Töre kimliksiz Seymenler kimsesiz kaldı…

Deniz Kakanaş

Tam bir asır öncesinde kızılca günler yaşayan Türkiye 27 Aralık 1919 tarihinde umutsuz bir şekilde Ankara’ya gelen Atatürk’ü büyük bir coşkuyla karşılayan Seymenler, bugünün Türkiye’sinin kurulmasında büyük moral verenlerdir.

Seymenlik Töresi; Orta Asya’dan günümüze kadar gelen bir gelenek ve görenektir.

Geçmişte Seymenlik, kızılca günlerde kurulsa da günümüzde toplumsal bir buluşma şeklinde sazın ve sözün çalınıp divanların, ağıtların, bozlakların söylendiği, genç efelerin edep adap öğrendiği, zeybeklerin ve düz oyunların oynandığı bir değer kapısıdır aslında.

Günümüzün koşullarında Seymenler kendi imkanlarıyla bir yandan topluma milli ve manevi anlamda güçlü Efeler yetiştirirken diğer yandan giyim, kuşam, araç gibi destekler alsalar da yeterli değildir. Seymenler para istemez, almaz, acıkmaz, yorulmaz gibi birçok konuda çekimser kaldıklarından, her kafadan bir ses çıktığı için kimin ne yaptığı belli değil çünkü Seymenler de kendi aralarında anlaşılmaz bir savaşta.

Oysa bu durum, UNESKO’ya tarih yazdıracak kadar zengin yaşayan bir geleneksel töredir ancak henüz kayıt altına alınmış, kurumsal bir markası, akademik anlamda çalışması bile yok.

Çok yakın bir gelecekte eğer bir ARGE yerinde bu çalışmalara bir tarz oluşturmaz, markalaştırılmaz ve kayıt altına alınamazsa bu gidişle gelecekte kültürel değerlerin yanlış taşınmasına ve anlamını kaybederek sıradanlaşmasına sebep olarak binlerce yıl Atalarımızın taşıdığı geleneksel çeşitlilik yok olmaya yüz tutacaktır.

Giyimden kuşamına birçok konuda başından sonuna kadar yanlışlıklarla dolu veya dağınıklık durumda. Yapılan programlarda, oyunlarda, sazda sözde belli bir öğreti yada bir çekidüzen olmadığı için sözler değiştiriliyor, başka şehirler tarafından türküler tescilleniyor, modeller, kumaşlar sahteleşiyor, o kadar çok yanlışlık var ki Seymenlik geleneğinde bazı okullardaki milli bayram kutlamalarında Seymen kıyafetiyle çiftetelli oynayan bile var. Yada Ankara’nın bu kadar değerli bir halk oyunu varken yeni nesil oyunları öğreniyor bu çocuklar.

Televizyon programlarında Seymen kıyafetiyle köçek oynayan kişiler de bu durumda ceza ödemek zorunda kalması gerekir çünkü eğer bir töre varsa kayıt altına almanın dışında korumazsa böyle çalışmalar çıkar karşımıza.

Şimdiye kadar Seymenlikle ilgili yazılan ve kayıt altına alınan birçok kitapların bazı vakıflar tarafından basılarak (Sazdan söze, yemekten, giyime birçok eksik ve yanlış bilgi içerdiği kitabın üzerinde adı bulunan kişilerce doğrulanmıştır)para bastıkları halde Ankara’da yılda birkaç kez yapılan önemli kutlamalarda Seymenlere geleneksel olarak bir Ankara Tavası bile göndermiyorlar.

Seymenlerse gönüllü bir şekilde bir bardak çay bulamadıkları halde kutlamalar için hazır durumdalar.

Seymenler nasılsa ellerinin altında diye açılışlara, düğünlere, kutlamalara çağırıyorlar. Onlar olmasa ne yapacaklar acaba.

Kültür Bakanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere yirmi beş ilçe belediyesi çalışmaya dahil edilerek son kuşağı kaybetmeden büyük bir ARGE YERİ kurulması acil ihtiyaç oluşturmuştur. ARGE YERİ sadece Seymenlik töresi için değil Ankara’nın tüm kültürlerini de kapsamalı ve halka açık olmalıdır. Öncelikle bir Ankara çalışmak için kütüphanesinin kurulması şart olmuştur.

Şimdiye kadar büyük özveriyle Ankara araştırması yapan kültür elçileri ARGE yerinde çalıştay yapabilmeli, seminer verebilmeli, fotoğraflarını döktürebilmeli yani eksik bilgiler tamamlanana kadar herkesin bir köşesi olmalı ve en son yarışma yapılarak birlik beraberlik içinde ya da ayrı ayrı kişiler adıyla yayınlanmalı be Ankara’ya arşiv oluşturulmalıdır.

Çalışma belli bir aşamaya geldiğinde Seymenlik Töresi devlet üniversitesinde seçmeli ders olarak verilmeli, duruş, davranış ve kapasitelerine göre saz, söz, zeybek oyunlarında notasyon gibi belli bir tarzla eksiklikler giderilmeli Seymenler artık diplomalı olmalıdır. Kadrolu Seymenlerimiz kurumlarda işbaşı yaparak şehre gelen yerli yabancı gelen misafirleri karşılanması, Ankara’nın belli başlı kalabalık yerlerinde halkla zeybek oynamaları veya uğurlanmasıyla kültürel geleneklerimizin tanıtımına katkı sağlanmalıdır.

Ayrıca insanların sosyalleşmesi için dernekler haricinde belediyelerin desteğiyle Sabahları Ankara kahvaltısı, Öğlenleri Ankara yemekleri, Akşamları sıra gecesi gibi zeybek oyunları eşliğinde

7’den 70’ekültüre hasret olan kişilerle tanıştırmak, yaşatmak gerekir ki doğru yanlış ayrıştırılsın ve Seymenlerin de artık emeği ödensin.

Böyle ARGE yerleri Türkiye’nin her yerinde bir model çalışması olarak yapılması gerekir, her İl kendi kültürünü doğru taşımak için artık gereğini yapmalıdır.

Önermek bizden uygulamak takdire kalmış… Bizler işin mutfağında çalışmaya hazırız.

Unutmayalım Yöresel Kültür Sokağında gelenek bir emaneti başka birisine doğru teslim etmektir.

Böylelikle kültürel geleneklerimizi kurarak dünyaya çeşitliliğimizi göstermek, bize bıraktıkları mirasları korumak ve Ata yadigarı üstadları en azından mezarı başında törenle anmak mümkün.

İşte düşündüren gerçek bir örnek. Geçmişte Atatürk’e saz çalan ve defalarca birlikte zeybek oynayan, sazıyla sözüyle yıllar boyunca Ankara türkülerini söyleyen ve hâlen radyolardan, televizyonlardan dinlediğimiz eserler bıraktıkları halde birçok üstad Osman Gençtürk-Genç Osman gibi törensiz uğurlandı ve ne acıdır ki mezarda bile durumları içler acısı, değerleri UNUTULDU.

Hatta 1900 yılında doğan ve 20 Şubat.1963’te aramızdan ayrılan Genç Osman’ın mezar taşı bile 1915 olarak yanlış yazıldı.