıp yolları aşındırmakla ne kazanacağınız zannediyorsunuz? Bu yolu bir sürü pisliği çıkan bir sendikacı yaptı zamanında. Ama ana muhalefet lideri bu yolu seçmedi. Çünkü onların iktidarla mücadele edecek hem imkanı vardı, hem gücü vardı, hem cesareti vardı, hem de kalabalıkları kanalize edecek strateji ve aksiyona sahip idiler. Belli ki sizin beceriksizliğinize bağlanan “Gezi” olaylarından sonra sponsorlarınızdan azar işittiniz ”ne beceriksiz bir adamsın bu son şansın” mı dediler?Zaten sizin %49 oyu korumak için gezdiğiniz her mahfilde şaşkınlıktan yaptığınız bu işin bir neticeye ulaşamayacağı söylenmekteydi. İç muhalefet de memnun değildir. Miadı dolmuş, tevellüdü eskimiş, her karıştığı olaydan sonra başkalarına strateji üretirken kendi şahsına bir çizemeyen adamların bedbahtlıklarının peşine takılmandan da şikayetçidirler. İlk fırsatta kötü sona doğru gitmekteyken bir de vatana memlekete bir kötülük yapmak sizi kalan ömrünüzde sıkıntıya sokmaz mı? Politika sizin şu andaki işiniz ama devletiniz olmazsa hangi işe sizi baş edecekler. Arkana topladığın insanların da bu memlekete hizmet etmek için mi yoksa başkalarının organizasyonundan nemalanmak için mi düştüler peşinize. ”Yürü aslanım, sen yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan” diyerek bir kutlu yürüyüş de değil yaptığınız. Sağlıklı yürüyüş olsaydı hem destekleyen, hem arkanıza düşen peşime düştenler ne kadar diye arkanız baktığınızda daha şen daha kalabalık daha cevval bir insan yığınını görecektiniz. Ya şimdi evet ya şimdi… Almanya’dan mı Fransa’dan mı, İngiltere’den mi yoksa Pensilvanya’dan mı veyahut da ABD’den mi işaret aldınız? Tam zamanı olduğuna inanarak mı yoksa açığın yakalandığı en uygun ortam” olarak mı başlattınız? Bir tarafta Barzani eşkıyası, diğer tarafta ABD ve Rusya hemen burnumuzun dibinde PYD ve Ermeni örgütleri cirit atarken senin atacak bir atımlık merminin olmadığını herkes biliyor.

Zaten solcu gençlere akıl daneleri önce ”üniversite genci” daha sonra ”ihtilalci gençlik” daha sonra “devrimci gençlik” hele hemen devamında ”ilerici gençlik” şimdilerde “protestocu gençlik” diye sahte unvanlar vererek sokağa meydana ve en son sayenizde yola sürdünüz. Yola sürmenin bir zaman sonra “yoldan sürülmeye dönüşmemesini arzu ederim. Bir vantilatör eşliğine rüzgar verdiler, sonra da “Gandi” dediler bu unvana siz de memnun oldunuz ancak unuttuğunu kısım, Gandi’nin de bir İngiliz ajanı olduğunu belki de bilememenizdir. Siz öğrenciliğinizde yürümediğiniz yolları şimdi fakire fukaraya çiğnetmeyin lütfen. Bu hem o insanları yoruyor hem de memlekette zafiyet var havası vermeye sebep oluyor. Buna hakkınızın olmadığını düşünüyorum. Çünkü vatanseverliğinizden kuşku yok. Dışarıdaki bunca yangına, içerideki yılların acılarına bir de siz yeni sıkıntılar eklemeyiniz. Adaletsizlikler varsa olabilir onun yolunu elbette bilirsiniz.

Bu yürüyüşü yapanlardan millete bir trilyon fatura ödeten arkadaşınızın yaptığı adalete yakışan bir iş miydi? O sine-i millete dönemedi ama siz bu yürüyüşü tertiplemek yerine “arkadaşlar sine-i millete dönüyoruz” deseydiniz peşinizden kaç kişi gelirdi acaba? Lakin şayet tam kadro sine-i millete dönmüş olsaydınız ki elbette karar sizindir, mutlak bundan daha tesirli olurdu. Ve işte o zaman kemale erer “Gandi ” sıfatına daha layık olurdunuz.

Yürümekle yolların aşınmayacağını söyleyen rahmetli herhalde bunu kastetmemiştir. Memleket yangın yeriyken sizin öğrencilik yıllarınızda yolları aşındırabilir miydiniz bilemem ama şimdiki zamansız olmuştur. Zaten bunda başarısız olursanız dışarıdakiler “bu beceriksiz adamla daha fazla uğraşılmaz” diyerek ipinizi çekeceklerdir. Öyleyse bir güzel seda ile “yürüyüşümüz amacına ulaşmıştır bitiriyoruz” diyerek kötü sonu engellemiş hem de memlekete zarar verme noktasında başkalarının isteği kursaklarında kalmış olur.

Demokratik yollardan bir tıkanıklık bir tükenmişlik yaşanırsa yürüyüş bir çıkış yolu olabilir ancak hemen yanı başımızda yangın varken bir ateşle de içeride oynamanız uygun düşmemiştir. Yapılan yürüyüşü değil yürüyüşün zamanını sevmiyoruz desteklemiyoruz. Elbette hakkınız ama keşke seçime yakın olsaydı veya ileri bir zamanda olsaydı. Bir casusluk olayının sebebi olmasaydı. Vatana ihanet” sayılacak kadar vahim bir olayın sorumlusunu desteklemek için olmasaydı. Ne dersiniz bir de “sağlıklı yaşam yürüyüşü” tertip etseniz bakınız ne kadar çok insan arkanızdan gelecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.