Dünyada ve ülkemizde, İklim değişikliği ve küresel ısınma sonucu oluşan kuraklık, nüfus artışı ve israf su kaynaklarını tehdit eder duruma gelmiştir.
Yakın gelecekte dünyada özellikle ülkemiz gibi kurak ve yarı-kurak iklim kuşaklarında yer alan ülkelerin su kaynaklarına ulaşmasında büyük problemler yaşanması beklenmektedir. Bunun sonucunda da insanların yaşam kalitesine, sosyal, ekonomik ve politik yaşama olan olumsuz etkileri kaçınılmaz bir hale gelecektir.
“Su zengini” olarak ifade edilen kategoride bulunan ülkelerin, kişi başına düşen su miktarı 8.000-10.000 m3 arasındadır. Ülkemizin konumu itibarı ile daha kuzeyde olması, Fırat ve Dicle nehirlerinin Türkiye sınırları içerisinden çıkması, su zengini bir ülke algısına sebep olmaktadır. Ancak Türkiye kişi başına düşen yıllık 1.519 m3 su miktarıyla “su fakiri” olan ülkeler kategorisinde yer almaktadır diyebiliriz.
Kişi başına düşen yıllık ortalama su miktarının Asya için 3.000 m3, Batı Avrupa için 5.000 m3, Afrika için 7.000 m3, Kuzey Amerika için 18.000 m3, Güney Amerika için 23.000 m3 ve dünya ortalamasının da 7.600 m3 olduğu düşünüldüğünde, Türkiye’nin yıllık kişi başı su tüketiminin(1.519m3) dünya ortalamasının ne kadar altında olduğu açıkça görülmektedir.
TÜİK, Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörmektedir. Bu durumda, kişi başına düşen su miktarının azalarak 1.120 m3/yıl olması beklenmektedir.
Bu bilgiler ışığında mevcut suyumuzu ve su kaynaklarımızı tasarruflu ve kirletmeden kullanmalıyız. Daha önceki yıllarda su ve elektrik tasarrufu konusunda toplumsal duyarlılığı arttırmak için hemen hemen her yerde her fırsatta bilgilendirme yapılırdı. Ama uzun bir süreden beri bu kaynaklarımızın tasarruflu kullanılmasının bilinçlendirmesi yönünde değil de daha fazla kullanılması özendirilmektedir. Bu değişimde, elektrik üretim ve satışının özel şirketler üzerinden yapılmasının, belediyelerin daha fazla su tüketiminden elde ettikleri gelirleri arttırılmasını istenmesinin payı olabilir mi acaba?
Sosyal, yazılı ve görsel medyada, evde, iş yerinde veya her nerede olursak olalım, su ve elektriği tasarruflu kullanmak, bu konu ile ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme yapmak ülkesini seven ve gelecek nesillere saygı duyan herkesin görevidir.
Bu konuda biz tarımcılara ve çiftçilerimize çok büyük görev ve yükümlülük düşmektedir. Çünkü kullanılan toplam suyun yaklaşık olarak % 74’ü tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Meyvecilikle uğraşan çiftçilerimizin bir kısmı, ne kadar sık ve fazla sulama yapılırsa verimin arttığı ağaçlarında sağlıklı geliştiğini düşünmektedirler. Oysa aşırı ve sık sulama köklerin havasızlıktan zarar görmesine bazı hastalıkların artmasına ve hatta ağaçlarında kurumasına sebep olmaktadır.
Çiftçilerin bilinçsiz sulama yapması sonucunda toprak erozyonu, taban suyu yükselmesi ve tuzlanma veya çoraklaşma gibi çevresel sorunlara neden olunurken bir yandan doğal kaynakların sürdürülebilirliği tehlikeye girmektedir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, Türkiye’de sulamaya uygun alanların yaklaşık 1.5 milyon hektarında tuzluluk ve alkalilik, 2.8 milyon hektarında ise drenaj sorunu yaşanmaktadır. Bu sorunların yaşanmasında aşırı su tüketimi ve yanlış sulama yönteminin kullanılmasının çok önemli bir payı olduğu bilinmektedir.