Sokak infazları ile adalet sağlanabilir mi?

Selami Mutlu

Ülkemizde giderek artan hukuksuz ve yargısız infazlar, yaşanan sorunların konuşarak uzlaşarak çözümü yerine kişisel ve siyasi infazları da beraberinde sokağa taşıyor. Uzlaşı ve diyalog yoluyla sağlanamayan sorunlar sokak infazlarını artırdığı gibi Devlete ve Adalete olan güveni de sarsıyor. Adalet kapısında aradığını bulamayan çözümü sokakta arıyor. Sokak infazlarına siyasetin alçak sesle tavır alması, verilen polisiye çabaların yetersiz kalması, ceza oranlarının caydırıcı özelliğe sahip olmayışı, kravat taktı iyi hal gösterdi, pişmanlığını dile getirdi gibi nedenlerden ötürü suçun ve suçlunun lehine kararlar oluşturması sebeplerine dayanılarak verilen kararlar Adalet anlayışını zedelediği gibi caydırıcılığını da yitiriyor.

Adaletin uygulanışı esnasında siyasetin yargı üzerinde oluşturduğu baskı sonucu yargısal kararları etkilediği gibi yargıyı da yıpratıyor. Yargı mensupları da taraflı kararlar oluşturmak zorunda kalıyor. Verilen cezalar alınan yargısal kararlar yetersiz kalınca da vatandaş sokak infazlarına ister istemez itiliyor. Orman kanunu devreye giriyor. Muhalif düşünceye karşı işlenen sokak infazlarında siyasetin işaret etmesi var mıdır yok mudur onu bilemem, ancak söylentilere bakılacak olursa verilen demeçler sonrası infazların hemen olması akla böylesi şüpheye dayalı konuları getirmiyor değil.

Yargının muhalif düşünceye karşı kadrolaştırılmış olması mevcut siyasetin yargı üzerinde ki etkinliğinin var oluşu, ortaya çıkan infaz tablosunu şekillendiriyor. Bir parti liderinin şehit cenazesi sonrası yumruklanışı, mevcut siyaseti eleştirdi diye gazetecilerin tutuklanması ve sokakta infaz timlerince dövülüşü akla siyasetin görünmeyen kirli elinin olduğu doğrulanır nitelikte. Adalet ve yargısal sistem siyasetin kirli ellerince baskı altına alındığında vatandaşta ne Adalete güven duygusu oluşuyor ne de siyasete olan güven var oluyor.

Siyasetin daha önceleri suç işleyip sonradan halkın arasına karışmış “SOSYOPAT” kişilere omuz vermesi Adaletin işlerliğini sağlamaz. Çözümü Adalette hukukta aramayan sapık kişiliklerin sokakta infaz yapmaları için ortam oluşturur. Bu tür ortamlarda Adalet gelişmez, hukuk tecelli etmez, ülkeye de huzur gelmez. Nasıl olsa affa girerim, iyi hal gösterisi yaparım, bana omuz verenler beni korur yine serbest kalırım düşüncesi toplumda oluşunca da vatandaşta kendi hukukunu sokakta infaz etmeye kalkar. Her gün ülkemizde işlenen cinayet-tecavüz-gasp ve vahşetin seyir defteri budur. Bunu önlemenin yolu da gündem değiştirmek amacıyla durmadan ortaya atılan idam olamaz. Bu ilkelliğin uygulanışının tedavülden kalkması bile yıllar önceydi. Artık kabile devletlerinin bile gündemini oluşturmuyor.

Adaleti sağlamak sokak infazlarına göz kırpmakla, idam etmekle değil, adaleti ve demokrasiyi geliştirmekle hukuku uygulamakla sağlanır. Eleştiriyi demokrasinin gereği görmekle ondan ders çıkarmakla sağlanır. Muhalif düşünceyi de dinlemekle, ortak aklın hayata geçirilmesiyle sağlanır idamla değil! Geçmişte yaptım oldu anlayışı ile oldubitti ye getirilen idamlar ne yarar sağladı ki, dünün heveslileri bu gün yine aynı önermeyi yapıyor. Adaleti ve yargıyı siyasetten uzak tutup bağımsızlaştırırsak, vatandaşın hukukunu ve hakkını ayırım yapmadan korursak ona güven verirsek ancak toplumda Adalete hukuka ve siyasete güven oluşur.

Yolu Adliye ye düşen vatandaş ne zaman ki “Adalet yerini buldu” rahatlığına ve huzuruna kavuşursa işte o zaman ülkede huzur başlar sokakta ki infazlar durulur. Bir güvenlik görevlisinin kendini yargıç yerine koyup yargısal infazda bulunması ne kadar yanlışsa, bir yargıcın da ben yargı mensubuyum diyerek Adaletten ve hukuktan uzak tutum ve davranışta bulunması da o kadar yanlıştır. Kendilerini Adaletin ve yargının yerine koyarak durumdan kendine pay çıkaranlar var oldukça, ne Adalet ne hukuk ne de siyaset sağlıklı işlemez. İçinde bulunduğumuz sistemin yaşattığı olumsuz koşullar nedeniyle ortaya çıkacak insan modeli de sistemi yansıtan bir model oluşturur.

Adalet bir noktada Devletin varlık nedenidir sokak uygulamaları ile adalet oluşmaz. Yargıya siyasete ve hatta devlete karşı güven zedelenir. Onun için hukuk devleti olmak onu korumak ve kollamak zorundayız. Hukuk devleti değil de şahıs ya da bir sınıfın hukuku uygulanmaya başlarsa ortada ne hukuk ne demokrasi ne de devlet var olur. Yargı kimsenin korumasına girmemelidir onu koruyan yine hukuk olmalıdır. Hukukun varlığı adalet ilkeleriyle uygulandığında ülke her konuda gelişme kaydeder. Ekonomi gelişir ülke içerde ve dışarda itibar kazanır. Ülke ilerleme kaydeder.