Bölüm 2: Yüzme
Yüzme, hem kas kuvvet ve enduransını hem de kardiovasküler enduransı geliştiren bir spor dalıdır. Vücut ağırlığının elimine edilerek yapılması, özellikle bazı özel durumlarda (ileri yaş, yük vermenin kısıtlandığı durumlar, kırıklar vb.), su dışında yapılan sporlara göre sağlık açısından daha düşük riskler barındırır. Günümüzde popülaritesi gittikçe artan bir spor dalı olan yüzme sporunu, rekreasyonel veya profesyonel olarak yapan bireylerin sayısı gittikçe artmaktadır.
Ancak, her spor dalında olduğu gibi yüzme sporu da yaralanma açısından belirli riskler barındırır. Yaralanmalar genellikle yüzme sporundaki tekrarlayan kulaç hareketi ve bu harekete bağlı olarak oluşan anormal adaptasyonlar ya da zorlanmalar nedeniyle oluşur. Profesyonel yüzücüler, günde ortalama 10 kilometrenin üzerinde yüzme antrenmanı yaparlar. Bu da günlük 10.000’nin üzerinde kulaç demektir. Profesyonel sporcular, olası yaralanmalara karşı daha fazla risk altında olsa da rekreasyonel yüzücülerde de yaralanma insidansı oldukça yüksektir. Yüzme yaralanmaları açısından bir diğer önemli risk grubu ise adölesan bireylerdir. Günümüzde, spora başlama yaşı, 10-12 yaşa kadar düşmüştür. Profesyonellik ve gittikçe artan rekabet göz önüne alındığında bu oldukça normaldir. Ancak özellikle ülkemizde, adölesan sporculara gereken önem verilmemektedir. Adölesan yüzücüler, yeterli eğitim ve antrenman bilgisinin verilmemesi ve yaş grubuna uygun antrenman programının uygulanmaması durumlarında yaralanma açısından ciddi risk altındadırlar.
Öyleyse, profesyonel veya rekreasyonel olarak yüzme sporu ile ilgilenenlerde en çok görülen yaralanmaları ve korunmak için yapılması gerekenleri kısaca özetleyelim.
- Omuz yaralanmaları
Yüzücülerde en çok yaralanan bölge omuz ve çevresidir. Yüzme yaralanmalarının neredeyse %90’ı omuzla ilişkilidir. En çok görülen omuz yaralanmaları ise; rotator kılıf yaralanmaları, omuz instabiliteleri ve biseps tendon problemleri olarak sıralanabilir.
Omuz yaralanmalarının nedenlerinden ilki aşırı kullanım veya yanlış yüklenmedir. Bunu önlemek için ise, spor ve olası negatif etkileri ile ilgili bilgi sahibi olunmalı, sportif yüklenme (yüzme mesafesi, temposu ve haftalık yüzme frekansı) dereceli olarak artırılmalı ve vücudumuzun verdiği geri bildirim dikkate alınmalıdır.
İkincisi; kas kuvvet dengesizlikleridir. Her ne kadar yüzme ile genel kas kuvvet ve enduransında artış meydana gelse de bazı kas grupları diğerlerine göre daha az aktif kalır. Bu da kas kuvvet dengesizliklerine neden olur. Özellikle skapula (kürek kemiği) çevresi kaslar ve rotator kılıf kaslarında kuvvet yetersizlikleri oluşabilir. Bu nedenle, su dışı antrenmanlar ile rotator kılıf ve skapula çevresi kas kontrolü geliştirilmelidir.
Son olarak; yüzme ile birlikte omuz çevresi esnekliğinde meydana gelen değişimler ve biyomekanik adaptasyonlar söylenebilir. Oluşan adaptasyonların çoğunluğu omuz eklemini ve çevre dokuları negatif etkiler. Bu nedenle kas kuvvet eğitiminde olduğu gibi, omuz çevresi yapılara yönelik germe egzersizleri de antrenman programına dahil edilmelidir.
- Diz yaralanmaları
Özellikle kurbağalama yüzme stilinde sürekli olarak yapılan diz bükme-açma hareketi diz eklemi yapılarında (özellikle iç yan bağ) yaralanmaya neden olabilir. Ayrıca, serbest stil yüzmede sürekli olarak yapılan palet vuruşu hareketi de diz kapağı yaralanmalarına sebebiyet verebilir. Birçok yaralanmada olduğu gibi diz yaralanmalarının da en temel nedeni aşırı kullanım ve yanlış yüklenmedir. Bu nedenle, diz yaralanmalarının önüne geçebilmek için, doğru tekniği bilmek, dereceli yüklenmek ve su dışında da antrenman yaparak diz çevresi kas kontrolünü artırmak gerekir.
Sağlıklı ve bol egzersizli günler dilerim…