Sözün başında, ABD ve yancılarının kuklası olan teröristlerin hain saldırısında şehit verdiğimiz kahramanlara, Yüce Allah’tan rahmet ve şehadetlerinin kabulünü dilerim. Şehit ailelerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türk Milletinin başı sağ olsun.
Türkiye, çevresindeki olup bitenlere bigane kalmıyor. Ukrayna’dan Libya’ya, Karabağ’dan Yemen’e, Kerkük’ten Gazze’ye, Doğu Türkistan’dan Bosna-Hersek’e kadar, bütün medeniyet coğrafyasıyla ilgileniyor. Oralarda olup bitenlere karşı tavır alıyor, siyaset ve strateji geliştiriyor.
İsrail adlı terör örgütü ve arkasındaki ABD ve Avrupa ülkelerine karşı, pısırık Birleşmiş Milletler’i harekete geçirmesi bile az şey değil.
Dünyadaki bütün terör örgütlerinin arkasında olan ABD, kontrol edemediği silahlı savunma güçlerini ‘terörist’ ilan ederken, Türkiye, “Hayır!... Onlar terörist değil, vatan savunucusu…” diyebiliyor. Doğal olarak bu duruş, kendisini ‘dünya imparatoru’ sanan, çürümüş, iri kıyım devletleri çıldırtıyor.
BU BİR HAÇLI SEFERİDİR
Adını koyalım: Yeni bir Haçlı Seferiyle karşı karşıyayız. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı değil… Türkiye’nin (Son 100 yılı kastetmiyorum; Batılılar, bu topraklara 1071’den beri ‘Türkiye’ derler) etki coğrafyasının tamamı bu Haçlı Seferi’nin hedefindedir.
100 yıl önce, Birinci Dünya Savaşı, bizim başımıza çorap örmek için çıkarıldı. O yüzden Türkiye’nin, İngiltere-Fransa-Rusya ittifakına katılmasına izin vermeyip; bizi Almanların kucağına ittiler. Zira o savaş, özünde bize karşı yapılan bir Haçlı Seferiydi. Siz Almanya’nın da bizimle birlikte yenildiğine takılmayın. Almanya, savaş sonrasında pek bir şey kaybetmedi. Tam tersine, 20 sene sonra Hitler’le, bütün Avrupa’yı tarumar edecek güce erişti.
Evet, Türkiye’nin kolunu kanadını kırmak ve Türk-İslam coğrafyasıyla bağını koparmak üzere saldırıyorlar.
Türk Devlet Aklı, olan biten her şeyin farkında… Çünkü, nevzuhur ve hafızasız bir devlet değil… Çünkü, binlerce yıllık bir devlet tecrübesine sahip… Düşmanlarının kim olduğunu gayet iyi biliyor. Düşmanlarının hedefini ve niyetini doğru analiz ediyor. Daha önemlisi, düşmanlarının bir sonraki hamlelerinin neler olacağını doğru şekilde kestiriyor.
Özetle; 1094’ten bu yana karşımıza dikilen Haçlı ruhunu iyi tanıyor, Türk Devleti…
TAM SAHA ABANIYORLAR
Son zamanlarda, ABD destekli it sürüleri, Irak ve Suriye’de ‘intihar saldırıları’ yapmaya başladı. Tasmalarını tutan güçler öyle istiyor. Geberip gideceklerini bile bile saldırıyorlar. Satranç tahtasına yukarıdan baktığımızda tablonun görünümü şöyle:
- İsrail adlı terör örgütünün Gazze’de 100 gündür yaptığı soykırım ve Türkiye’nin bu soykırıma karşı dünyayı ayağa kaldırma çabaları…
- Batılı güçler tarafından, Yemen ekseninde Kızıldeniz ve Basra Körfezi girişine örülen barikat…
- Ukrayna’daki savaş ve Türkiye’nin buradaki bağımsız ve tavizsiz tavrı…
- Karabağ’ın, Türkiye’nin de desteğiyle, kahraman Azerbaycan Ordusu tarafından 30 yıllık işgalden kurtarılması…
- Libya’da girişilen işgal hareketine, Türkiye’nin omuz vermesiyle ket vurulması…
- Petrol ve doğalgaz boru hatlarının geçiş güzergâhı olarak, Türkiye’nin başat rol sahibi olması…
- Çin-Avrupa hattındaki Kuşak Yol Projesi ve Türkiye’nin bu proje için kilit ülke konumu…
- Basra Körfezi ile Anadolu-Avrupa hattında kurulması için Irak Hükümeti ile mutabakat sağlanan Refah Yolu Projesi…
Bu stratejik unsurlara başka ilaveler de yapılabilir. Tablonun ana hatları böyle.
