Tahammülfersa bir yazar

Esra Alkan

“Büyük eserler geç ve güç anlaşılıyor. Fakat bu kevserden tadanlar artık lezzetini unutmuyorlar. Zihinlerimize tatlı bir sanat sarhoşluğu vererek düşünme gücümüzü uyandıran şaheserler artık sinemanın icadıyla bir hayal oldu, seraba döndü.”

“Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür” adlı kitabında değerli eserler için böyle söylüyor Hüseyin Rahmi Gürpınar.

Ahmet Mithat Efendi'den sonra kırktan fazla romanıyla Türk edebiyatının en verimli yazarlarından biri olan Hüseyin Rahmi, sadece bu niteliği ile değil yarattığı tipler ve onları ete kemiğe büründürmede gösterdiği başarısı ile de edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.

Mizahî bir dille yazdığı romanlarında yarattığı tiplerle toplumsal hastalıkları teşhis ederek tedavi yollarını göstermek istemiştir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, eserlerinde İstanbul halkının toplumsal yaşantısını, aile geçimsizliklerini, mahalle kadınlarının kavgalarını, toplumun batıl inançlarını, Türk toplumunun o dönemde geçirmekte olduğu sosyal kriz ve değişimleri anlatır.

Refik Ahmet Sevengil, kitabında Hüseyin Rahmi’yi şöyle anlatır: “Çocukluğu eski İstanbul hanımları arasında geçmiş; aradaki yarım asırdan hayli fazla olan zamana rağmen o hayatın tesirlerini jestlerinde kuvvetle muhafaza ediyor; güngörmüş, ananeye sadık, kibar bir İstanbul hanımefendisi gibi ekseriya ellerini ya dizlerinin üstünde ya göğsünün üstünde kavuşturarak oturur; gülerken parmakları birbirine bitişip güzel bir siper hâline gelen bir eli ile ağzını örter; kahkahaları küçük, sessiz ve kibardır; dudaklarında sönen gülümsemesi bir müddet de gözlerinde devam eder. Gayet iyi tentene örer, yastık işler, beyaz iş yapar…”

Halit Ziya Uşaklıgil “Kırk Yıl” adlı hatıra kitabında “Mürebbiye adlı romanıyla birdenbire şöhretin ve muvaffakiyetin en yüksek mertebesine çıkan bu muharriri hep severdik, fakat uzaktan…” demiştir.

Şevket Rado da onu “Hüseyin Rahmi yanına eldiven almadan asla sokağa çıkmazdı. Sokakta el sıkmasını sevmez, evdeki kapıları entarisinin eteği ile tutarak açardı. Belki de hayatında hiç evlenmemesinin sebebi bu idi.” diye anlatır.

“Dayanılmaz” anlamındaki “tahammülfersa” sözcüğünü Türkçeye kazandıran yine odur.

1920'de İkdam'a yazdığı bir öyküde bu sözcüğü kullanır ve aynı sözcük 1945 yılında TDK'nın bastığı Türkçe Sözlük’te yerini alır.

Hüseyin Rahmi’yi daha yakından tanımak için çocukluğuna göz atmakta fayda var.

İstanbul’da dünyaya gelen Hüseyin Rahmi’nin babası Hünkâr yaveri Mehmet Sait Paşa’dır.

Küçük yaşta annesini kaybeden Hüseyin Rahmi, Girit’te bulunan babasının yanında ilkokula başlar.

Babasının yeniden evlenmesi üzerine altı yaşında İstanbul’daki anneannesinin yanına gönderilir ve eğitimine burada devam eder.

Çocukluk yıllarını annesiz ve babasından uzak, terk edilmişlik duygusu içinde geçirir.

Romanlarındaki kadınları, onların iç dünyalarını bu kadar iyi anlatması çocukluğunda büyüdüğü bu ortamın eseri olarak nitelenebilir.

Çocukluğunda hayli yaramaz olmasına karşın gittikçe içine kapanan Hüseyin Rahmi, anneannesi ve teyzeleriyle bir arada yaşamasının etkisiyle kadınlara özgü birtakım davranış biçimleri geliştirir.

Onlardan nakış işlemeyi, dantel örmeyi, yemek yapmayı, müziğe ve estetiğe derin bir sevgi beslemeyi öğrenir.

Gürpınar’ın çocukluğunda başlayan örgü ve dantel merakı, ileriki yaşlarında yalnızlığını gidermek, sıkıntılarını unutmak için hobiye dönüşür.

Şimdi müze olan evinde yatağın üzerinde serili olan işlemeli pembe örtü, odalardaki danteller ve duvarlarda asılı peyzajlar Hüseyin Rahmi’nin eserleridir.

Yemek yapmayı çok seven Hüseyin Rahmi, özellikle reçel ve dondurma konusunda da uzmandır.

Hüseyin Rahmi’yi, Hüseyin Rahmi yapan yeni bir yüzyılın başında toplumun yaşadığı büyük değişimin yarattığı çelişkileri görebilmesi, bu çelişkilerin halktaki yansımalarını fark edebilmesiydi.

Sanat yaşamını çağdaşlaşma yolunda bir araç olarak gören Hüseyin Rahmi, bu çelişkiler içinde yeşertilen yobazlığın, gericiliğin, sömürücülüğün karşısına yazılarıyla çıktı.

Bir dönem de Kütahya milletvekili olarak görev yaptı.

Ömrünün son yıllarını geçirdiği Heybeliada’daki köşkünde 8 Mart 1944 tarihinde hayata veda eden Hüseyin Rahmi’nin mezarı Heybeliada’daki Abbas Paşa Mezarlığındadır.

Rahmetle ve saygıyla…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.