Bilindiği gibi ülkemiz, Güney Asya’dan, Akdeniz yöresine uzanan bir deprem kuşağı, diğer bir ifade ile fay hattı üzerinde bulunuyor. Yaklaşık, 20-25 yılda bir, Doğu Anadolu fay hattı ve benzer şekilde, Kuzey ve Batı Anadolu fay hatları üzerinde depremler oluşmaktadır.
Bu bölgelerde oluşan depremler, zaman zaman yörede önemli hasarlar oluşturmaktadır. Söz konusu, bu zaman periyodlarında, fay hatlarında biriken ve büyük değerlere ulaşan bu basınçların etkisi ile yıkıcı depremler ortaya çıkmaktadır. Bu koşullarda, gelecekte hasar oluşabilecek deprem bölgesi, Batı Anadolu fay hattı gibi görülmektedir.
Birkaç gün önce, meydana gelen depremlerde, en büyük hasar Hatay yöresinde oluşmuştu. Bu durumun, tesadüfen ortaya çıkmamış olduğu bilim adamlarınca belirlenmiş olduğu ve bu olumsuz koşulların, söz konusu bölgenin alüvyonlar üzerinde bulunan arazilerde daha büyük hasarlara neden olduğu görülmüştür. Yörenin düz kısımlarında, milyonlarca yıl biriken bu alüvyonlu zeminler üzerinde inşa edilen birçok bina, diğerlerine göre daha fazla yıkıma maruz kalmış ve buna bağlı olarak önemli hasarlar ortaya çıkmıştır.
Bu bölgenin, alüvyonlar üzerinde bulunan alanlarda inşa edilen havaalanı ve yöredeki birçok binalar, oluşan deprem dalgaları ile sarsılmış ve büyük hasarlar belirlenmiştir. Bu tip alüvyonlu zeminlerde, ortaya çıkan ve büyük değerlere ulaşan yeraltı suyu basıncı, zemin danelerini birbirinden ayırmış ve sıvılaşma denilen yıkıcı ortam oluşmuştur. Bu bölgelerdeki yapılar, genellikle yan yatmış ve yıkımlar ortaya çıkmıştır.
Bundan sonra, deprem bölgelerinde inşa edilecek yapıların projelendirilmesinde, bu gibi söz konusu olumsuz koşullar da göz önünde bulundurularak, yapı inşaatlarının şartnamelere uyularak daha titizlikle hazırlanması ve ileride ortaya çıkabilecek hasarların minimize edilmesi sağlanmalıdır.