On beş yıl, CHP’de vekillik yapan Adnan Menderes birden hidayete erer, CHP’den ayrılır. On beş yıl vekillik yapıp hükümetin çeşitli kademelerinde görev alan Menderes, 1945 yılından itibaren artık CHP’ye muhaliftir. Daha önceki dönemlerde ve on beş yıl gibi uzun bir süre partinin icraatlarında kendisi yokmuş gibi sürekli geçmişi karalayarak, o döneme zulüm dönemi diyerek: “İnlerinde saklı fırsat kollayan Cumhuriyet düşmanlarının” gözdesi olur. Geçmişin ihanet, şeriat artıklarına, cesaret verir ta o zamandan bu günlerin yollarının taşları döşenmeye başlar.
Aydın’da geniş toprak sahibi (Çiftlik) bir ailenin çocuğu olarak 1899 da doğan Menderes, İzmir Kolejini ve o zamanki adı Ankara Hukuk Mektebi olan bu günkü Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştir.
11 Haziran, 1945 yılında Mecliste kabul edilen “ÇİFTÇİYİ TOPRAKLANDIRMA KANUNU” toprak ağası Menderes’in “Gicişmeyen yerlerini kaşır” yolunu CHP’den ayırır. Kanunun amacı; topraksız veya az topraklı köylüleri toprak sahibi etmeye yöneliktir. Ancak daha ilk günden, “toprak ağası vekillerin” tepkisini çeker. Menderes, peşine taktığı Celal Bayar, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü gibi vekillerle “Toprak Reformu Kanununa” muhalefet eder. Daha başka birtakım isteklerini de sıralayarak kanun aleyhine önerge verirler. Önerge sonrası Refik Koraltan ile Fuat Köprülü CHP’den ihraç edilir! 23 yıl CHP’de vekillik, bakanlık yapan Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar ise, partiden kendiliğinden istifa eder.
CHP’den ayrılan Menderes ve arkadaşları 7 Ocak 1946 tarihinde halk arasında daha sonra adı: “Demir Gırat” olarak anılan Demokrat Parti’yi (DP)kurdular. Parti kurulduktan kısa bir süre sonra ilk seçimine giren DP bu seçimde iktidar olarak çoğunluğu elde edemediğinden 14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar muhalefette kalmış ancak “Seçimin Şaibeli* olduğu, partisinin ve kendisinin mağdur edildiği edebiyatını hep yapmıştır!
14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanarak iktidarı eline almış olan Menderes ve Partisi DP bu iktidarını 27 Mayıs 1960 tarihini sabahına kadar sürdürecektir!
29 Mayıs 1950 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde DP’nin programını okuyan Menderes, “Millete mal olmuş devrimler saklı kalacaktır, mal olmayanlarsa ortadan kaldırılacaktır” diyerek izleyeceği politikayı belli ediyordu. Parti programında Atatürk’ün adının geçmemesine özen gösteriyor, Atatürk karşıtlığını sergileyerek tarikatlara cemaatlere göz kırpıyordu.
*İlk icraatı olarak; “Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. İnkılap softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Araplaştırdık. Türkiye bir Müslüman devlettir ve Müslüman kalacaktır. Müslümanlığın bütün icapları yerine gelecektir.” Sözleriyle, TÜRKÇE okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına karar veriliyordu.
Türkiye’de “TÜRKÇE EZAN” ilk kez, 30 Ocak 1932 tarihinde, Fatih Cami’de Hafız Rıfat Bey tarafından okundu. Hemen ardından 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesinde: KURAN, TEKBİR, KAMET TÜRKÇE yapıldı.
18 Temmuz 1932 tarihinden itibaren DİYANET bir karar alarak tüm Türkiye genelindeki camilerde ezanın Türkçe okunmasını karara bağladığı uygulamayı başlattı.
18 Temmuz 1932 tarihinden 16 Haziran 1950 tarihine kadar camilerde TÜRKÇE okunan ezan, Menderes hükümetinin aldığı bir kararla16 Haziran 1950 tarihinde yeniden Arapça okunmaya başlandı.
