‘‘Uydu telefonundan sana konum atıyorum. Takip ediliyorsun. Bir an önce burada olmalısın. Ben bilgisayar üzerinden gerekli programı yazıyorum. Trojenler (Truva atı – Zararlı bilgisayar programı ) bilgisayar sisteminden çıkıp insan hayatına sızdılar. Tehlikedesin, hatta bütün insanlık tehlikede çantanda bulunan evraklara ihtiyacım var. Giriş kodlarını oradan almalıyım.’’ Enes bir an düşündü ve ‘‘çantayı açıp söyleyeyim hemen.’’ Utku sert bir tepkiyle ‘‘olmaz senin buraya acilen gelmen lazım. Şu an takip ediliyorsun. Talimatlarıma uy.’’ Caddeler insan dolu beni kim takip ediyor düşündü. Aslında onu takip eden birçok kişi vardı. Önemli olan güvenlik kapılarına ulaşmaktı. Bu kapılar elbette bir tane değildi. Ayrıca kapılar yüksek güvenirlilikle açılıyordu. Aslında bu kapılardan bir kaçının önünde Trojenler olduğu için içeri girememişti. Tekrar telefona sarıldı. Aramaya başladı. ‘‘Abi, kapılar tutulmuş. Nasıl gireceğimi bilemiyorum.’’ ‘‘Çabuk olmalısın. Zaman tükeniyor. 8. Kapıya yönel, oradan girmelisin.’’ ‘‘Tamam, abi. Hemen oraya geliyorum.’’ ‘‘Dikkat et! Yirmi metre arkanda bir trojen var.’’ Sessizce kapını arkasına geçti. Trojen’in nefesi o kadar hırıltılı geliyordu. Etrafı koklamaya başladı. İleride ölmüş bir kedinin keskin leşi olmasaydı. Belki de Enes’in kokusunu alacaktı. Kapının eşiğine gelince yeniden kokladı. Nefesini tutmuş bekliyordu. Hiç trojen görmemişti. Trojen bir müddet daha orada bekledikten sonra ileriye yürümeye devam etti. Kapıyı hafifçe aralayıp Trojen’e baktı. Aynı insan siluetindeydi. Herhangi bir farkı yoktu. Sessizce oradan çıkıp geldiği yönün tersine yavaşça oradan ayrıldı. Sonra içine bir rahatlama geldi ama tekrar arkasına döndüğünde Trojen’i yeniden gördü. Öyle hızlı koşmaya başladı ki, sanırsınız dünya rekortmeni. Bu ara ‘‘telefondaki ağabeyi, Enes duyuyor musun?’’ Enes nefes nefese sessizce ‘‘duyuyorum abi, bunlar aynı insan, hiçbir farkları yok bizden’’ Utku Enes’e ‘‘tamam atlattın. Çevrende şuan trojen gözükmüyor. Zaten Trojen’ler insanın içine girip onları ele geçiren yaşam formları.’’ Başındaki teri silen Enes ‘‘abi ömrümden ömür gitti.’’ O ara telefonda cızırtılar oluşmaya başladı. Sesler gidip geliyordu. Enes bir aralığa girmiş kapıya doğru yol alıyordu. Bu ara yine Trojen’in homurtusunu duymaya başlayınca telefonu cebine koydu. Ses duyulmasın diye zaten kulaklıkla konuşuyordu. Hemen orada bulunan bir dolabın içine gizlendi. Trojen sessizce yanından geçip henüz birkaç adım atmıştı ki, kulaklık yerinden çıkınca o cızırtı sesi duyuldu. Trojen arkasını döndüğü anda Enes’te kulaklığı yeniden alelacele yerine takmıştı bile. Cızırtı kaybolmuştu. Homurtu hala devam ediyordu. Gözleriyle sağa sola dikkatlice bakan Trojen dolabı fark etmişti. Tam dolaba yaklaşırken arkasında metalik bir ses duyunca o tarafa doğru koşmaya başladı. Telefonun sesi o ara düzelmişti. Utku Enes’e ‘‘Dua et, o köpeğe dua et, duvardan atlarken kovayı düşürdü. Trojen’de o tarafa gitti.’’ Enes olduğu yerden dikkatlice çıktı. Utku Enes’e ‘‘Bütün kapılar tutulmuş gözüküyor. Bunlar gittikçe çoğalıyor. Sana yeni bir kapı açacağım. Yalnız çok çabuk hareket etmen lazım, sana beş dakika veriyorum. Bizim evin köşesindeki bakkalın kapısından gir içeride sana bir kapı açacağım. Kapı sadece yirmi saniye açık kalacak. Çok hızlı olmalısın çünkü bilgisayarda yaptığım. Her şeyi çok kısa sürede algılayıp Trojen’leri ona göre yönlendiriyorlar. Yapay zekâ dedikleri bu olsa gerek. Hadi çabuk ol.’’ ‘‘Offf ya! O kadar zamanda nasıl yetişirim. Abi yapma bana bunu.’’ ‘‘Hadi çabuk ol. Süre başlıyor. Vaktimiz kalmadı.’’ O hırsla o kadar hızlı koşuyordu ki Enes nefes nefese caddenin karşısına geçti. Trojenler ortada fink atıyorlardı. İçinden koş Enes koş dünyanın geleceği sana bağlı diyordu, kendi kendine. Köşeyi dönerken Trojen’in biriyle göz göze geldi. Artık peşinde bir Trojen vardı. Bakkalın kapısından hışımla içeri girdi. Zaten dükkân boştu. Utku’nun açtığı kapı tam zamanında açılmıştı. Son on saniye kala kapıdan güvenli bölgeye girdiğinde, kapı henüz kapanmamıştı. Trojen şekil değiştirip Enes’in sevgilisi siluetine girdi elini uzatıp ‘‘beni bırakma, aşkım özledim seni’’ dedi. Enes o büyülü havaya kendini kaptırmış neredeyse Trojen’in elinden tutacaktı ki. Abisi Utku ‘‘Enes sakın tutma bırak onu o sevgilin değil.’’ Enes kendine gelip te kendini kapıdan içeri attığında, Trojen Enes’in ayağından yakaladı. Enes kendini içeri çekiyor. Trojen onu dışarı çekmeye çalışıyordu. Utku hemen kapının olduğu yere gelip Trojen’in kolunu ışın silahıyla vurup kopardı. Trojen’in kolu kopmuştu. Utku elindeki eldivenle kopan kolu çıkarıp atmalıydı. Trojen’in hiçbir uzvu bu tarafa geçmemeliydi. Alelacele kapı dışına atar atmaz. Kapı kapandı. Trojen kapıyı yumrukluyordu. Ancak iki kardeş Trojen’lerden kurtulup bir ‘‘oh’’ çekmişti. Enes elini ayağına doğru uzatırken Utku ‘‘dur yapma’’ diye bağırdı. Eline aldığı özel sıvıyı Enes’in ayağına püskürttü. Daha sonra her ikisi de ayrı ayrı nükleer arınma banyosuna girdiler. Artık güvendelerdi.
Utku ve Enes araştırmalarını bilgisayar üzerinden yaparken yeni bir bilgisayar imal ettiler. Tamamen Trojen’den arı bir bilgisayarla ürettikleri anti virüs programını yaparak öteki bilgisayarlarına aktardılar. Hem bilgisayarlarını hem de dünyayı Trojen’lerden kurtardılar.
Dünyamız maalesef Korona virüs tehdidi altında. Bizlerde dünyadaki insanların Türkiye’deki birer ferdiyiz. Üç gün önce büyük şehirlerde ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ancak insanımız çok sabırsız. Maalesef bütün uyarıları hiçe sayıp, sosyal mesafeyi unuttuk. Sorunumuz virüs kıtlık değil, savaş değil. Ve sokağa çıkma yasağı iki gün. Evde iki gün idare edecek hiçbir şeyiniz yok muydu ben anlamadım? Kapı önündeki yakın marketten alışverişe izin de vardı hâlbuki.
Utku ve Enes gibi dünyayı kurtarmayacaksınız. Kendinizi virüse karşı koruyacaksınız. Kendinizi korurken başkasına bulaşmasının yolunu kapatacaksınız. Virüs bir başkasının eli, nefesi aracılığıyla size uzanıyor. Siz bundan kendinizi koruyun. Sizden sonrasına da geçmesin. Sizde aracı olursanız sizden sonrakine de siz virüs kaynağı olursunuz. Mesela bir delikanlı virüsü kapıyor eve getiriyor. En sevdiklerine annesine, babasına, dedesine, babaannesine, teyzesine, amcasına bulaştırıyor. O kişiye desek ki al virüsü dedene götür deden ölsün desek, kesinlikle hayır diyecektir. Ancak bilinçsiz davrandığımız için arada aracı oluyoruz. Bana bir şey olmaz demeyin. Virüsün uzattığı eli tutmayın, yeter. Mesafenizi koruyun, yaklaşmayın. Tedbiri elden bırakmayın. Suya sabuna dokunun. Günde iki litre su için, İmmünolojik sisteminizi yani vücudunuzun savunma sisteminizi güçlü tutun.
Sağlıcakla kalın.