Her zaman damdan düşer gibi kararlar alındığı için, günümüzde TEOG sınavlarının kaldırdık denmesi de şaşırtıcı olmamıştır. Bu karara sevinmek mi gerekir? Anlamak için Ülkemizde yapılan sınavlar tarihine bakalım.
Osmanlı döneminde halkın okuma yazma konusunda başarısı yok denecek kadardır. Bin haneli bir köyde, bir mektup okuyacak kişiyi bulmak bile zordu. Cumhuriyet yönetimleri, özellikle ATATÜRK VE ARKADAŞLARI, okuma yazma sorununu çözmek için, hızlı bir atılıma girişmiş. Dünyanın takdir ettiği bir sistemi uygulamaya koymuş. HASAN ALİ YÜCEL VE İSMAİL HAKKI TONGUÇ, 1957 yılına kadar okulsuz köy bırakmamak ve öğretmensiz okul bırakmamak üzere eğitim öğretim seferberliğini başlatmışlardır.
İkinci Dünya Savaşının ortalığı kasıp kavurduğu ortamda, 63 İl’imizin her üç İl’in birinde 21 tane öğretmen okulları açarak, sorunu kökünden çözme çalışmasına girişmiş. Bunun yanında meslek okulları, ortaokullar ve liseler de açarak Millî Eğitimizin, millî olması yolunda gayret gösterilmiştir.
Üniversiteler de açılmaya başlanmış. Lise ve dengi okullardan mezunlar artmış. İsteyen istediği üniversiteye başvurmakta ve üniversitelere girebilmektedir. Ortada ne bir ilkokul için, ne bir ortaokul için, ne bir lise için, ne de bir meslek okulları için giriş problemi yoktur. İsteyen istediği okula sınavsız giriyor. Tahsilini yapıyordu. 1970 li yıllara girildiğinde sıkıntılar başlamıştır. Millî Eğitim, millîliğini kaybetmiş. Günü kurtarmak adına uygulamalara geçilmiş. Keyfi uygulamalar bu gün de devam etmektedir.
Bakın ilk sıkıntılar üniversitelere girişlerde başlamıştır. İlk önceleri kendisine başvuran öğrencileri sınavsız alırken, sonraları kontenjanları dolduğu için, bazı yollara başvurmuştur. Bir dönem üniversiteler başvuru sırasına göre öğrenci almış. Bir dönem, öğrenciye verilen eğitimin niteliğine göre öğrenci almış. Bir dönem de Lise bitirme derecesine bakarak öğrenci almıştır. Ancak ciddi bir planlama yapılmadığı için, üniversiteler öğrenci alımlarında zorda kalmışlardır.
Bu defa fakülteler kendi amaçlarına uygun giriş sınavları yapmaya başlamış. Bu durum öğrenciler açısından ciddi sıkıntılara yol açmış. Adaletsiz durumlar ortaya çıkmış. Şöyle ki! İstanbul’da bir fakülte. Erzurum’da bir fakülte. İkisi de aynı gün sınav yapıyor. Öğrencinin iki yerde de yapılan sınavlara girme şansı yok. Bir başka sıkıntı, siyasi kişiler, Ağa’lar, Paşa’lar, Üniversite yönetimlerine baskı yaparak, kendi yakınlarını üniversiteye aldırma yoluna başvurmuşlar.
Daha da olmadı, Üniversite yönetimleri, mesainin bitmesine on dakika, yirmi dakika kala öğrenci alımı adına okulunda ilanlar vermişler. Haberli olan kişiler başvurusunu yapmış. Kaydını yaptırmış. En düşük puanlı öğrencileri almış. Adaletsiz işlemler ayyuka çıkmıştır. Bu adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için 1974 yılında “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme merkezi “ kurulmuş. “ÜSYM” ADIYLA KURULMUŞ. 1981 yılında Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kurulmuş. 1911 yılına gelindiğinde ÜSYM, “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı” adını ÖSYM Başkanlığı, yılda kırk kadar sınav yapar. Açılımlarını yazmayacağım. YGS, LYS, STS, JANA, DUS, TUS, ALS, ALES, YDS, PMYO, KPSS, DGS, YDS, ÜGYS, ÖSS, ÖYS sınavlarını yapar. Sadece sınavlar yapar. Okullar öğrencileri yerleştirir. İyi oluyor derken, adalet sağlanıyor derken, kurum kendisini FETÖ’cülerin eline teslim eder. Son on yıl her türlü adaletsizlikler ve ahlaksızlar, ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılır. Bu gün Fetöcü diye eşinden, işinden, malvarlığından, ülke vatandaşlığından çıkarılan yüz binlerin günahı Fetocuların ve ÖSYM Başkanlığının üzerinedir.
İnsanlar neden FETO’NUN tuzağına düştü. Ve de düşürüldü. Hak etmediği halde sınavlar kazandı. Hak etmediği halde makam sahibi oldu. Hak etmediği halde paralar kazandı. İtibar sahibi oldu. Şöhret sahibi oldu. Lüks yaşama kavuştu. Açığa alınan hâkimler sayısına bakarak, en az beş yüz bin dava Fetullahçıların istediği doğrultuda sonuçlandı. Ülkenin dalalet duygusu büyük yaralar aldı. Açığa alınan asker, polis, öğretmen, kamu çalışanı, iş adamı, sanatkâr, fabrikatör, şeyh, ağalar var. Ülkenin hiyerarşik düzeni alt üst oldu. Burada suçun ana nedeni sınavlar ve sınavlar nedeniyle haksız kazanımlar elde etmektir. Bu demek istediğimi anladınız diye düşünüyorum.
Şimdi TEOG sınavlarını kaldırmakla, yarınlarda karşılaşacağımız olaylar geçmişte yaşadıklarımızdan farklı olmayacaktır. Doğrudur. Lise ve dengi okullara girişler sınavsız olacaktır. Ortadan birinci basamak sınav kalkacak. Yani öğrenci TEOG sınavına girmeyecek. Ama daha sonra, eskisi gibi istediği bir okula girebilmek için, yine sınavlara girecek mi? TEOG sınavlarına girmese bile, sonraki senelerde istediği okula girebilmek için veliler ve öğrenciler şimdiden kendilerini iyi bir okulda okumak için çaba gösterecek mi?
Elbette iyi bir okul ve iyi bir eğitim öğretim yapan okul arayışına girecektir. Bu gün fen liseleri var mı? Anadolu Liseleri var mı? Bu okulların öğretmenleri sınav kazanarak bu okullarda görev yapmaktalar mı? Bu defa öğrenciler ve veliler fen liselerine girebilmek, çocuklarını bu okullara yerleştirmek için, akla gelebilecek her yolu deneyeceklerdir. Sınavları okul yönetimleri kendileri yapacağı için, rüşvetin, adam kayırmanın, siyasi baskıların, eşraf, ağa baskının, zorbalığın önü nasıl alınacak? Yıllar öncesinde Üniversite girişlerinde yaşanan acı olaylar yeniden hortlayacak.
Demek istediği şudur. TEOG sınavlarını kaldırmak öğrenciler için olsun, veliler açısından olsun, bir kurtuluş değildir. Tam tersine hırsızlık isteğini, yolsuzluk isteğini, haksızlık isteğini çocuk yaşlara indirgemektir. Aynı zamanda bu okul öğretmenlerinin ve yöneticilerinin elini kolunu bağlamaktır. Bu yol ÖSYM yolsuzluğundan ve fotoculuktan daha tehlikeli bir yoldur.