Üzerimize gelen Haçlı Seferleri, aleni savaşlarla bizi yıkamaz. Haçlılar da 1000 yıllık tecrübeyle, bunu gayet iyi biliyor.
O yüzden, içimizdeki etki ajanlarıyla üzerimize abanıyorlar.
Ülkenin ‘anamuhalefet partisi’, kahraman askerlerimizi şehit eden terör saldırılarını bile yarımağız kınamakla yetiniyor. Partinin Genel Başkanı, terör destekçisi kokonaların elini öpüyor… Hapisteki teröristlere selam gönderiyor… Yakında dağdaki itlere de selam çakarsa şaşırmayız.
Terör örgütünün uzantısı bir güruh, ‘siyasî parti’ adıyla TBMM’ye giriyor… TBMM kürsüsünden devlete, millete ve ordumuza, iftiralarla saldırıyor…
STK adı altındaki bazı fesat yuvaları, devletimizin ve milletimizin altını oymaya çalışıyor.
Kendisini ‘sanatçı’ diye tarif eden bir yığın ‘gösteri soytarısı’, bir yandan ‘Atatürkçülüğü’ kimseye bırakmıyor; aynı zamanda Türk Milletine ve Devletine saldırıyor. Ekmek yediği çanağa pisliyor.
İÇ CEPHEYİ TAHKİM ETMELİYİZ
Daha da acısı, son genel seçimlerde, bu güruhun da sahiplendiği siyasî ittifak, yüzde 48.5 oy aldı. Elbette milletin yarısı, vatan karşıtı cepheye bilinçli bir tercihle oy vermiş değil. Seçmen davranışını etkileyen yüzlerce etken var.
Maalesef düşman, yüzlerce yıldır olduğu gibi, içimizdeki fikir ayrılıklarını, siyasî tavır farklılıklarını, etnik ve inanç farklılıklarını kaşıyarak üzerimize geliyor. Ama hepsi nafile… Hepsi sonuçsuz kalacak. İçimizi acıtan kötülüklere maruz kalsak bile…
Bizim, öncelikle içimizdeki zaafları giderip, iç cepheyi tahkim etmemiz gerekiyor.
Yöntemi ne olur, bilemem… Lakin Türkiye’nin, zaman kaybetmeksizin, içerideki etki ajanlarını safdışı bırakması gerekiyor. Bu uğurda, gereken her tedbir alınmalıdır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ısrarla vurguladığı gibi, Anayasa Mahkemesi, terör partisi için açılan kapatma davasını acilen neticelendirmeli. O da yetmez; terörün yeni siyasî organizasyonu için de kapatma davası açılıp, acilen karar verilmelidir.
Gerekiyorsa yeni yasal düzenlemeler yapıp; teröre destek veren siyasî yapılar, milletvekilleri de dâhil, derhal safdışı bırakılmalıdır. Türk Milletinin sırtından bu kenelere maaş ve sair para ödenmesi garabeti son bulmalıdır.
Bu saatten sonra dışarıdan gelecek tepkileri de tınlamaya gerek kalmamıştır.