*Radyolarda Kuran ve Mevlit okutmayla tekke ve zaviyelerin kapatılması kanununun 1. maddesini değiştirerek yeniden tekke ve zaviyelerin açılmasına, fes ve sarık giyilmesine izin verildi. 1930 yılında öğrenci yetersizliği nedeniyle kapatılıp, Kur’an kursuna dönüştürülen İmam Hatip Okullarını 1951 yılında yeniden açıp okula dönüştürdüler.
*Zamanında Başkanlığını yaptığı Halkevlerini, Halkodalarını faşist anlayış ve düşüncelerin ürünü gerekçesiyle! kapatacak, “bunlar sosyal yapımız içinde tümüyle boş, gereksiz unsurlardır” diyebilecekti.
*Menderes, “Kurtuluş Savaşı”nı basite indirgeyerek “üç ayda bitirilebilirdi” derken, onun Samsun vekili Hasan Fehmi Ustaoğlu, Kurtuluş savaşının ulemanın önderliğinde İslam için yapıldığını önceki dönemlerde yapılan devrimlerin İslam’a zararlı olduğunu söyleyecekti.
*Yurdun çeşitli yörelerinde Atatürk büstlerine saldırılar düzenlenecek, iktidara muhalif gazeteci Emin Yalman Malatya’da silahla vurularak yaralanacaktı. Bazı illerdeki kongrelerde kadın memurların işten çıkarılmaları, kadınların yerlerinin evleri ve çocuklarının bakımı olduğu dile getirilecek, kadınların elde hakların ellerinden geri alınmaya çalışılacaktı.
*Yazışmalarda, okutulan ders kitaplarında, Türkçe sözcüklerin yerine yeniden Arapça Farsça sözcükler yerleştirilecek, Türkçe yazışmalara karşı çıkılırken bazı vekiller ikinci evliliği isteyecek, bazıları da zıvanadan çıkarak Hilafet isteyecek, camilerde Atatürk ve İnönü hakkında hakarete varan vaazlar çoğalacaktı.
*25 Temmuz 1954’te CHP’nin ve diğer partilerin karşı çıkmalarına rağmen Kore’ye 4 bin 500 kişilik bir asker gönderilecek, meclisten onay almaya dahi lüzum görülmeyecekti.
*NATO’ya girme sözü uğruna Türkiye ABD üslerine açılacak, ABD ile Meclis onayına gerek görülmeden ekonomik siyasi, askeri alanları kapsayan ikili anlaşmalar yapıldı. 7 Mart 1954’te çıkarılan petrol yasası ile yabancı şirketlere petrol ve maden arama ve çıkarma izni verilerek petrol milli olmaktan çıkarıldı.
*Dış politikada ABD ve batı yanlısı politik çizgi izlenerek Fransa ya karşı bağımsızlık savaşı veren Cezayir’in yanında değil de Fransa’nın yanında yer alınacak, Arap ülkelerinin iç işlerine karışarak Arap aleminden dışlanacaktı. 8 Ağustos 1951 tarihinde Vekil Hamdullah Suphi Tanrıöver, “Atatürk diktatördü” diyecekti.
*5 Ekim 1952 de İnönü’nün DP hükümeti tarafından partilerin kapatılması konusundaki yapılan hazırlıkları eleştirip duyumlarını söylediğinde Menderes; “İnönü’nün bu nutku bir ihtilal beyannamesine benzemekte, dünkü diktatör böyle konuşmaya başlarsa buna nifak çıkarmak ve tehlike yaratmak isteğinden başka bir anlam verilmez. Tiyatrocu, yalancı, vatandaş düşmanı, baykuş, profesyonel cani, çişini tutamayan İsmet gibi hakaretlerde bulunacak, bu millet hiçbir zaman bunlara iktidarı vermez” diyecekti.
*CHP’nin mitinglere izin verilmeyecek, izin alınabilen mitinglerde ise sabote edilip olaylar çıkarılırken insanlar karşı karşıya getirilerek bölünecekti.
*Menderes, zamanında başkanlığını yaptığı Halkevlerini, Halkodalarını, kapatacak buralarda yapılan resimden spora kadar tüm etkinliklerin kapısına kilit vurduracaktı.
*Mecliste tamamen DP’lilerden oluşan bir komisyon aracılığı ile CHP’nin tüm mal varlığına el konulacak, parti binaları eşyalarının hazineye devri istenecekti.
