Mayıs seçimleri öncesinde, Masa etrafında toplanan benzemezlerin, seçim sonrasında aralarında kavgaya tutuşacaklarını birkaç kez yazmıştım. Şu kadar farkla ki; ben kavgayı seçimin hemen ertesi gün bekliyordum. Kavga bir-iki hafta gecikmeyle başladı. Eh, o kadarcık yanılma hakkımız da olsun.
Zoraki bir araya getirilen benzemez partilerin ittifak pişmanlıkları giderek daha görünür hale geliyor.
İlk alametler CHP içinde başgöstermişti. Seçim sürecinde ittifak konusuna ses etmeyen CHP ‘ileri gidenleri’, mağlubiyet sonrasında homurdanmaya başladı. Bu hoşnutsuzluğun en önemli gerekçesi, sağdan sığıntı partilere, hiçbir oy getirileri olmadığı halde, CHP kesesinden 40’a yakın milletvekilliği ikram edilmesi oldu.
Elbette CHP ileri gidenlerinin buradaki çıkışları, biraz da Kemal Bey’i, mağlubiyetin tek sorumlusu addedip, kendileri pirüpak olup kenara çekilme amacını da taşıyor.
CHP, öyle veya böyle bu hoşnutsuzluk dönemini aşar. Fakat İyi Parti kongresinde Meral Hanım’ın yaptığı çıkış, Masanın geleceği konusunda ciddi kaygılar oluşturacak cinsten.
Deyim yerindeyse, Meral Hanım, 3 Mart’ta yıkıp 6 Mart’ta geri döndüğü Masayı, bu kez daha kati bir şekilde yıkmış gibi görünüyor.
İyi Parti Genel Başkanı, ittifakın ta başlarına kadar giderek, 15 kiralık milletvekili pişmanlığını dillendirdi. Yani, çuvalın dibini döktü. Meral Hanım’ın sözlerini kabaca değerlendirdiğimizde, CHP’nin öncülüğündeki ‘benzemezler ittifakını’ tamamen bitirdiği gibi bir izlenim ediniyoruz. Öyle ya, söze 15 kiralık vekil pişmanlığıyla başlayıp, HDPKK ortaklığı bağlamında, ittifak ortaklarına ‘hayatta başarılar dileyerek’ noktalayınca, 6 Mart’taki geri dönüşün tekrarlanmayacağı intibaı oluşuyor.
Orası öyle de, sözkonusu Meral Hanım ise, daha temkinli ve serinkanlı yaklaşmakta yarar var. Karşımızda, girip çıkmadığı parti kalmamış bir siyasî figür var. Buna, 3-6 Mart vakalarını da ekleyince, bu omurgasızlığın her türlü siyasî manevrayı yapabileceğini düşünmemize engel bulunmuyor.
Bir de, Müsavat Dervişoğlu’nun, gözleriyle dilinin farklı konuştuğu bir üslupla, “Meral Hanım’ın Masayı devirmiş gibi yapıp, sonra da geri dönmesi, aslında Cumhur İttifakı’nın algoritmasını bozmaya dönüktü. Bu da Meral Hanım’ın siyasî dehasının göstergesidir…” şeklinde akla ziyan bir açıklama yaptığını hatırlayalım.
Yani Genel Başkanının gaf ve yanlış siyasî manevralarına böylesine ‘deha gerekçeleri’ bulabilecek tıynette alt figürler varken, Meral Hanım’ın bir müddet sonra yeni bir ‘siyasî deha’ örneği sergilemeyeceğinin garantisi olmaz.
Peki, Meral Hanım neden böyle bir sert çıkış yapma gereği duydu?
İki ihtimal olabilir:
Eğer bu çıkışı, en azından bugünün siyasî gerçekleri altında samimi bir tavır olarak kabul edersek, Meral Hanım’ın, seçim yenilgisini CHP’nin sırtına yıkıp, partisini temize çekmeye çalıştığını düşünebiliriz. Böyle bir değerlendirme, Meral Hanım’ın seçim sürecindeki ‘kazanacak aday’ söylemleriyle uyumlu olmakla birlikte, denklemin ayaklarından olduğu varsayılan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın durdukları yer, pek de Meral Hanım’ı doğrulamıyor. Zira bu iki belediye başkanı, her ne kadar CHP’den ziyade İyi Parti’nin belediye başkanlarıymış gibi muamele görseler de, şimdilerde Meral Hanım’a pek yüz vermiyorlar.
Gelelim ikinci ihtimale…
9 ay sonra yerel seçimler yapılacak. Masa müdavimleri gayet iyi biliyor ki, 2019’daki denklemi yeniden kuramazlarsa, kazandıkları belediyelerin çoğunu Cumhur İttifakı’na teslim etmek zorunda kalacaklar. Yani İyi Parti ile HDPKK’yı aynı masaya oturtamazlarsa…
Meral Hanım’ın sözleri, her ne kadar gerçekler bunun tersi olsa da, kendi partisini HDPKK’dan özenle ayrıştırmayı da içeriyor.
Başlangıçta HDPKK Masanın altındaydı. Kemal Bey’in adaylığı kesinleştirildikten sonra da Masanın başköşesine kuruldu. Ve Meral Hanım bu küçümsemeye boyun eğmek zorunda kaldı.
Şimdi bu kirli ittifakın içinde yer almamış gibi bir tavır takınıyor. Özellikle İstanbul Belediyesi’nin kazanılmasında HDPKK’nın etkisinin öne çıkarılıp, İyi Parti oylarının yok sayılmasına bozulmuş gibi yapıyor.
Bu gerçeklerden hareketle, Meral Hanım’ın 2024 Belediye Seçimleri için şimdiden el yükselttiğini düşünebiliriz.
Nitekim, bir önceki yerel seçimde, 10 kadar ilçe dışında İyi Parti’ye doğru dürüst bir belediye verilmemişti. Elbette İstanbul ve Ankara belediyeleri üzerinden İyi Parti’ye sağlanan destekleri saymıyoruz.
Meral Hanım bu defa pazarlığı yüksekten açmaya niyetli görünüyor. Parti cenahından, “İstanbul ve İzmir sizinse, Ankara bizim; Antalya ve Mersin sizinse Adana bizim olmalı…” sesleri yükseliyor.
Eğer Meral Hanım’ın niyeti, Mart 2024 seçimlerinde bazı büyükşehir belediyelerinin İyi Parti’ye bırakılmasını sağlamaksa, CHP ve HDPKK’yı yumuşak yerinden yakalamış bulunuyor. Zira İyi Parti desteği olmadan İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin ve Adana’nın kazanılması pek mümkün gibi görünmüyor.
Masaya sağdan sığınmışların, Kemal Bey’in adaylığına payanda olmanın dışında, ittifaka bir faydalarının olmadığı, buna karşılık beleşten 40’a yakın vekillik elde ettikten sonra ölü taklidine yattıkları dikkate alınırsa, yerel seçimlerde bu partilerin ittifaka dâhil edilmesi pek de gündemde olmayacak gibi…
Elbette benzemezler masasının yerel seçimlere dönük ittifak gündemini, büyük ölçüde CHP’nin kurultay süreci ve Kemal Kılıçdaroğlu-Ekrem İmamoğlu çekişmesinin belirleyeceğini de unutmamak gerekiyor.