Şov yapmaya gerek yok!

Selami Mutlu

Bırakın bu Resepsiyonda şov yapma saçmalığı ile meydan okuyup siyaset yapma merakını da ülkenin gerçek sorunlarını çözmeye odaklanın. Yok, falancanın eşi başını örterek gelmiş Resepsiyon’a yok filanca iki büklüm olup kutlamalarda selama durmuş! Ülkenin yığılma sorunu varken böyle Palyatif sorunlarla milletin sabrını taşırmayın. Ülkenin de zamanını boşa harcamayın.

Bu ülke laik sosyal bir Hukuk devletidir. Her ne kadar orasından burasından çomaklasanız da yine böyle kalacaktır. Çok meraklıysanız Milli Bayramlarda Kuran-ı Kerim okutmaya, bunun yeri Resepsiyonlar değil! Camilerdir. Okutursunuz tüm camilerde Kuran-ı Kerimi tüm şehitlerin ruhuna olur biter. Dini ve Ortaçağlarda kalmış ideolojik saplantınızı kendinize maske yaparak Resepsiyonlarda şov yapmaya gerek yok.

Milli bir bayramda ülkenin Laik-Sosyal-Hukuk Devleti olduğunu yok sayarak böyle bir girişimde bulunursanız ,’’Hoca ile Cemaat misali’’Milli Eğitim Bakanlığı da müfredatında akla ziyan uygulamalara yönelir. Son MEB müfredatı içimizi acıtmıştır. Bayram tatili 10 güne çıkarılıyor sözüm ona Turizm gelişecek, bunu fırsat bilen halkımız ölüme meydan okurcasına yollara dökülüyor. Maalesef can kaybı 177 birkaç misli de yaralı var. Bırak Resepsiyon da şov yapmayı ülke sorunlarıyla uğraş.

Eloğlu Almanya’dan seni defterden sileriz dercesine sana meydan okuyor. Yasaklar koyuyor, Ambargo uyguluyor, sen hala bizim mahalleden geçersen ben sana gösteririm dercesine parmak sallayıp duruyorsun. Tabi buda yaptığın şovun bir parçası değilse! Bayrağını çekerek Esenboğa da karşılayıp, Çankaya köşkünde ağırladığın BARZANİ Referandum da hodri meydan diyor, sen hala mangalda ki küle üfürüp duruyorsun!

1924 de yapılan Ankara antlaşmasında Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün yaptığı antlaşmaya bir bak ‘’Irak toprak bütünlüğünü kaybederse Türkiye, Musul ve Kerkük üzerinde hak sahibi olur. Şayet Kürdistan diye bir Devlet kurulursa Türkiye, Kerkük ve Musul’a girer. BM de buna ses çıkaramaz. Gördün mü antlaşma nasıl yapılırmış. Sen hala Resepsiyonda Laik –Sosyal- Hukuk Devleti olan ülkemin yapısını Ortaçağda kalan saplantılarla değiştirmeye çalış dur.

Tarih boyunca kendi saplantılarıyla kendi doğrularıyla yatıp kalkan diktatörlüklerin çöküş nedenlerine bir bakın temelinde hep bu kendi bildiklerini okuma vardır.1930 Avrupa’ sın da Liberal Demokrasilerin sonu getirilmiş, halkın desteği de Popülizm yapan liderlerce dikta rejimlerine yönelerek sonu acıyla kanla-canla biten bir ortama girilmiştir. Bu günde demokrasinin Çoğulculuk-Özgürlük-Kuvvetler ayrılığı gibi temel değerlerine karşı tam anlamıyla diktatörlük olmasa da Popülizm yolunda ilerleme gösteren adımlar atılmaktadır. 30 Ağustos Zafer Bayramının Resepsiyonun da olanda, Laik-Sosyal-Hukuk Devletinin ilke ve ANAYASA sına ters düşen böyle bir Popülizmin sonucudur.

Gerçek Demokrasilerde Temel hak ve özgürlükler ÇOĞUNLUĞUN İRADESİNDEN ÜSTÜNDÜR. Bunun teminatı da bağımsız yargı ile sağlanır. Öğle beni milletin çoğunluğu seçti, Ben ne yaparsam doğrudur diyerek Temel Hak ve Özgürlükleri ayaklar altına almakla, kendine biat eden toplum yaratmakla olmaz. Israrın sonu hüsran olur. Bir taraftan bizdeki Hukuk ABD Hukukundan daha Demokratik tir, hiçbir zaman bu denli Demokrasiye uygun bir hukuk oluşmadı diyeceksin üstelik KHK-OHAL yasası Özgürlüklerin kısıtlandığı ortamı görmezden, duymazdan geleceksin. Güler misin? Ağlar mısın?

Danıştay Başkanı Hanımefendi cüppesiyle TV önlerinde konuşma yaparak siyasetin daniskasını yapacak “Bağımsız ve bağlantısız kalması gerekirken ihsas-ı rey belilercesine siyasi bir konuşma yapacak, CHP eski yargı düzeni değiştiği için çok rahatsız. Tek başına güçlü siyaset yapamadıkları için, eskiden onların imdadına yargı yetişiyordu. Şimdi artık yargı bunu yapmıyor” Diyecek bunun adı da cüppeli siyaset olmayacak öğlemi?

Bırakın bu kayıkçı kavgasını da ülkenin gerçeklerine yönelin. Oraya buraya laf yetiştirene kadar yargının içine düştüğü güvensiz ortamı Uluslararası Hukuk normlarına ulaştırmaya çalışın. Daha düne kadar FETÖ nün ele geçirdiği ve sizin destek ve korumanız altındaki MEB Onlar ne istediler de vermedik diyerek bu günün içler acısı eğitim sistemini yarattınız. TEOG sizin esriniz şimdide ayaklar altına alıp çiğnemeye başladınız. Yine siz kaldıralım diyorsunuz. MEB Deneme tahtasına dönmüş durumda.

Bakın kuruluş yıllarında Tevhit-i Tedrisat Kanunu İnkılap Kanunları arasında Anayasa’nın 174.maddesiyle koruma altına alınmıştır. Vaktiyle Saruhan mebusu ve 57 arkadaşının verdiği yasa tasarısıyla 3 Mart 1924 Tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Kanun gerekçesinde “Bir milletin bireyleri tek türde eğitim görebilir. Bir milletin iki türde eğitim görmesi, iki türlü insan yetiştirmesidir. Bu da o ülkedeki duygu-dayanışma-düşünce birliğini yok eder. Toplumu ayrıştırır ve çatıştırır.”

Ümmet zihniyetiyle Suriyeliyi, Afganlıyı, Iraklıyı, Sudanlıyı v.s. ülkeye doldurdunuz hem ülkemize yük getirdi hem de sorunların kaynağı-yaratıcısı oldular. Türkiye de bu kadar sorun ve yığınla işsiz ve aç varken, üstelik Osmanlının ARAKANDA 3000 şehidine göz yumarak duyarsız kalan ARAKANLILAR değimliydi?   Şimdi onlar için gözyaşı dökmek şov olmuyor mu?  

Ülkenin birlik beraberliğini yok edercesine Eğitim sisteminde bir tutum sergile, genç beyinlere “Kocaya itaat ibadettir” diye saçmalıklar üret. Kendine biat eden bir toplum yarat sonrada kalkıp Hukuk hiçbir zaman bu kadar demokrat olmadı. Ülke uçuyor. AB kapıları açtı. Üniversitelerimiz dünya sıralamasında başı çekiyor diye mangala üfür dur.