*27 Ocak 1954’te köy enstitüleri kapatıldı. Aslında bu Enstitüler CHP’ye yapılan büyük baskılar sonrası CHP tarafından kapatılmak zorunda kalınmıştı. Daha sonra İnönü bu okullar için, çok üzülecek “evladım gibi gördüğüm okulların kapatılması da bana düştü” diyecekti. Ancak daha önce CHP tarafından kapatılan bu Enstitüler, Öğretmen Okullarına dönüştürülerek işlevlerini sürdürmekteydi.
*Muhalif gazetelere düşman kesildi. Kâğıt ve resmi ilan tahsisi ile kredi konusunda kendisini desteklemeyen gazeteleri cezalandırırken yandaş! Gazeteleri ve gazetecileri ödüllendirdi. Tirajı düşük gazetelerden besleme basın yaratıldı. 1954 yılında basın ve gazetecileri baskı altında tutacak kanun değişiklikleri yapılarak basın denetim altına alındı. Yolsuzluğu yazan gazeteler ve gazeteciler cezalandırıldılar.
*1954 seçimleri öncesi, Halkevleri, Köy Enstitüleri, Millet Partisi kapatılmış, CHP’nin tüm mal varlığına el konulmuştu. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı Celal Bayar, artık DP’nin mitinglerine katılıyor, DP’ ile hareket ediyor, seçimlere şaibe karışıyordu.
*1954 yılında devletin tüm olanaklarını yanına alarak seçime giren DP seçimde büyük başarı kazandı! Bundan sonra muhalif üniversite hocalarını, yüksek yargı mensuplarını yüksek bürokratları ya emekliye sevk ederek ya da görevden alarak kendi yargıçlarını neredeyse kendi kurumlarını oluşturdular.
*Kuvvetler ayrılığı rafa kaldırıldı. Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti basın özgürlüğü bağımsızlıklarını yitirdiler iktidarın izin verdiği ve istediği şekilde kara veren birer mekanizmaya dönüştürüldüler. Demokrasiyi sadece sandıkta üstünlük olarak görüyorlar, tamamen şaibeli seçimlerde aldıkları başarıya sığınıyorlardı.
*DP Kendisinin kazanamadığı şehirleri ve bu şehirlerde yaşayan seçmenleri cezalandırdı. Kırşehir, kendi hemşerisi MP lideri Osman Bölükbaşı nedeniyle cezalandırılıp ilçe yapıldı, Hacıbektaş, Kozaklı gibi ilçeleriyle birlikte Nevşehir’e bağlandı. Devlet dairelerinde işi olan Şimdiki Kırıkkale il sınırındaki insanlar o dönemin şartlarında 200 km uzaklıktaki Nevşehir’e gitmek zorunda kaldılar. İnönü’nün memleketi Malatya, CHP’ye fazla oy çıkması nedeniyle ikiye bölünündü, Adıyaman vilayet yapıldı.
*Muhalefetin radyodan propaganda yapması yasaklandı, seçmenle iletişimi kesildi.
*Planlı yönetimden yatırımlardan vazgeçildi, günü kurtarma politikalarıyla, keyfi yönetimle, israfla üretim düştü. İç borçlar dış borçlar haddini aştı. Dışardan mal ithali zorunluluğu doğdu. İkinci Dünya Savaşı şartlarında bile dışardan buğday ithal etmemiş, buğday ihracatçısı Türkiye, buğday ithal eden ülke oldu.
*Ortada bir savaş durumu olmamasına karşın 1958’den itibaren ülkede kahve ’den çiviye kadar birçok malın yokluğu çekilirken, ekmek dahil şeker, kahve gibi gıda maddeleri karneyle verildi, benzin gazyağı gibi maddeler karaborsaya düştü. İlaç, serum, röntgen filmi, ameliyat araç gereçlerinin yokluğu çekildi.
*DP, CHP tarafından başlatılıp büyük yol alınan “Milli Demiryolu Projesinden” vazgeçti. Karayolu taşımacılığına yöneldi. Uçak fabrikaları kapatıldı.
*Yüksek yargı mensupları ülkenin gidişinden endişe duymalarını belirttikleri yazı nedeniyle tasfiye edildiler. Üniversitelerden kendileri gibi düşünmeyen öğretim üyeleri alındı yerlerine yetersiz kapıkulları atandı.
