Tarihi iyi anlama ve iyi kavrayabilmek için diyalektik mücadele ile sürece yönelip, eğrisi, doğrusu, iyisi, kötüsü, artısı, eksisi her acıdan objektif ve rasyonel bir şekilde değerlendirip doğru sonuca ulaşmak gerekmektedir. Diyalektik kavramı, kelime kökü etik kurallı bir şekilde tez ve antitezin ortaya konulmasıyla belli bir konu üzerinden ortak değerlerin inşası anlamına gelir. Devlet stratejisinin iri ve diri kalabilmesi için kısa, orta ve uzun vadede genel anlamda bütün konuların tartışılmış bir şekilde tezden senteze geçişi sağlanarak konuların ele alınıp genel anlamda değerlendirmeler içerisinde yaptığımız, yapmak üzere olduğumuz ve yapma ihtimaline yakın olduğumuz hataları görmeyi sağlayacaktır.
Bunun ile birlikte bu alanlardaki tüm zafiyetlerin onları nasıl ve kim tarafından teşvik edildiğine varıncaya kadar keşfedecek bir seviyede değerlendirme ünitesine sahip olacağız. Devlet stratejisinde zafiyetin önlenmesi henüz doğmamış bir savaştan kan dökülmeyi ve can yanmasını önleyecek seviyede artı kazanımlar getirecektir. Öte yandan uluslararası ilişkilerde ve küresel dengelerde karşılaşılacak sorunlara henüz o sorunlar ile muhatap olunmadan tıpkı hasta olmadan sıhhat dengesini sağlayıp hasta olma ihtimalini önlemek gibi devletin de milli stratejiler içerisinde uygulayacağı hamleler ile sorunlar cereyan etmeden karşı hamleler ile sindirilme ve caydırma işlemi gerçekleşecektir.
Tarihimize baktığımızda kominizim geliyor bahanesiyle başlayan kargaşalar içinde 1960 darbesi ile sindirilip bir başbakanın da şehit edilerek zihinsel körelmeye hapsedildik. Tam hadiseler aydınlanıyor derken alevi, Sünni karşıtlığı varmış gibi sergilenen kışkırtıcı eylemler ile başlayan olayların acısı henüz unutulmazken 1980 darbesi ile susturulduk. Asala ile kabuk tutan ve PKK ile büyük bir kangrene dönüşen terör olayları neticesinde, bir jandarma genel komutanı, bir cumhurbaşkanı, nice milli ruhlu devlet görevlileri, aydın ve akademisyenleri geçirdikleri suikastlar ve sabotajlar ile şehit verdik. Tam hadiselerin aydınlanma aşamasına girdiğimizde önce merhum Alparslan Türkeş’in şüpheli ölümü, ardından gelen 28 Şubat post modern darbe girişimi ile bastırılan sağ düşünce merkezlerinin de sahadan uzaklaştırılmasıyla birlikte her açıdan boşalan alanları dolduran gladio politikalarını açıkça gördük.
2001 krizi ile iflasın eşiğine gelen ekonomik sistem işçiye, üretene ve emekçiye göz açtırmazken ihtiyaçları karşılamak için el açıp borçlanan bir ülke haline getirildik. Bütün bu zorluklar yaşanırken yeni bir düşünce, din, dil, toplum, sosyal politikalar, aydın düşünce sınıfı ve siyaset kavramının şekil aldırıldığı görülmektedir. İşleyen süreç ve siyasi akım ile birlikte şekil alan devlet kadroları zehrin kendisini hazır hale getirdiği kıvamı yakalamış ve binlerce yıllık devlet geleneğini yok etmek adına sinsi ve illet bir arayışa yönelerek devlet kurumlarının gücünü kullanarak yine devlete ve meşru hükümete tuzaklar kurup yıldırma ve yıpratmaya çalışmıştır. 7 Şubat mit krizi, 17 ve 25 Aralık ve son olarak 15 Temmuz darbe girişimi ile şekil alan ve yine devletin emanetçisi aziz milletin sahaya inip sürece müdahale etmesiyle son bulan ihanet girişimlerinin önü kesilmiştir.
Eğer devlet stratejisinde tarihi diyalektik mücadele ile okuyan bir üst kurul veya kurum olmuş olsaydı, biz 1960,1980 darbesi ve ardından sirayet eden 28 Şubat post modern darbesi ile devlet kurumlarını gladyo’ nun ürettiği bakteri politikalarına yem etmezdik. Bu bakteriler de devlet kurumlarına sirayet edip devlet stratejisini tehdit altına alamaz ve böylece 15 Temmuz gibi vehim bir ihanet hadisesini yaşamazdık. Böylece siyasetçiler gerçek dışı gündemler ile hiçbir şekilde kandırılamazdı. Devlet aklı ile bir bütün halinde işlevsellik gerçekleşirdi. İktidar ve muktedirlik kavgası da son bulup ülkenin istikbali uğruna istiklal şuuru içerisinde bütünleşirlerdi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile değişecek olan devlet stratejisinde Milli Güvenlik Kurulu’ nun en üst karar ve strateji merkezi haline getirilmesiyle birlikte devletin, gözü (diplomasi), kulağı (istihbarat), elleri (emniyet), ayakları (güvenlik), gövdesi (kamu yönetimi ve bürokrasi) emin bir şekilde muhafaza edilip bütün bu organların koordinasyonunu milli bir ruh ile sağlayacaktır. Değişen dünyayı makyajlı hali ile değil esas olan emellerinin teferruatına vakıf olarak analiz ederek ülke, devlet ve millet adına karşı önlemlerin almasını nitelikli kılacaktır. Bütün bu olumlu değerler tarihi diyalektik mücadele ile anlamak ile elde edilecektir. Milli Güvenlik Kurulu tarihi diyalektik mücadele ile okuyarak Türkiye cumhuriyeti devletinin ufkunu aydın tutacaktır.