Tevessül

Süleyman Göksu

Tevessül, vesile: Allahü Teala’nın, kendisine yaklaşmak için sebep ve ihtiyaçların görülmesine vasıta kıldığı her şeydir.

Silsile-i Sadat-ı Nakşibediyye’den Muhammed Mazhar (k.s.) Hazretleri buyurdu: Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in Kabr-i Şerifleri huzurunda durmak ve ona salat ve selam getirmek, onun Hak Teâlâ nezdindeki yüce makamı ile tevessül ederek ondan yardım ve şefaatini istemek, en makbul, sevabı en çok ümit olunan ve Hak Teala’ya yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine Resulullah’ın Ashabı, Ehl-i Beyti ve ümmetinin evliyası ile tevessül etmek onları vesile kılmak da böyledir.

Allâme Kastalani (rh.) Mevahib-i Ledünniyye’de “Kim bundan başka surette inanır (tevessülü inkar eder)se İslam bağını boynundan çıkarmış; Allahü Teala’ya ve Resulüne ve (ehl-i sünnet) âlimlerine muhalefet etmiş olur” demiştir.

İslam tarihinde tevessülün örnekleri vardır: Hicretin 18. (M. 639) senesinde Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Arap Yarımadası’na yağmur yağmadı. Yerler kurudu; toprak, kül gibi rüzgârla uçar oldu.

İnsanlar, hayvanlar aç kaldı. Hazret-i Ömer (r.a.), komşu vilayetlerdeki valilerden yardım istedi. Evvela Suriye emiri Ebu Ubeyde (r.a.) Hazretleri, dört bin yük zahire gönderdi. Filistin emiri Amr bin As (r.a.) Hazretleri Mısır’dan zahire tedarik ederek Kızıldeniz’den gemilerle gönderdi. Böylece Medine-i Münevvere’de bolluk oldu.

Sonra Hazret-i Ömer (r.a.) insanlar ile beraber yağmur duasına çıktı ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri’nin amcası Abbas (r.a.) Hazretleri’nin elinden tuttu: “Ya Rabbi! Peygamberinin amcası ile sana tevessül eder, sana yaklaşırız” diyerek diz çöktü, dua ve niyaza başladı. Hazret-i Abbas da Cenab-ı Hakk’a yalvarıyor ve gözyaşları sakalından aşağı dökülüyordu. Hazret-i Ömer de diz çöküp duruyordu. Derhal bulutlar

belirdi, yağmur yağmağa başladı. Bu hâdise ile Peygamber Efendimize yakınlığın halk nazarında şan ve şerefi çoğaldı. Herkes teberrüken Hazret-i Abbas’ın eteklerine yapışır oldu.