*Selanik’te Atatürk’ün doğduğu ev yakıldı söylentisiyle İstanbul’da 6 Eylül’de başlayıp 7 Eylüle kadar devam eden, Rumlar başta olmak üzere azınlıklara ait işyerleri yağmalanıp, evleri tahrip edildi. Bu olayların sorumlusu olarak soldan daha önce komünistlikle suçlanıp hapse atılan Aziz Nesin, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzetti Dinamo gibi yazarlar, aydınlar suçlanarak gösterilip hapse atıldılar. Ancak kısa bir süre sonra suçsuzlukları anlaşıldığından mahkemelerce tahliye edildiler.
*Mal kıtlığı nedeniyle ülkede karaborsa baş gösterdi. Sorumlu esnaf tutularak ağır cezalar verildi. İş dünyası korkutularak, baskı yapılarak hizaya getirildi. İş adamı Vehbi Koç’un CHP’den istifa ettirilip DP’ye üyeliği istendi. Koç CHP’den istifa etti ancak hiçbir partiye de üye olmadı. Menderes ve yandaşları kendilerine muhalif herkesi, siyasi sapık, sahte ihtilalci, inkârcı adi ve alçak olarak gördüğünü söylüyor, bunlar hükümetin çalışmasını, ülkenin gelişmesini engelliyorlar” diyordu.
*Askeriye ’ye el atıldı. Kara, Hava, Deniz komutanları görevlerinden istifa ettirilip DP’den Millet Vekili adayı yapıldılar.
*1957 seçimlerinde kanun nizam tanımadılar, kaybettikleri yerlerdeki seçimleri lehlerine çeviren düzenekler hazırlayarak seçimleri aldılar. Seçimlerde olaylar çıktı muhalifleri cezalandırdılar.
*4 Ağustos 1958 de yaptılar, dolar, 2.80’den 9 TL’ye çıktı. Menderes, 6 Eylül 1958’de yaptığı konuşmasında: “idam sehpasında can verenlerden bu muhalefet neden ders almıyor” diyerek artık muhalefeti açıkça tehdide de başladı.
*Menderes ve hükümetinin izlediği politikadan cesaret alan Said’i Nursi taraftarları Nurcular; Hilafeti ve Saltanatı temsil eden iki tuğralı yeşil bayrak açıp Menderesi karşılıyorlar, hükümete Menderese övgüler düzüyorlardı.
*İstanbul Topkapı’da İnönü bir grubun saldırısına uğradı. Linç edilmekten askerlerce kurtarıldı. 1959 yılı Uşak gezisinde taşlandı yaralandı. Kayseri’ye girişi hükümetçe engellendi. Olaylar sonrasında besleme basın ve önde gelen yazarlardan Necip Fazıl gibiler: “Bu küçücük bir sıyrıkta ne var, onu (İnönü) leş haline getirecek gülleden ne haber! Diyecek kadar edepsizleşiyordu.
*Nisan 1960’ta yaşanan bu olayların ardından CHP’nin kapatılması gerektiğini söyleyen Menderes, tahkikat komisyonları kurarak CHP’yi kapatma girişimlerini başlattı!
*Menderes içte ve dışta biriken sorunların altından kalkamıyor, sorunlar arttıkça baskıya yönelip, muhalefeti susturmaya çabalıyordu. 18 Mayıs 1960’ da kurdukları tahkikat (Araştırma) komisyonunca başta CHP olmak üzere tüm partilerin siyasi faaliyetleri durduruldu, üye kayıtları bile yasaklandı.
*29 Nisan 1960 da Ankara ve İstanbul üniversitelerinde öğrenci olayları başladı. Polis; üniversiteye girme yasağına rağmen üniversiteye girip öğrencilerle çatıştı, bu çatışmada Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz polis kurşunuyla vurularak öldürüldü, yüzlerce öğrenci gözaltına alınıp tutuklandı.
*30 Nisan 1960’ta İstanbul Ankara gibi büyük şehirlerinin liselerinde lise öğrencileri ağabeylerine destek için sokaklara indiler. Halk artık Menderes’in konuşmalarına itibar etmiyor, bakanlarını ve Menderes’i gördükleri yerde yuhalıyorlardı.
*21 Mayıs 1960 tarihinde Ankara Harp Okulu öğrencileri kışlalarından çıkarak Kızılay Zafer Anıtına kadar sessiz bir yürüyüş yaptılar.
