Hayatında olan olayları oku emri ile kitaptaki ayetlere göre okuması sonucu ilahi mutluluğa uygun yaşamanı sürdürüp, esma isimlerine göre hayatını en güzel bir şekilde geçirmesi yüce yaratıcımız tarafından istenmektedir.
Peygamberler küçük, büyük günah işlemezler. Zelle işleyebilir. Zelle ise günah değildir. Karşılaştığı şartlarda doğruyu bulmak için efdali ve en uygununu yapmayıp, fadılı, yani fazileti tercih etmeleridir. (Riyad-ün-nasıhin)
Bunun örneğini Hz Yusuf a.s.n zindanı Yusuf suresi 33; Yusuf: «Ey Rabbim, zindan bana bunların davet ettikleri işten daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına düşer, cahillerden olurum» dedi. ) Peygamberler Nefs murakabesiyle Şeytan'ın ayartmasından kurtulur. Kışkırtıcı şartlar altında gösterebildiği takva örneği onda hiçbir günaha girme hissi uyandırmaz. İmtihanlarını Yüce Allah’ın bahşettiği tevazuun, sadakatin, takvanın, izzetin, adaletin, murakabenin ve ruhi dengenin en mükemmel nitelikleri olan erdemleri akıl yolu ile fark ettiği her şer de, Rabbine kendisini günah tuzaklarından koruması için tam bir teslimiyetle yakarması ve nefsi emmarenin zaafını bilmeleridir: "Rabbim ben zayıfım, sonunda bu tahriklerin dayanma gücümü aşmasından korkarım. Beni tuzağına çeken bu tür bir günahı işlemektense zindana girmeyi tercih ederim." Yusuf suresi 34;(Bunun üzerine Rabbi duasını kabul buyurup onların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Muhakkak O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir. ) buyrulmaktadır.
Peygamberlerin zelle işlemesi, onların imtihanında faziletini, halife olarak gönderilen bizlerin, hayır ve şerle imtihanımızda günah ve hatalarımız, kusurlarımız için fakrı aczi yeti içinde bu işleri düzenleyen bir yaratıcının olduğunu ruhun sonsuz cehenneme girmemesi için, SABIR” İlahi Esması ile rızasını kazanmak için GAFFAR, AFUV, GAFUR ve TEVVAB (tövbeleri kabul eden) ilahi isimlerini sığınmayı ve cennette SABIR etmeyi gerektirecek hiçbir olay yok, Allah’ın yeryüzündeki yağmurları beklentisiz yağdırdığı gibi orada da her şeyi rahmetiyle kulun emrine verdiği, Dünyada Allah’ı tanıma kulluğun gereği, verilenleri, varlık ve darlığı okumaz ve hayatına yapılanları yaratılışındaki hikmetleri göremezse, işlenilen günahlar kalpte kara notalar oluşturarak kap kara kalple ahrette nefsinin kendine zulüm ettiğini ve Şeytan’ın da taraftarı olarak haşr olmasıyla, elem dolu bir azap, 2-10,178;3-21,77,91,188, gazap üstüne gazap ve inkar edenlere alçaltıcı azap 2-90, Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. 4-14, büyük azap 2-7;3-105,176, Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır. 6-70, Ahreti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez 2-86, ahrette pişmanlığın bir faydası olmadığını bildirilen azaplar sonucunda feryat edileceği yüce kitabımızda bildirilmektedir.
