Son yaşananlardan dolayı hepimiz çok üzgünüz

Aysel Ayşe Aygün Özer

Acımız büyük, yaramız derin, kolay kolay kabuk bağlamayacak.

İsrail’in yapmış olduğu kanlı savaşla, onların ne kadar kötü bir düşünceye sahip olduklarını ve acıma duygularının olmadığını, merhametten yoksun olduklarını bir kez daha görmüş olduk.

Bu da ülkece bizi derinden üzdü.

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim aslında apaçık bizlere onların nasıl bir insan olduğunu anlatmış, onlarla dost olmamamızı, onlardan bize dost olmayacağını apaçık göstermişti.

Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

Mâide 51 : Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin.

Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar).

• Nisâ 46: Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) «İşittik ve karşı geldik», «dinle, dinlemez olası», «râinâ» derler. Eğer onlar «İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet» deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.

• Mâide 41 : Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla «inandık» diyen kimselerden ve Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar (ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. «Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!» derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.

• Evet yazımda da paylaşmak istedim, kitabımızın bize emrettiği neyden uzak durmadıysak başımıza gelmeyen kalmadı bu da bir gerçek.

• Düşmanı içimizde, dostu dışarıda aradık, yanlışı hep yanımızda taşıdık.

Yanlışlardan biri de BOP yani Büyük Orta Doğu Projesi;

Peki neydi, bu nereleri kapsıyordu?

Gelin hep birlikte okuyalım.

Amerika Birleşik Devletleri tarafından 2004 yılında uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi, Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’yı dönüştürmeyi, bu alanları küresel pazarlara açmayı ve Batı demokrasisi standartlarına ulaştırmayı amaçlamaktadır. Proje kapsamındaki ülkelerin çoğunun Müslüman nüfusa ve zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmaları, projenin kültürel ve ekonomik boyutunu yansıtmaktadır.

I. ve II. Dünya Savaşları ve sonraki gelişmelere kadar dayanmaktadır. Büyük Orta Doğu Projesi, aslında tarihi niteliği olan bir projedir. Orta Doğu’da yer alan bölgelerin bir bütün olarak görülmesi ve bu bölgede otoriteyi sağlayacak bir siyasal yapılanmanın gerçekleştirilmesi doğrultusunda her dönemde ve her siyasal güç açısından Orta Doğu’yu genel olarak büyük sınırlar içerisinde ele alan bazı yaklaşımlar ve projeler geliştirilmiştir. İran, Anadolu, Mezopotamya ya da Mısır merkezli siyasal yapılanmalar daha büyük bir güç olmak için ortaya çıktıklarında, dünyanın jeopolitik merkezi olan Orta Doğu alanını daha büyük sınırlar çerçevesinde kendi kontrolleri altına almak istemişlerdir. Sümerler, Babiller, Persler, Memluklar, Selçuklular ve de Osmanlılar, aynı yoldan giderek, bütün bölgeye egemen olmak istediklerinde kendilerine göre ve gene kendilerinin merkezinde yer aldıkları bir Ortadoğu hegemonya alanı oluşturmanın çabası içerisinde olmuşlardır.

Orta Doğu bölgesi, sahip olduğu konumu gereği böylesine büyük siyasal yapılanmalar için elverişli olduğundan büyümek isteyen devletler, Orta Doğu alanında daha büyük bir Orta Doğu arayışı içerisinde olmuşlardır. Bölge ülkeleri bütün bölgeyi kendi kontrolleri altına alabilmek için böylesine bir projeyi her zaman için kendi güvenlikleri açısından zorunlu görmüşlerdir. Bu çalışmanın amacı; yaşananlar Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir parçası mı? Ve Batı’nın Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme çabası mı olduğunu ortaya koymaktır.

Bu bilgiyi bizimle paylaşan Murat Köylü yazarımıza ayrıca teşekkür ederim.

Bazı şeyleri kafamızda bir yerlere artık oturtmuşuzdur diye düşünüyorum hedef Türkiye mi?

Daha dikkatli, daha temkinli olmalıyız.

İlerideki günler için bizi neyin beklediğini bilmiyoruz, dostumuzun az, düşmanımızın çok olduğu apaçık ortada ve yaptıkları yanlışla da birbirlerini takdir edip kutluyorlar.

İsrail Başbakanı ile görüşen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ne kadar da rahat konuştu öyle değil mi? Rahat bir şekilde açıklamasını yaptı, dostlarının arkasında olduğunu, kendilerini güzel bir şekilde savunduğunu ifade etti.

Bunları ifade ederken de zerre yüzlerinde utanç olmadı, çünkü onlar bu duyguyu kaybedeli asırlar olmuştu.

İnsan doğar herkes, fakat insan olamaz, bu benim şahsi düşüncem

İsrail’in Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesini bombalaması sonucu 500 masumun kanları var onların üzerlerinde, ellerinde; ne kadar masum olabilirler asla.

İnsan hakları mahkemeleri nerede, cezasız mı kalacak bu yaptıkları? Bunu ancak katiller, vicdansızlar yapabilir.

‘Saldırı bizden olmadı’ diye açıklama yaptılar, inandın mı? Hayır inanmadım, acaba tek inanmayan ben miyim?

Bazı şeyleri anlayamıyorum; Filistin'e destek için hep birlikte toplanıyor sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, onda bile istediğimiz gibi haykıramıyoruz. Sürekli bir yerlerden kısıtlanıyoruz, kısılıyoruz. Neden merak ediyorum, bunun bir açıklaması olmalı. Bunu Türkiye yapsaydı bugün taşı taş üstünde bırakmazlardı.

En ağır şeyler konuşulur, en kötü şeyler yapılırdı.

Hedeflerinde Türkiye olduğunu, Türk milletini, Türk bayrağını, Türk topraklarını en başından beri hazmedemediklerini, toprağımızda, bayrağımızda gözleri olduğunu biliyorum.

Fakat şunu unutmasınlar; Türk toprağı ilelebet Türk’ündür, Türk’ün olarak da kalacaktır.

Size sesleniyorum efendiler; birleşe birleşe çoğalıp bu karanlığı üzerimizden dağıtmak için birlik ve beraber olmalıyız.

Selahattin Eyyubi’nin dediği gibi;

‘Ey, yaktıkları şehri tepeden seyredenler. Korkak ama keseleri dolu yüce makam sahipleri, Şimdi şarkın o büyük Selahaddin'i fakir olarak Dünyayı size bıraktı, mirası mezarına da yetmedi.’

Saygılarımla....