Kim besleyip de büyüttü maymuna dönüştürdü bu hukuk sistemini? Biri kalk gidelim derken diğeri otur yerinde diyor. Biri beraat derken diğeri müebbet diye geri çeviriyor. Devlet muzu ile besleyip maymuna dönüştürdüğümüz bu Adalet sistemi Adaleti sağlama vasfını kaybetmiştir. Adalete yön verip doğru olanı bulmak için her gün medya da çığlıklar atılıyor duyan yok, umursayan da yok. Tek suçlu var oda yürütülen siyasetin umursamazlığı. Dış güçlerin kuklası olmuş siyaset Adaleti sağlamak yerine cambaza bak demekle meşgul. Bu anlayışla Adalete çözüm üretmek ortak aklın verileriyle uluslararası değerleri yakalamak mümkün görülmüyor.
Ben bu Anayasayı tanımıyorum diyerek, milli iradeyi hiçe sayıp mahkeme kararı olmadan yerine kayyum atayandan hukuka uyması beklenemez. Görevi ülke sorunlarını çözmek, Adaleti huzuru sağlamak olanların, yıllardır yaptığı hukuksuzluk ortada iken, umutla adaleti sağlayacağı hukuka işlerlik getireceğini beklemek hayal peşinde koşmaktan öteye gitmez. Adalete çözüm sağlanmak isteniyorsa yurtsever bir hassasiyetle sözde değil özde bir çözüm getirmek için çaba gösterilmelidir. Partiler üstü bir anlayışla ortak aklın gerektirdiği bir komisyon kurulmalıdır. Hukuk otoritelerinden oluşan, üniversitelerin, çağdaş dünya da yer almış demokrasi ve Hukuka temel oluşturan ülkelerin Anayasaları incelenerek, Anayasamızda ki ilk dört maddeyi koruyup, uluslararası dünya da kabul görecek bir Anayasa yapılmalıdır.
Bak ben bu Anayasayı hazırladım al sende göz at ve imzala demekle bir ülkenin Anayasası oluşturulmamalıdır. Yok, efendim ülke koşullarına da uygun olsun, bizim duyarlılıklarımız var diyerek mazeretlerin arkasına sığınılmamalıdır. Anayasası ulusal dünyada kabul görmüş iki de bir değiştirilmeyen, yasal ahlak kazandırılarak korunup, hayata geçirilen, kolluk güçlerince kişi ayırımı yapılmadan sağlanan bir Anayasa yapılmalıdır. Kendimize benzeteceğimiz Anayasa yine bu günkünden farklı olmayacaktır. Böyle bir yasa yine adaleti sağlamaz. Toplumsal sıçramayı getirmez. Ancak eşit sıçramalı gelişim yasalarıyla yapılan Anayasalarca ülkeler ilerleme sağlar. Ayrıcalıklı kişi ya da gruplar yaratarak adaleti sağlayamazsınız. Adalet sistemini özgürleştirmedikçe, kendi içinde bağımsız ve kendi otokontrolünü yapan mekanizmalar kurulmadıkça, siyasetin gölgesinden ve etkisinden arındırılmadıkça, yapılacak Anayasa toplumsal huzuru sağlayamaz.
Yargı reformu ancak liyakat sahibi yargı mensuplarınca yapılmalıdır. Geçmişinde siyasete yaranmak için çaba gösterip yargının işleyişini örtenlerle değil. Vaktiyle yolsuzluk yaptıkları ortaya çıkan medya da çarşaf- çarşaf resimlerle yer alıp boy gösterenlerin sorgulamasını yapan hakim ve savcıları görevden alıp sürgüne gönderenler, 17-25 Aralık skandalını bu ülkeye yaşatanların üstü örtülecek, REZA ZARRAF davası bu topluma unutturulacak, FETÖ ile kucak kucağa oturanlar elini kolunu sallayarak gezecek, FETÖ’nün siyasi ayağını oluşturanlar gizlenecek sonrada kalkıp bu kadar haltı işleyenler ben yargı reformu yapacağım derse ne derece inandırıcı olur? Bunun adı kuzuyu kurda teslim etmek olmaz mı? Bu her türlü hukuksuzluğu yaptıktan sonra, yetki bende diyerek yine hukuku arkadan dolandırmak olmayacak mı?
Böyle bir geçmişi arkasında bırakan siyasetin yargı reformu yapacağız söylemi toplumda ve Uluslar arası arenada ne derece kabul görür? Buna nasıl güven duyulur? Hukuk, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri böyle bir anlayışta olanlarla nasıl bir gelişme kaydeder? Yargısı bağımsız olmayan ülkenin fertleri de bağımsız olabilir mi? Adaleti ve hukuk devletini geçerli kılmak istiyorsak kişisel ayrıcalıklara yer vermeyen bir yargısal sistemi kurmalıyız. Tek kişinin ağzına bakan, TBMM’sinin şeklen var olduğu yetkilerinin gasp edildiği bir yargısal sistem olur mu? Demokrasi de adalet de yalnız bir biçim değil, kâğıt üzerine yazılı yazıtlar da değil, aynı zamanda özdür. Günümüz iktidarının yargıya olumsuz bakışı yargıda olumsuz işlem ve alınan kararların vatandaşların hak ettiği demokrasiyi yaşamalarının önünde de bir engel oluşturmaktadır.
Bir toplum liyakat sahibi yönetenler tarafından yönetilmedikçe o ülkede ne hukuk gelişiyor, ne de demokrasi. Adalet devletin saygınlığının ilk koşuludur. Kişilerin siyasi ve inanç koşullarına göre düzenlenemez. Hiç kimse adaletin kaynağı, dayanağı ve gücü olamaz. Adalet kişilerin keyfine bırakılamaz. Bunu sağlayamayan toplumlarda, her şeyin temeli olan Adalet ve demokrasinin sağlayacağı gelişme sonuçları olan ekonomi, sanayi, tarım, eğitim de ilerlemede kaydedilemez.