Torba yasa, salgın, ekonomi derken ağzı olanın konuştuğu ahkâm kestiği ülkemizde geldiğimiz nokta iç açıcı olmamakla birlikte Kaos ortamı yaratmaktan başka bir şey de getirmemektedir. Bir yandan zam fırsatçılarına meydan vermeyeceğiz, stokçuya göz açtırmayacağız, salgını fırsat bilip yokluk yaratanın yanına kar kalmayacak cezalarını vereceğiz demeçleri uçuşurken, ortaya çıkan kaos ortamında yine her kesim bildiğini okuyor. Sen istediğin kadar yokluğu yaşanan ürünlere 10 bin liradan 50 bin liraya kadar, stok yapana mal depolayana daha sonra talep artınca zamlı satarım düşüncesi ile hareket edene ceza kessen de yine el altından dolaylı yollarla işlem sürüyor.
Yeni çıkarılan torba yasasında perakendeci ve tedarikçi işletmeler tarafından girdi maliyeti ve döviz kuru artışı gibi haklı gerekçesi olmayanlar, satacakları mala veya hizmete gerekmeyen artışı yapamayacaklardır. Piyasada darlık yaratarak piyasa dengesini bozanlar, tüketicinin mallara erişimini engelleyenler cezaya tabi olacaklardır desende her konuda olduğu gibi kâğıt üstünde kalacak ve piyasa kendi arz talep dengesi ile hareket edecektir. Piyasanın ahlak kuralları işlemediği ve denetimi sağlanamadığı müddetçe çıkan yasada kâğıt üzerinde kalacaktır.
Ürününü depolarda tutanı kendi siyasi görüş ve düşüncesinde olmayan mal sahiplerini fırsat bilip cezalandırma kapısı aralanmış olacaktır. Ürününü soğuk hava deposunda tutuyorsa fırsatçıdır diyerek mi suçlayacağız? Depolara baskın düzenleyerek üreticiyi terörist olarak mı ilan edeceğiz? Doğal olarak üretim politikalarını planlı bir şekilde yürütemeyen ve üretemeyenler Tarım, sanayi ve Teknolojik alt düzenlemelerini bilimin ve teknolojinin kurallarına uyduramayan yönetimler ancak kendi toplumlarında sadece fırsatçı ve stokçulara geçit vermeye neden olurlar.
Çiftçiye sen üretme ben ithal ederim diyen zihniyet terk edilip planlı üretim politikalarını yönetemediği müddetçe fırsatçılara stokçulara da engel oluşturamazlar. Bu ortamlar üreteni de küstürdüğü gibi çiftçiyi tarladan üretimden koparır başka alanlara yönlendirir. Her sistem kendi içerisinde bir ahlak- kültür ve değer yargılarıyla hareket eder. Bunun denetimini ahlak ve planlamasını devlet vatandaşa aşılar ve yapacağı adil icraatları ve tutumuyla örnek oluşturur. En başta yönetenlerin bu ahlak ve davranış içerisinde olması beklenir. Geçmiş icraatlarıyla örnek oluşturamamış olan yönetimler ne karar alırlarsa alsınlar inandırıcı olamazlar ve toplumda güven oluşturamazlar. Çıkarılan onlarca yasa ancak kâğıt üzerinde kalır.
Karşılaştığımız salgın nedeniyle “Evde kal” diyerek üretim yapan kesimi koruma altına alamaz, teşvik veremez, devlet olarak da asgari geçimini giderecek ekonomik güce sahip değilsen, Tarımda-sanayide-turizmde ihracat gibi ülkeye döviz girdisi sağlayan yerlerde oluşacak açığı da borç içine sokulmuş bütçeyle de karşılayamazsın. İthal etmek için de döviz gerekli olduğuna göre, ancak kapı-kapı dolaşıp borç temin etme yoluna girmek zorunda kalırsın. 570 milyon dolar bütçe açığı olan, Cumhuriyetin tüm varlıklarını satıp varlık fonuna aktararak rehin gösterene kim borç verecek? Gelsin zamlar, vergiler uçandan kaçandan dolaylı yollardan para temini gelsin ama vatandaş evde kalsın.
Devlet aklıyla ve bilimin gerekleri ile yol alamayanlar, elbette ki salgın olduğunda bile bir maske dağıtımını bile doğru dürüst planlayıp dağıtımını da sağlayamazlar. Dünya Bankası bile Türkiye ekonomisi için virüs nedeniyle düşüşün daha da hızlanacağını söylüyor. Hani güçlü bir ekonomimiz vardı? Hani Türkiye uçuştaydı? 2020 yılı için açıklanan %3’lük büyüme bile %0,05 olarak öngörülüyor. Küresel ticarette aksama ile birlikte, sermayenin artan risk ile karşılaşması turizm de-ihracatta-yabancı sermaye girişlerinde ekonomimiz de olmadık zararlara neden olacaktır.
Vaktiyle ülke ekonomisi lükse- israfa gereksiz ve döviz kaybına neden olacak yatırımlara bağlanmasaydı, bu gün var olan salgını da daha güçlü olarak biraz olsun göğüsleyebilirdik. Tek yapabildiğimiz yasak koymak korku salarak yönetmek olmayabilirdi. Maalesef baştan beri mirasyedi anlayışı ve kör bir inatla savunulan siyasette ki çağdışı yol almayı bırakabilseydik, hem Devleti borç almak için avuç açmaktan, hem de vatandaşı yardıma muhtaç duruma sokmaktan kurtarabilirdik. Vatandaşın yaptığı fedakârlık ve özveri kadar yönetenlerin de Rant ve benzeri fırsatçılık peşinde koşmaktan vaz geçip özveri de bulunması gerekir.