Geçen gün bir Kurumda “Ahlak, Adalet ve Etik Değerler” üzerine sunduğum seminerde ekrana bazı sözleri yansıtarak, “işte bu sözlerle Bizi kandırdılar ve toplum yapımızı bozdular” şeklinde konuştum.” O sözleri sizler için burada da sıralayayım:
“Üzümü ye bağını sorma.”
“Bal tutan parmağını yalar.”
“Gemisini kurtaran kaptan.”
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
“Her koyun kendi bacağından asılır.”
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın.”
Ekrana yansıttığım bu sözler üzerine seminer dinleyicisi bir kişi söz alarak şu kritik soruyu sordu: “Bu ekrandaki sözler bizim kendi özgün yapımızdan kaynaklanan sözler midir? Yani atalarımızın gerçekten söylediği sözler midir? Yoksa atasözü diye Bize yutturulan ve dışarıdan Bizim toplumumuza kasden yerleştirilen sözler midir.”
Bu güzel ve yerinde soru için, önce o Kardeşimize teşekkür ettikten sonra cevap olarak şu sözleri ifade ettim: “Bu sözler Bizim öz değerlerimize aykırıdır. Bu sözler İslamî şuur sahibi bir Müslümanın söyleyeceği sözler değildir. Arkadaşlar, bu seminerde bu önemli tesbiti belirttikten sonra şunları söyleyebilirim. Bu şekilde daha binlerce yanlış sözlerin toplumumuzda yer bulmasını ve maalesef benimsenmiş olmasını, ben “Toplum Mühendisliğine” bağlıyorum. O Toplum Mühendisliği ki bu Topraklarda 1000 yıl önce başladı. Biz ne zaman ki Malazgirt’te düşmanı yenerek Anadolu’ya adım attık. Kol ve bilek gücüyle Bizi yenemeyeceğini anlayan düşman plan yapmaya ve Bizi öz değerlerimizi kaybettirerek yenmeye çalışmıştır. Hâlen de çalışmaktadır.”
Evet, o seminerde bu sözleri böylece sarf ettim.
Evet, şurası bir gerçek ki, Hristiyan Haçlılar ve Siyonist Yahudiler, Bizi yenmek için Toplum Mühendisliği yöntemlerini asırlardır kullanıyorlar. Aramıza nifak sokuyorlar. Sağcı-solcu, Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Batılı-Doğulu benzeri ayrıştırmalarla bu Ülke Topraklarında her türlü yöntemi kullanarak ve her türlü gereksiz detayı öne çıkartmak suretiyle Bizi güçsüz düşürmeye çalışıyorlar. Toplumun içerisindeki Müslümanları imandan uzaklaştırmak için TV dizileri, film ve sinemalardan tutun da, roman ve hikayelere kadar ince detaylarla hazırlanmış yöntemlerle tuzak kuruyorlar. Din ve İmandan uzaklaşan kime yaklaşır? Elbette Hristiyan Haçlılara ve Siyonist Yahudilere yaklaşır. Çünkü fizik olaylarda geçerli olan kural sosyal olaylarda da geçerlidir. Tabiat boşluk kaldırmaz. Bir değerin yerini başka bir değer hemen alır. İslami şuur giderse, yerini başka bir bilinç alır.
Batılıların bu Ülkede Toplum Mühendisliği uyguladığı çok açık gerçek de, bu Mühendisliği Biz de kendi esas şuurumuzu tekrar kazanmak ve kendi öz değerlerimize dönmek için uygulayamayız mı?
El cevap: Uygularız elbet.
“Toplum Mühendisliği” denilince hemen akla olumsuz çağrışım gelse de, esasında her Müslümanın bir “Toplum Mühendisi” olması gerekir. Daha açıkçası, “Toplum Mühendisliğini” Biz de kendi insanımızı iman sahibi, şuurlu ve ahlaklı bir halde diri ve ayakta tutmak için kullanmalıyız. Toplum Mühendisliği tek başına ne iyi, ne de kötüdür? Kullandığı yere göre değişir. Toplum Mühendisliğini İslam adına ve ahlaklı bir nesil yetiştirmek adına kullanırsan, en gerekli ve en iyi bir yöntemdir.
Evet, Toplum Mühendisliğine farklı bakış açısı derken benim kastım budur.
Peki, Toplum Mühendisliğini bir Müslüman nasıl yerine getirebilir ve nasıl uygulayabilir? Bunun ince detayları nelerdir?
Öncelikle bu hususta her Müslüman sözlerine ve davranışlarına dikkat ederek örnek bir rol göstermelidir. Ciddi ve kararlı davranmalıdır. Yalandan kaçınmalı ve küçük de olsa yalan söyleyenleri uyarmalıdır. Toplumda dostlukların ve komşuluk ilişkilerinin canlı tutulması ve hak kavramına azami riayet edilmesi Toplum Mühendisliğinde ince detaylardır. Her Müslüman hassas olmalıdır. İslami hassasiyete sahip bir Müslüman Toplumda örnek alınıyorsa, o hassas Müslümanın yaptığı iş esasında Toplum Mühendisliği’dir. Çünkü, tek başına toplumu dizayn etmede, toplumda örnek olmada etkili bir uygulama sağlamaktadır.
Müslüman bir kişi şunu asla düşünmemelidir: “Aman, benim örnek olmamla sanki bu Toplum mu düzelecek?” Hayır böyle düşünmemeliyiz. Herkes kendi bulunduğu yerde iyilik ve doğrulukta, adalet ve ahlakta örnek olmalıdır.
Esasında Toplum Mühendisliğinde her bir şahsa görev düştüğü gibi Devlete de görev düşüyor. Devlet bazı Yazar ve Alimleri Toplum Mühendisliğinde bizzat istihdam etmelidir. Bu kişilere gerekirse bütçeden ödenek tahsis etmelidir. Ödenek tahsis edilen bu Alim ve Yazarlar, sokak sokak, köşe köşe gezerek, kimi zaman bir kahvede, kimi zaman bir seminer salonunda halka devamlı surette bilinçlenmeye, milli ve manevi değerlere bağlı olmaya dair anlatımlarda bulunmalıdır. Devlet Toplum Mühendisliği için Üniversitelerden yararlanmalıdır. Devlet Toplum Mühendisliği için Sivil Toplum Kuruluşlarından yararlanmalıdır. Tabi, etkili ve geniş bir yararlanmadan bahsediyorum. Öyle üç-beş kuruş bütçeyle, göstermelik birkaç kurum ve kuruluşa yardım yapmaktan bahsetmiyorum. Elbette, Toplum Mühendisliğinde Diyanet çok çok önemlidir.
Evet, Devlet ve her Müslüman, Toplum Mühendisliği için detaylı ve ciddi çalışmalar sergilemelidir. Ancak, bu yöntemle Toplumda bundan önce açılan yaralar kapanır ve Toplum birlik ve beraberlik içerisinde sağlam adımlarla geleceğe böylece ilerler.
Sözün özü şudur ki, Toplum Mühendisliği, kendi toplumumuza ıslah etmek ve eski değerlerine tekrar kavuşturmak için şarttır.