ÖZEL HABER - ÖMERCAN ÖZMEN
Türk futbolunun duayen isimlerinden İlhan Cavcav'ın aramızdan ayrılışının ardından 7 yıl geçti. Bu yedi yıllık süre zarfında hem Türk futbolu hem de kulübü Gençlerbirliği onu çok aradı. Bu sürecin en büyük kaybedeni ise Gençlerbirliği oldu.
Vefatının ardından “Onursal Başkanlık” sıfatına da erişen Cavcav, Afrika’dan getirdiği futbolcular, altyapıdan yetiştirdiği ve İstanbul takımlarına sattığı isimler derken transferde adından söz ettiren ve ülke futbolunda bir mihenk taşı olan ilk başkanlardan oldu. Cavcav ve Gençlerbirliği, ne sahada ne de masada kafa tutulmayacak; istediğini söküp alan bir kulüp kimliği yaratmıştı.
Futbolculuğa genç yaşta veda eden İlhan Cavcav’ın ilk başkanlık deneyiminin ardından kısa bir süre ara vermesi ile oluşan boşluğu saymazsak yaklaşık kırk yıl boyunca yüz yılı deviren Gençlerbirliği’ne başkanlık yaptı.
Başkent ekibini zor ve karanlık dönemlerin kıyısından kendinden önceki başkanlardan Hasan Şengel’in de çabalarıyla kurtaran İlhan Cavcav, en parlak günlerini de Gençlerbirliği’ne yaşatan isim oldu. Şampiyonluğa oynadığı dönemlerde tarihine bir de UEFA Kupası’nda zaferler ekleyen Gençlerbirliği hâlâ “futbol gurmeleri” için güzel anılara sahip.
Adının verildiği tesisler için “Bu tesisleri Geremi ve Tarık yaptı” diyen İlhan Cavcav, kendi transfer yönteminin de ipuçlarını veriyordu. Tarık Daşgün’ü Fenerbahçe’ye Geremi’yi de Real Madrid’e satan İlhan Cavcav, İstanbul kulüplerine düşük bütçe ile getirdiği birçok oyuncuyu defalarca satmıştı.
Ayrıca ‘Kona-Kuşe-Moşe’ diye dillere pelesenk olan üç Afrikalıyı Türkiye’ye getirerek duayenliği konusunda da kimsenin şüphe etmeyeceği İlhan Cavcav, kamuoyunda sık sık Gençlerbirliği’nin haklarını ararken karşı karşıya kaldığı İstanbul takımlarının başkanlarıyla anılıyordu. Özellikle Aziz Yıldırım ile havuz gelirinden tutun da transferlere kadar birçok konuda karşı karşıya gelen İlhan Cavcav neredeyse tüm tartışmaların galibi oluyordu. “Beni konuşturmasınlar…” çıkışı ile Gençlerbirliği’nin hakkını yemek isteyenlere karşı savurduğu tehdit bile zaman zaman yeterli oluyordu.
Ülkemizde Anadolu takımlarının yayın geliri başlığı ile büyük kazançlar sağladığı sistemin kurucusu da İlhan Cavcav’dı.
İlhan Cavcav’ın ardından üç farklı başkan yönetiminde sezonlar geçiren Gençlerbirliği bugünlerde eskiyi özlemle arıyor. Oğlu Murat Cavcav ile kendi adının verildiği sezonda Gençlerbirliği küme düşmüş, yaşanan ekonomik sıkıntılar ise ilk bu dönemde baş göstermişti. Ardından “başkan vekilliği” görevinden aldığı Niyazi Akdaş gelmiş ve kısa sürede neredeyse İlhan Cavcav’ın toplam kongre sayısı kadar kongreye imza atarak kulübü farklı bir bilinmezliğe sürüklemişti. Birkaç aylık Talip Çankırı dönemi ise tarihte hiç iz bırakmamış, Niyazi Akdaş’ın “kongre atılımı” olarak yorumlanmıştı.
Bunun yanı sıra İlhan Cavcav’ın “diğer evladım” dediği Hacettepe ise Niyazi Akdaş döneminde amatöre düştü. Yerine ise ligin sık isim değiştiren kulüplerinden biri Hacettepe 1945 denilerek tesislere “düşük bir ücret” karşılığında yerleştirildi.
Aradan geçen yedi yılda Gençlerbirliği, altyapısından kopmuş sıradan bir 1.Lig takımı olma yolunda hızla ilerlerken Hacettepe de bilinmez bir gelecekle amatörde kaderine terk edilmiş durumda.