19 Nisan 1938’de meydana gelen: Kırşehir-Akpınar depreminde Hacı Selimli Köyü’nde ilin diğer köyleri kasabaları gibi yerle bir oldu, köy suları saptı yer altına indi kayboldu. Köyün yeri değiştirildi, su sorunu çözümlenemedi. Köylüler, ihtiyaçları olan içme suyunu 20’şer litrelik tenekelerle 1960 yılına kadar eşek sırtında köye uzaklığı üç km, beş km olan arazi çeşmelerinden taşıdılar. Çamaşırlarını yine bahsedilen bu derelerde, çeşmelerde karda kışta yıkadılar. 1940 yılının sonlarına doğru eski köyün yerindeki çeşmelerden iki tanesinin suyu tekrar yüzeye çıktı. Eski köyde meydana çıkan bu çeşmelerin sularının yeni köye taşınması için o dönemin hükümeti CHP tarafından etüdü yapılıp boruları getirildi. 1950 seçimleri oldu, CHP kaybetti. Hacı Selimli’de oylar MP (Millet Partisi) ile CHP’ye çıktı. Seçimin ertesinde köye gelen DP’ heyeti “Siz oylarınızı kime verdiyseniz suyunuzu o getirsin” diyerek su borularını toplayıp geri götürdüler. Bu olayın şahitleri halâ yaşamaktadırlar.
Köyüm Hacı Selimli’nin CHP döneminde “Merkez Köy” seçildiğinden köye *ÇOK AMAÇLI TEKNİK OKUL* yapıldığını, okul bitip sadece öğretmenlerini beklerken, iktidarın 1950 yılında el değiştirmesiyle kaderine terkedilip yıkıldığını büyüklerimden dinledim. Taşları, tuğlaları, kiremitleri köylüler tarafından yağmalanan okul yıkıntısının içine girip saklambaç oynadığımız odalarını, ayakta kalan duvarlarını hatırlıyorum.
Muhafazakâr sağ kesim Menderes’i neredeyse “EVLİYA” konumuna yükseltirler. Menderesin yolundan gittiğini söyleyen günümüz politikacıları ya tarih okumadıklarından ya çıkar kapısı gördüklerinden ya da işlerine öyle geldiği için her konuda olduğu gibi bu konuda da popülist politika yaparlar. Adnan Menderes, Berrin Menderes ile evliyken iki evli kadınla metres hayatı yaşıyordu.
*Suzan Sözen: Dönemin İstanbul Polis Müdürünün karısıdır. Suzan Hanım: Gümüşhane’ye tayini çıkan kocası Ferit Sözen’in İstanbul’da kalmasını sağlamak için bir arkadaşı aracılığı ile Menderes’e ulaşıp tanıştığını, daha sonra Menderes’in Suzan Sözen’in evine gelerek birlikte olduklarını, olaydan sonra kocası Ferit Sözen’in Gümüşhane’ye tayininin durdurularak İstanbul’da kalmasının sağlandığını söyler. Suzan Sözen: “Kocası Ferit Sözen’in evde olduğu zaman şayet Menderes eve gelirse, “Ferit sen arka odaya geç” diyerek Menderesle ayrı odaya geçtiklerini söyler.
*Aydan Hanım: Opera sanatçısıdır. Menderesle bir toplantıda tanışırlar ve hep birlikte olurlar. Menderes, Aydan Hanımı kocasından ister. Aydan Hanım, kocası ünlü Türk Beşlisinden Müzisyen Hasan Ferit Alnar’dan boşanır, Menderes ile birlikteliğini 27 Mayıs 1960 tarihine kadar sürdürür.
Türkiye ve Dünya, 27 Mayıs 1960 sabahı bir dönemin bittiğini, Albay Alpaslan Türkeş’in davudi sesinden duydu!
“Tarih Tekerrürden ibarettir” denilir. Yazının tamamını okuduğumuzda 1950 ile 1960 arası yaşananların bugünkü yaşananlarla yüzde yüz örtüştüğünü görmekteyiz. Evet, gerçekten “Tarih Tekerrürden İbarettir!
*Yararlanılan kaynak: Gökhan Cebe, Oda Tv.
*Tekerrür: Tekrar etmek, yinelemek.