Sömürü depremi, soygun seli ve…

Orhan Kemal Erkılıç

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) ve bazı ilçe belediyelerinin çiftçilere sağladığı tohum, gübre, fidan ve benzeri desteklerin önemini söylemeye bile gerek yok ama yaşanan deprem ve sel felaketlerinin tarımsal üretime vurduğu darbenin iftar sofralarına nasıl yansıdığını görmek/göstermek o önemi daha da değerli hale getirecektir.

FELAKETLERİN VERDİĞİ ZARAR…

Bilindiği gibi depremlerin yıktığı 11 kentimizin bazılarında bir de sel ve dolu felaketi yaşanmış; Adıyaman, Şanlıurfa, Malatya, Gaziantep ve Kilis’te yerleşim yerleri; konteynerler ve çadır kentler yağışlardan etkilenirken, Şanlıurfa’da can kayıpları olmuştu.

Ayrıca bazı kentlerde ekili/dikili alanlar zarar görürken arpa, buğday, mercimek, tütün, hububat, baklagil tarlaları ile meyve ve sebze bahçeleri zarara uğramıştı…

Seralardaki zararların yanı sıra arı kovanlarını bile sel basmış, hayvanlar telef olmuştu.

Dolu yüzünden badem ağaçları, erik, kayısı, ceviz, fıstık ve zeytin de dalında yara almıştı. Bunların büyük verim kaybına yol açtığı kesin…

BAHANEYE YER YOK!

Zarara uğrayan üreticilerin zararları tazmin edilmeli, kredi borçları ertelenmeli elbette ama birbiri ardına yaşanan bu felaketlerin önümüzdeki haftalarda, aylarda, yıllarda üreticinin de tüketicinin cüzdanını vurma olasılığı çok yüksek…

Tarım ürünlerinin pazarlanmasında asıl malı götüren ‘aracılar’ zam yapmak için bahane ararken, yaşanan ürün kaybının etkileri bu türden kötü niyetlilere bahane olacaktır. Sonuçta olan yine tüketici ile üreticiye olacaktır!

LİMON İÇİN ÜRETİCİ-MARKET FİYAT FARKI YÜZDE 366,8

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, mart ayının hemen başında düzenlediği basın toplantısında, “Deprem bölgesinde yaşanan sel felaketini, mart ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını ve girdi fiyatlarında yaşanan değişimleri” değerlendirmişti.

Açıkladığı veriler akıl, insaf, vicdan dışı bir manzaraya işaretti. Örneğin, üretici ve market arasındaki fiyat farkının en fazla görüldüğü ürün limon olmuş. Ne kadar derseniz, yüzde 366,8…

Bu vicdansızlık birçok ürün için geçerli. Buna göre; limonu yüzde 260 ile elma, yüzde 233,2 ile marul, yüzde 209,9 ile kırmızı mercimek, yüzde 195,6 ile kuru üzüm, yüzde 183,2 ile maydanoz, yüzde 181,7 ile ıspanak takip ediyor…

Fiyat düşüşü yaşanan ürünler de var ama fahiş fiyat artışlarındaki düşüş tüketiciyi ve aynı zamanda kendisi de bir tüketici olan üreticiyi rahatlatacak düzeyde değil. Aksine, üretici hem satarken hem de başka ürünleri satın alırken mağdur oluyor…

Adeta doğal bir sömürü çarkı kurulmuş! Cüzdanlarda deprem etkisi yaratan bir soygun seli önüne kattığını alıp götürüyor…

BİR DE ULAŞIM MALİYETİ EKLENİYOR!..

Market ve çarşı/pazar tezgâhlarındaki ürünlerin fiyatının yüksekliğine gerekçe olarak gösterilen sebeplerden biri de taşıma/ulaşım ücretleri. Bu bakımdan, yazının başında belirttiğim Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin üreticilere sağladığı tohum, gübre, fidan, ilaç desteği gibi katkılarla üretim yapan başkent çiftçilerin yetiştirdiği sebzeler, meyveler tüketiciye ulaşım maliyeti en düşük şekilde satılacak. Bu da doğal bir ucuzluk gerekçesidir. Buna bir de ABB’nin ‘Başkent Market’ uygulamasını eklerseniz, dar gelirli ailelere nefes aldıracak sonuçlar elde ediliyoredilebilir.

Üreticiye destek yerel yönetimler ve devlet kurumları tarafından artırılarak sürdürülmelidir…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.