Yaşamımızda oluşan olaylarda, birden fazla tercihlerimiz, hiçbir zorlamaya maruz kalmaksızın irademize bağlı karar verip, oluşan, hata, yanlışlıklar günah veya olumsuzlukları, işlediğimiz amel veya emel ile oluşan suçu, kendimizden başkasına yükleyemeyiz. Tercihimizi öğrendiğimiz İslami ilime bağlı olarak karar vermeliyiz. İsra suresinde de 13 - Her insanın amel defterini boynuna doladık, kıyamet günü açılmış bulacağı kitabı önüne çıkarırız. 14- "Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak sana nefsin yeter!" deriz. ‘’ Tercihlerimizi ayet hadise uygun olup olmama veya yan çizme (Nur suresi 47-Bir de "Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik" diyorlar da, sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir) işimize geleni alıp işimize gelmeyeni almama, ibadette riya etmeden samimi iman ehli olma veya olmama, verilen rızka göre müsrif olup olmama, kaba haşin davranıp davranmama, hayra engel olup olmama, israf edip etmeme, fitne fesat yayıp yaymama, cimrilik, ayetlere uygun giyinip-giyinmeme, dedikodu gıybet hased etme, kibir- gurur ve ucuba düşme, nefsin arzularına uyup-uymama haram ve helalde duyarsız olma, her verilenden hesap verme ve her işi güzelce halletme veya halletmemeyi, sivri dilliliği ve dünya sevgisini amel defterinde görmemiz olur.
Çekilen, zülüm ve sıkıntılara sabır isminin ruhumuzda ve bedenimizde tecellisi sayesinde namaz ve sabırla yaratıcımızdan yardım isteyerek sıkıntıları Allah c.c. izni ile atlatabiliriz. Burada günahların geldiği yerler kulak, dil, göz, el, nefis ve mideye karşı duyarlı ve sorumlu olmak haram ve şüphelileri yememek her mümine ve müminin en başta gelen görevidir. Her oluşan olayın gerçekleştiricisi olan yaratıcımızın esmalarını okudukça ve bu işaretleri gördükçe o zaman “ben” den kendi fiil ve davranışlarını görmekten uzaklaşır Tek mutlak otorite ve olayların hüküm ve hikmetiyle düzenleyen ALLAH’ı içimizde hissederek, tecellileri kendimizde ve evrende idrak edebilmektir.
Kûfe şehrinde oturan İmam-ı Azam’ın ayakkabı tamircisi yan komşusu akşam sofrada içki içip, bağırması çağırması nara atması ile imamı rahatsız ederdi.
Birkaç akşam komşunun sesi gelmeyince: Ne oldu acaba? Diyerek, O’nu tanıyanlara sorunca, bir iftiraya sonunda valinin, hapse attırdığını, bu sebeple sesini işitemediğini komşusunun başına gelenlerden habersiz oluşuna üzüldü. Sabah namazından sonra atına binip doğruca valinin konağına gitti. Vali, hürmetle karşıladı. Bir isteğinin olup olmadığını sordu. İmam: “Ayakkabı tamiriyle uğraşan yakın bir komşumun yanlışlık sonucu hapsedildiğini duydum. Durumun yeniden gözden geçirilmesini rica ederim” dedi. Olay yeniden araştırılınca, adamın suçsuz olması sonucu. serbest bırakıldı. İmam, komşusu hapisten çıkınca dışarıda atının terkisinde, evine götürdü. ondan özür diledi. Aziz komşum, kusura bakma, durumu geç öğrendiğim için komşuluk hakkını yerine getirmekte geciktim. Affımı rica ediyorum... dedi.
İmamı bu davranışı karşısında komşu, çok mahcup olmuştu yaptıklarına: “Ey İmam! Beni büyük bir mahcubiyette bıraktınız. Ben size rahatsızlık verdiğim halde, siz bana iyilik yaptınız, hapisten kurtulmam için çalıştınız. Bundan sonra Allah'a söz veriyorum ki, bir daha içki içmeyeceğim. Komşularımı asla rahatsız etmeyeceğim” dedi.
Komşusu, verdiği sözde durdu. Bir daha ağzına içki koymadı. Ellinden geldiğince insanlara faydalı olmaya çalıştı. İmam-ı Azam'ın komşusuna gösterdiği sabır ve ilgi, onu yaşadığı sefil hayattan kurtarmış; cemiyete faydalı bir insan yapmıştı. Her başarı Allah’tandır. Başarı sahibini yaratmasaydı başarıdan bahsedebilir miydik? Selam ve duayla…