Coğrafyamızda taşlar yerinden oynayalı çok zaman oldu. Sürecin, ‘yuvarlanma’ aşaması başlamış gibi görünüyor.
Kısa bir döküm yapalım:
- Ukrayna üzerinden devam eden, fakat ittirici gücü ABD-İngiltere olan savaş yeni bir aşamaya geçti. Taraflar artık ciddi ciddi, nükleer silah kullanmaktan söz ediyor.
- Lübnan’a abanan İsrail, İran destekli Hizbullah örgütünün lider kadrosunun neredeyse tamamını öldürdükten sonra, Batılı hamilerinin bastırmasıyla, ateşkesi kabul etti. Pamuk ipliğine bağlı kabilinden de olsa, Lübnan üzerinden süren kapışma, bir anlamda soğumaya bırakıldı.
- Gazze’de yaşanan vahşet, tarihin en ağır katliamlarından biri olarak kayıtlara geçti. İsrail’in kuduz köpek gibi saldırıları, sahibi olan Batılı emperyalistlerin teşvik ve desteğiyle yürütüyor. Katledilen Gazzeli Müslüman sayısı en az 50 bin oldu. 2 milyondan fazla insan yerinden yurdundan oldu. Gazze, neredeyse haritadan silindi. Nihayet şimdilerde kalıcı ateşkesin lafı edilmeye başladı.
- Tam da Lübnan ve Gazze’deki vahşet durur mu sorusu aklımıza düşerken, bu kez Suriye karıştı. Muhalif diye tanımlanan ‘yeni ittifak’, beklenmedik bir anda Halep’e yürümeye başladı.
DEVLETLERİN POZİSYONLARI
Suriye üzerinden devam edelim: ‘Muhalif’ tanımına giren askerî gücün, hangi ülkelerin desteğiyle veya menfaatine uygun hareket ettiği henüz netleşmedi.
Muhalifler karşısında dayanması zor görünen rejim güçleri, yani Esat yönetimi, bir yandan Halep’ten çekilmeye yönelirken, diğer yandan Rusya’ya imdat çağrıları yaptı.
Rusya her ne kadar muhalifleri havadan bombalama yoluna gitse de Esat rejiminin arkasında ne ölçüde duracağı/durabileceği belirsiz. Ukrayna’da başı büyük belada olan, bu yüzden ‘nükleer silah kullanma’ kartını masaya süren Rusya’nın, Suriye’de ağır çatışmalara girmesi çok da mümkün görünmüyor.
Suriye’yi babasının çiftliğine çeviren İran, boş-beleş tehditlerinin ve emperyalistlerle girdiği oyundaşlığın acı meyvesini yemiş durumda. Oyundaşlık ettiği Batılıların, İsrail’i kullanarak kurguladığı oyun, günün sonunda İran’ın Lübnan, Irak ve Suriye üzerindeki gücünü iyice törpüledi.
Şiî Hilali safsatasıyla, etrafındaki bütün Müslüman ülkeler üzerinde fitne fesat tertipleyen İran, bugün gelinen noktada; kendi üst düzey adamlarının yanı sıra, destekçisi olduğu milis gruplarının tüm yöneticilerinin katledilmesine de ses çıkaramaz oldu. Dikkat ediniz, son birkaç aydır, İran’dan; “İntikamımız acı olacak… Çok sert karşılık vereceğiz…” yollu boş tehditler gelmez oldu.
İRAN’IN KIRILAN ETKİSİ
Elbette İran’ın sesinin kısılması, Suriye’deki Şiî milisler ve sivil halk üzerindeki etkisini, dahası güvenilirliğini sarsmış görünüyor. Gazze’deki İsrail vahşetini, boş tehditlerle ve hedefine ulaşamayan füzelerle geçiştiren İran, Lübnan’daki kendisine müzahir unsurlara yönelik saldırılar karşısında da ‘tavanı seyreder’ durumda kaldı.
Özetlemek gerekirse, mevcut tabloda İran’ın, Suriye’de ciddi bir operasyona girişmesi zor görünüyor.
Diğer taraftan, İsrail’in Lübnan sonrasındaki muhtemel hedefinin Suriye olduğu, uçuk bir yorum değil. Nitekim Golan Tepelerini tümden gasp etmeye çalışan İsrail, arada bir de Şam başta olmak üzere, bazı Suriye şehirlerini bombalıyor.
TERÖRE KİLİT
Türkiye’nin uzunca bir süredir Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü terörü temizleme operasyonları, gelinen noktada büyük bir önem kazanıyor.
Türk güvenlik kaynakları, Irak’ın Zap bölgesindeki kilidin kapatıldığını duyurdu. Elbette sınırımızın o tarafındaki bölücü terör sadece Zap’ta bulunmuyor. Civarda onlarca PKK varlığı söz konusu. Zap’ta kilidin kapanmasını, Türkiye sınırı ile Irak’ın kuzeyindeki tüm düşman unsurların irtibatının kesilmesi olarak anlayabiliriz.
Yine, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bilgi Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin son zamanlardaki açıklamalarının satır aralarında, Suriye’deki güvenli bölgenin tamamlanacağının şifreleri yer alıyordu. Hatta Türkiye bir yıl öncesinde büyük bir operasyona hazırlanırken, İsrail’in Gazze’de katliama başlaması, Türk Devleti’nin hesapları ertelemesini gerektirmişti.
RİSKLER/FIRSATLAR
Nihayet, ABD Başkanlık seçimleri tamamlandı. Başkan Joe Biden şahsında temsil edilen küresel çete, seçimi kaybetti. 20 Ocak’tan sonra İkinci Trump Dönemi başlıyor. Seçimi kaybeden Biden ise ‘topal ördek’ olarak, süresini tamamlamaya çalışıyor.
Bu süreç, çevremizdeki coğrafyalarda yürütülmekte olan Batılı emperyalist oyunlarında bir açık, zaaf doğuruyor mu? Buna ‘hayır’ demek kolay değil.
Mesele Ukrayna’da gelinen tehlikeli noktayla birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye’nin, güneyindeki coğrafyada terörü bitirecek hamleleri yapması, 2016’daki operasyonlara nazaran çok daha kolay görünüyor.
Kimsenin beklemediği bir zamanda, Halep üzerinden başlatılan muhalif ilerleme, Türkiye’nin kilitleri kapatma hamlesi için uygun bir zemin oluştuğuna işaret ediyor.
Tüm bunların üzerine, Türk Devleti’nin, Halep çevresinde yaşananlar için net bir tavır koymaması dikkat çekicidir.
Yine hatırlatmakta yarar var: Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın epeydir dillendirdiği “Beşşar Esat’la görüşebiliriz. Suriye’nin toprak bütünlüğü, ancak birlikte hareketimizle mümkün olur…” mealindeki çağrıları, Rusya’nın da olumlu tavrına rağmen, Suriye rejimi tarafından ‘oyalama-sessiz geçiştirme’ muamelesi görüyor.
Bazılarının, laf anlaması ve harekete geçmesi için; ya ‘teşvik edilmesi’ ya da ‘sopayı görmesi’ gerekiyor. Suriye’de, sınırımızın hemen dibinde yaşananları bir de bu gözle değerlendirelim.
Epey zamandır yerinden oynamış olan taşlar, galiba yuvarlanmaya başlıyor.