GİRİŞ…
Bugünkü ve sonraki iki makalem, Mustafa Kemâl Paşa’nın dirâyetli siyasî ve askerî liderliğinde yürütülen ve köklü bir zaferle taçlandırılan Şanlı Millî Mücâdele’nin son safhasında işgâlci Yunan kuvvetlerinin Anadolu’dan atılmasıyla sonuçlanan Büyük Taarruz ve hemen ardından yapılan Tâkip Harekâtına ilişkin 16 Haziran 1922 tarihinde verilen stratejik nitelikteki taarruz kararına ilişkin olacaktır. Bu konunun devamı mâhiyetindeki yazılar da üç makaleden oluşan bu serinin sonrasında zamanı geldikçe bu makale sayfasının sınırlılıkları kapsamında okuyucular ile paylaşılacaktır.
GAZİ VE MÜŞİR BAŞKUMANDAN…
Anadolu’daki istilâcı Yunan Küçük Asya [1] Ordusu (KAO’)nun [2] taarruz gücünün kırıldığı ve savunma pozisyonuna geçtiği Sakarya Muharebesi (23.08-13.09.1921) sonrasında, kazanılan bu görklü zaferin hemen ardından 14/15 Eylül 1921 gecesi, Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa ile Gnkur.Bşk. Fevzi (Çakmak) Paşa, Edirne ve Kozan [3] Milletvekilleri [4] sıfatıyla cepheden TBMM Başkanlığına (sadeleştirilmiş hâliyle) şu önergeyi göndermişti:
"Bizzat muharebe meydanındaki tedbiriyle zaferin etken ve belirleyicisi olmuş Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa Hazretlerine müşirlik (mareşallik) rütbesi ile gazilik unvanı verilmesini teklif ve istirham ederiz. TBMM’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından doğrudan doğruya bütün orduya yönelik bir takdir ve taltif eseri olacağı kanaatinde olduğumuzu arz ederiz."
Bu önerge de dâhil olmak üzere şahsen ve müştereken toplam beş önerge verilmişti. Bu konuda TBMM’de oy birliği ile kabul edilen 19 Eylül 1921 tarih ve 153 numaralı kanunla TBMM Başkanı Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’ya ‘gazilik’ ünvanı ve “mareşallik” rütbesi verilir. Bu tarihten itibaren O artık sadece Başkumandan değil, bunun da ötesinde “Gazi ve Müşir Başkumandan” idi.
ZAFERİN ARDINDAN BATI CEPHESİNDEKİ DURUM…
Sakarya Cephesi'ndeki Yunan birlikleri 13 Eylül 1921 tarihinde Sakarya’nın doğusunu tamamen boşaltmışlardı. Yunan birlikleri bu yenilginin ardından Sakarya’nın batısında konuşlanacağı mevzilerine geri çekilirken tâkip harekâtı yapabileceği düşüncesiyle Türk kuvvetlerinin kullanabileceği hiçbir tesis, yapı, imkân ve kolaylıkları geride kullanılabilir durumda bırakmamaya gayret etmiş, demiryollarını ve köprüleri havaya uçurmuş, birçok köyü de yakmıştır.
Kezâ, Yunan kuvvetlerinin geri çekilirken Türk sivil halka karşı yaptığı tecavüzler, meskenlerini ve yaşam alanlarını yakmalar ve kundaklamalar ile yağmacılık sonucunda da 1 milyonun üzerinde sivil Türk de evsiz kalmıştır.
Çekilen Yunan kuvvetlerinin tâkibi amacıyla 13 Eylül 1921 tarihi itibârıyla Batı Cephesi Komutanlığının süvari tümenleri ve bazı piyade tümenleriyle harekâta devam edilmiş ise de gerek Yunan kuvvetlerinin geri çekilirken yol ve köprüleri tahrip etmesi gerekse de teçhizât ve diğer lojistik imkânların yetersizliği gibi sebeplerle bu taarruzlar bir süre sonra durdurulmuştur.
Sınırlı süreli de olsa bu tâkip harekâtı esnasında 20 Eylül'de Sivrihisar (Eskişehir), 22 Eylül'de Aziziye (Eskişehir), 24 Eylül'de de Bolvadin (Afyon) ve Çay (Afyon) Yunan işgâlinden kurtarılmış, sonrasında ise TBMM ve Orduları tarafından, işgalci Yunan kuvvetlerini Anadolu’dan söküp atmak yapılacak katî sonuçlu bir taarruzî harekât için 1922 yılı yazına kadar gerekli hazırlıklar yapılmıştır.
