Şaibeli işleri olanlar basından korkarlar. Okumayan, körleşmiş ve duyarsız toplumlar aynı zamanda korkak ve unutkandır. Duyarsız toplumlar korkaklığı ve unutkanlığı yaşam biçimi olarak benimserler.
Limon satamayacak kadar bilgisi olmayanlar, yetkili olmuşlar, devletin koltuklarında oturuyorlar. Bunlar; bürokrat zannediyorlar kendilerini ve gerçeği yazan gazeteciyi tehdit ediyorlar, gerçeği haykıran siyasetçiye gözdağı veriyorlar. Bir çapı sıfır bile olmayan zavallı takımı kendini devlet yerine koyup, hem de hiç çekinmeden medya aracılığıyla tehdit savuruyorlar. Klavye kabadayısı olup ahkam kesiyorlar.
Okumuyor, araştırmıyor, kulak dolgusu bilgilerle kendini avutuyor. Birazda çanakta bir şey kaldıysa onu yalamak için olmadık kabadayılık, külhanbeylikler peşinde oluyorlar. Hiç bir savcı da Allah rızası için “Ne oluyor... Hop burası hukuk devleti, kimi tehdit ediyorsunuz?” demiyor, diyemiyor.
Soruyorum, şimdi herhangi bir muhalif vatandaş, veya gazeteci bir kelime yazıyor, aynı gün soruşturma açılıyor. Peki bu tehdit savuran müsveddelere neden bir şey denmiyor. Bunlar gücü nereden ve kimden alıyorlar? İnsanlar sizin gibi düşünmek zorunda mı? Burası Anglo Sakson Eyaleti mi anlamadım?
Bu tür tehditler hukuk olmayan ülkede olur. Biz biliyoruz ki ve inanmak istiyoruz ki Türkiye Cumhuriyetimiz sosyal bir hukuk devletidir.
Sosyal olmadığını gördük, yaşıyoruz milyonlarca kayıtsız işsizimiz ekmek bekliyor. İşi-aşı bırakın tamam bunda çuvalladınız. Bari adalette, hukukta çuvallamayın. Densiz, kendini bilmez üç-beş çapulcu partili ve devlet için değil de, partinin memuru olduğunu zanneden liyakatsızlara neden soruşturma açılmaz, ifadesi alınmaz? Bu insanlar kınanmaz partileri tarafından. Kendi partililerine “Sosyal Medya Etik Kuralları” yazarak olmaz, uygulamaya bakılır. Şu ana kadar siyasetçiyi, gazeteciyi, duyarlı olan sanatçıyı, bilim insanlarını tehdit eden kaç devlet memuru hakkında soruşturma açıldı, kaçı ifadeye çağırıldı.
Hükümet karşıtı görüş belirten sıradan vatandaşı bile tehdit eden kaç iktidar partisi üyesinin ifadesi alındı. İnanıyorum ki, bir elin parmakları kadar değildir. Öyle olsa bu çapulcu insan müsveddeleri, insanları “sende benim gibi düşüneceksin diye” tehdit eder mi?
Unutmayın sizi sığınmaya çalıştığınız yüce dinimiz de kurtaramaz... Çünkü sermayesi sadece din olanın rehberi şeytandır. Şeytanın olduğu yerde ibadette olmaz, hayır da olmaz.
Sermayeniz birazda iyilik olsun, umut olsun. Bu millet iyiliği de, kötülüğü de not alır. Siz iyilikleri not aldırın, iyilikleri rehber edinin. Rehber edinin ki, insan olduğunuzu da belki hatırlarsınız...
Yine şunu da unutmayın ki, maaşlı yöneticilerin zenginleştiği bir toplum asla ileri gitmez. Bu yöneticilerin yanlışlarını görüpte eleştirmeyen, onlara yağdanlık olanlarda asla sürünmekten kurtulamazlar, kurtulmazlar, çünkü oturdukları makam itibariyle, o koltuk nedeniyle zenginleşenler her zaman kendilerine maaşlı veya sadakaya muhtaç ettikleri alkışçı bulurlar. Onlar zenginleşiyor, siz inadına zekata muhtaçsınız halen tehdit ediyorsunuz. Onlar adına, ahkam kesiyorsunuz, onlar adına…
İnanın kıs kıs gülüyorlar onlar. Çünkü bunlar oldukça biz daha çok zenginleşiriz diye avuçlarını ovuşturuyorlar. Sizlerde sadaka kültürüyle övünmeye devam ediyorsunuz. Olan onlara değil, size oluyor. Maalesef bize de, bizlere de oluyor. Kendinize yeterince zarar verip bu kültürsüzlüğü ilke edinin ama, topluma da zarar vermeyin. Kendinize gelin ve tabii ki haddinizi de bilin, haddinizi ey şakşakçı klavye kabadayıları...