Bu söz, sıklıkla anlatılan ve ders çıkarılması gereken bir deyimdir. Hele de "bana değmeyen yılan bin yaşasın!" gibi saçma sapan bir söze karşılık çok daha anlamlı olmaktadır. Bu deyimi, “bir olay veya durum karşısında sorunun çözümü için, sorumluluk alarak çalışmaya başlamak” veya “sorunların çözümü için, üzerine fedakârca ve cesurca gitmek” şeklinde açıklayabiliriz.
Deyimler ve atasözleri, az söz ile çok söz anlatma sanatıdır. Bunlardan biri, “taşın altına elini koyma” deyimidir. Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği MEYAD, bu deyimin en güzel örneklerinden biridir. Bu deyim ile ilgili güzel bir hikâye vardır. Prof. Dr. Nurullah Genç, hikâyeyi şu şekilde anlatmaktadır; “Padişah, yolun ortasına bir taş koyar ve pencereden insanların ne yapacağını merakla seyretmeye başlar. Vezir gelir. Taşın etrafında döner. “Sultan ile konuşayım ve yolun ortasındaki taşları kaldıran bir adam bulalım, kadro tahsis edelim” der ve gider. Bir süre sonra asker gelir. Taşın etrafında döner ve “vezirle konuşayım. Yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğimizi kararlaştıralım” der ve gider. Farklı birçok kişi gelir. Menfaatperest ve saray dalkavuğu da gelir. Taşın etrafında taklalar atar ve “padişahıma bununla ilgili bir şiir yazayım” der ve gider. En sonunda bir köylü gelir. Yolun ortasında duran ve insanların geçmesini engelleyen bu taşı, insanları rahatlatmak ve insanlara yardımcı olmak büyük “sadakadır” inancıyla da tüm gücünü kullanarak taşı, yoldan sürükleyerek kenara alır ve yolu açar. Taşın altında bir kese görür. Kesenin üzerinde padişah şu notu yazmıştır; “taşın altına eli koymasını becerenler içindir” (https://www.youtube.com/watch?v=DmaCJeyA_A0).
Toplumsal yaşamda, birçok sorun ya da hikâyedeki deyimle, yolumuzun üzerinde birçok taş bulunabilmektedir. Bu taşlar; ellerimizi, ayaklarımızı ve bedenlerimizi yaralayabilmektedirler! Kimi zaman da ve en önemlisi yüreğimizi yaralayanlardır! Yürek yaralanması, tahribatı ya da yıkıcılığı daha fazla olabilmektedir. Kuşkusuz taş sözcüğü, mecaz anlamında kullanılmaktadır. Hayatın her alanında yaşadıklarımız ya da bizlere yaşatılan sorunlar/dertler kast edilmektedir.
Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları (STK) çalışmalarının ya da hizmetlerinin ana ekseni insan olması gerekmektedir. Amaç; en yüce varlık olan insanın; huzur ve güven ortamında adalet ile yaşayabilmesi, çalışabileceği ortamlar oluşturarak oluşabilecek sorunları ortadan kaldırmaktır. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) bunu, “insana yaraşır iş ortamları” olarak tanımlamaktadır.
Her kurum, kuruluş ya da birey, uzman olduğu alanda görevini yerine getirerek insan mutluluğuna katkı yapabilir. Sıklıkla yazdığım gibi, çalışma hayatı, insan yaşamının ana merkezidir. En çok zaman geçirilen, emek verilen ve geçim kaynağı alanıdır. Bu alan için yolda duran en önemli taşlardan biri, iş yaşamında karşılaştığımız; baskılar, ötekileştirmeler, yok saymalar, aşağılamalar, hakaretler, tehditler gibi çok sayıda yürek yaralayıcı (taşlar) davranışlardır. Bilimsel olarak bu durumu açıklayan kavrama işyerinde psikolojik taciz/yıldırma diyoruz. Bu davranışlar, insan yüreklerini kan-revan içinde bırakmaktadırlar. Bunalıma, boşanmalara, yaşama arzusunun yok olmasına ve hatta intihara sürüklenebilmektedirler. Baş etmek, derdini anlatabilmek, hele de ispat edebilmek bir hayli güçtür. Bunu yaşayanlar, ne demek istediğimi çok iyi anlayabilmektedirler. Ama yaşamayanlar veya tuzu kuru olanlar, “tok açın halinden ne anlar” misali konuya duyarsız, gereksiz ve “eski köye yeni adet” olarak görmeye devam ediyorlar.
Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD), bu sorunlara duyarsız kalmıyor ve var olduğu sürece de kalmayacaktır. Bu amaçla derneğimizi kurduk. İnsanları yaralayan, yok edebilen “yoldaki taşlar”, çalışma hayatı için yıldırma ya da uluslararası adıyla mobbing davranışlarıdır. Bu taşlar, teknolojik gelişmelerle; internet ve sosyal medya gibi araçların kullanılması ile yeni bir boyut kazanmakta, yıkıcılığı artarak devam etmektedir. Sorunun önemi ve haksızlığın ortadan kaldırılması amacıyla; anlatmaya ve faaliyetlerimizi çok yönlü olarak gerçekleştirmeye devam ediyoruz ve etmek zorundayız. Bu zorunluluk, insan ve ülke içindir. Çünkü daha çok üretmek, ürettiklerimizi de daha kaliteli üretmemiz gerekiyor. Bunu; kafası dingin ve kendini güvende hissedebilen insan yapabilecektir. Yoksa adeta birbirini yok etmeye “and içmiş” Dünya’nın korkunç emperyalizminde, özgürce yaşamak imkânsızdır. Yaşatmazlar!
MEYAD, taşın altındaki altın kese için değil, insanların mutluluğu, iş barışı, işyeri huzuru, ülkenin gelişip güçlenmesi ve destek verdiklerinin de aklına gelirse, "teşekkür ederim" ya da "Allah razı olsun" demeleri için bu çabaları ve fedakârlıkları yapmaktadır. MEYAD, bu fedakârlıkları takdir eden, elinden geleni yapmak ve katkı vermek isteyen herkesindir.