STRATEJİK TAARRUZ KARARI…
Gazi ve Müşir Başkumandan 16 Haziran 1922 tarihinde, dokuz ay önce Sakarya’da durdurulan ve püskürtülen KAO’yu Anadolu’dan söküp atmak üzere taarruza geçme kararı almış, bu kararını da sadece üç kişi ile paylaşmıştı. Bunlar da Batı Cephesi [5] Kumandanı Mirlivâ (Tümgeneral) İsmet (İnönü) Paşa, Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik (Orgeneral) Fevzi (Çakmak) Paşa ve Millî Müdafaa Vekili Mirliva Kâzım (Özalp) Paşa [6] idi.
Not: Devam edecek
SONNOTLAR
[1] Küçük Asya: Anadolu
[2] Küçük Asya Ordusu, Kurtuluş Savaşı’nda Batı Anadolu’yu işgâl eden ve Batı Anadolu’da Türk kuvvetlerine karşı savaşmış Yunan ordusudur. Bu ordunun büyük bölümü 26.08-18.09.1922 tarihlerindeki Büyük Taarruz ve sonrasındaki Tâkip Harekâtı esnasında TBMM Orduları tarafından imhâ ve esir edilmiştir. İzmir’in 15 Mayıs 1919 tarihinde işgâlinden itibaren bu orduda başkomutanlık yapanlar tarih sırasına göre şu şekildeydi: Albay Nikolau Zafiriu (15.05 - 02.06. 1919), Tümgeneral Nider (02. 06 - Aralık 1919), Tümgeneral Komnimos Miliotis (Aralık 1919 - Eylül 1920), Korgeneral Leonidas Paraskevopoulos (Eylül 1920 - 03.11.1920), Korgeneral Anastasios Papoulas (03.11. 1920 - 19.05.1922), Korgeneral Georgios Hacıanesti (19.05-28.08.1922), Tümgeneral Nikolas Trikupis (28.08-02.05. 1922) ve Tümgeneral Polimenakos (05-19.09.1922).
[3] Kozan Sancağı, ilk olarak 1519-1540 yılları arasında Osmanlı (Osmanlı mâliyesinde vergiye esas olan insan ve mal varlığını tespit etmek için yapılan sayımların kaydedildiği defterler olan) tahrir defterlerinde kayıt altında gözükmüştür. Bu sancak, kuruluşundan yıkılışına kadar Adana Eyâletinin bir sancağı olmuş ve Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar bu durumu devam etmiş, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni idarî birim düzenlemeleriyle birlikte 1926 yılına kadar il olarak kalmış, 1926 yılında da Adana’ya bağlı bir ilçe yapılmıştır.
[4] Millî Mücâdele döneminde, dönemin olağanüstü şartları nedeniyle ordu ve kolordu komutanları ordudaki mevcut görevlerine ilaveten I. TBMM’de de milletvekilleri idiler.
[5] Haziran 1922 ayı itibarıyla ya da Büyük Taarruz öncesinde Batı Cephesi Komutanlığının bağlıları olan komutanlıklar şu şekildeydi: Mirlivâ Nureddin (Konyar) Paşa komutasında 1. Ordu, Mirlivâ Yakup Şevki (Subaşı) Paşa komutasında 2. Ordu, Mirlivâ Fahrettin (Altay) Paşa komutasında 5. Süvari Kolordusu ve Miralay Halit (Karsıalan) Bey komutasındaki Kocaeli Grubu.
[6] Kâzım Özalp (1882-1968), Türk kara kuvvetleri subayı, generali ve siyasetçisi. Balkan Savaşlarında ve I. Dünya Savaşı’nda değişik cephelerde aktif görevlerde bulunmuş, Kurtuluş Savaşı’nda Sakarya Muharebesi’nde gösterdiği başarılar nedeniyle 12 Eylül 1921 tarihinde mirlivâ rütbesine terfî etmiş ve paşa olmuş, 7 Eylül 1921 tarihinde 3. Kolordu Komutanı olarak atanmış, 1921 yılı sonunda 3. Kolordu Komutanlığı görevinden ayrılarak 14 Ocak 1922 tarihinde TBMM Millî Müdafaa (Savunma) Vekilliği (Bakanı) görevini üstlenmiş, Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden sonra 25 Eylül 1922 tarihinde ferik (korgeneral) rütbesine terfî etmiş, 30 Ağustos 1926 tarihinde birinci ferik (orgeneral) rütbesine terfî etmiş, 6 Temmuz 1927 tarihinde kendi isteğiyle askerlikten emekliye ayrılmış, 1924 ve 1935 yılları arasında da TBMM Başkanlığı görevini sürdürmüştür.