Dünya ünlü bilim adamı, aziz dostum, Milletvekili, Azerbaycan Atatürk Merkezi Başkanı, Akademik, Prof. Dr. Nizami Ceferov’dan mektup aldım. Dünya Türklerinin kıymetli dostu, kardeşi hakkında yazıyor. Kıymetli bilim adamı Nizami Bey’in makalesini aynen siz değerli okurlarıma iletiyorum.
TÜRKSOY’un Genel Sekreteri, Türk dünyasının her bir aydınının iyi tanıdığı Düsen Kaseinov öten yılın son günlerinde Bakü’ye geldiğinde Atatürk Merkezini de ziyaret etti. TÜRKSOY’un yeni basılmış kitaplarını bana hediye etti. Onların arasında “TÜRKSOY- 2017” isimli çok enteresan kitap vardır ki, burada
---------------
Türk Dünyasının tanınmış sanat, edebiyat ustalarının doğumunun günü, yılı ve ayı yazılıyordu. Sevimli tebessümüyle bana”10 Mart günü olan sayfayı aç”, dedi. Açtım, okudum:”10 Mart 1947. Kazak Keman sanatçısı, eski Kazakistan Kültür Bakanı ve TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov’un doğumunun 70. Yılı”. Düsen Bey, dedim, gelen yıl sizin yetmiş yaşınızın olacağını biliyordum. Fakat bilmiyorum, TÜRKSOY seviyesinde mi yad edilecek, yoksa JUNESCO’nun? Tatlı-tatlı güldü. “Aramızda yapılmasından yanayım”. Ben, fevkalade yetenekli, manen ve ruhen yetişkin kamil insanı yıllardır tanıyorum. Onunla buluşmamdan, konuşmaklarından fevkalade zevk alıyorum.
KASEİNOV GECEYE NEŞE KATTI
TÜRKSOY’un Ankara’daki merkezi binasında önemli toplantılarından birinde iştirak ediyordum. Düsen Bey’in Başkanı olduğu tüm etkinlikler üst seviyede yapılıyordu. O günün akşamı Gen. Sek. iştirakçilere Türkiye’de alışık duyduğumuz “akşam yemeği” veriyordu. Orada genç bir müzisyen keman çalıyordu. Ben müzisyen değilim, fakat his ettim ki, beyan kemanı iyice seslendiremiyor. Yanımda Kırgızistan’ın TÜRKSOY Temsilcisi oturuyordu. Bana, “Siz Düsen Bey’den bir şeyler çalmasını rica edin, sızı kırmaz”, dedi. “Aslında içimden bunu düşünmüşümdür, fakat teklifimi geri çevirse, ne olur?” “Keyfi yerindedir, biliyorum, baksana yüzüne. Bir işaret etseniz, yeter”. “Düsen Bey, dedim, bu beyan profesyonel değil galiba, belki “masterklas” verseniz, iyi olur”, dedim. Neşeli gülümsedi,“keman beyana aittir, etik olmaya bilir, amma…” Bu arada beyan kalktı ve kemanı seve-seve ustada uzattı. Düsen Bey kemanı kökledi ve Türk halklarına has melodiler keman tellerinden etrafa süzülerek kalplere heyecan ve ışık payladı… Meslektaşları hayranlıkla onu dinlemeye daldılar. Bütün meclis bir anda sustu… Gözlerde sevinç parladı ve en çok hayranlıkla izleyen ve müteessir olan şahıs kemanın sahibi beyan oldu. Düsen Bey kemanı sahibine verdiğinde kadın aynen: “Hocam, beni af edin” dedi, “huzurlarınızda keman çalmağıma pişmanım…
-------------------
…Ben Konservatuarın birinci sınıf öğrencisiyim, üstat, af edin…”. Düsen Bey:” Hayır, hayır, kesin rahatsız olma, yürekle çalın, tekrar-tekrar çalın, sonuçta iyi olacaksın”, dedi. Genç beyan gece boyunca Düsen Bey’in tavsiyelerini dinledi ve titiz çalmaya gayret etti. Gece boyunca ter akıttı, tüm gayretlerini seferber etti, elleri, parmakları tir-tir esiyordu. Sınav veriyordu Usta karşısında. O akşam Düsen Bey enteresan bir olayı hatırlattı bizlere.
AVRUPA SOKAKLARINDA “KEMAN DERSİ”
“Kültür Bakanı iken eşimle Batı Avrupa’ya gitmiştir. Merkezi sokakları dolaşıyorduk. Köşede yaşlı bir adamın keman çaldığını gördük. Yanından geçenler minicik kutuya kuruş falan atıyorlardı. Yakınlaştık. Kutuda az kuruş vardı. Ben de para attım. Kendisinden rica ettim ki kemanı versin çalıyım. Önce şüpheyle yüzüme baktı, sustu, “sındıracaksın, öyle mi?”, dedi. Ben el çekmedim, cebimden yüklü parayı ona uzattım, “sındırmış olsam para sende kalsın”, dedim. Sonunda razılaştık. Eşim de kenardan bizi izliyor, gülüyor, sonucu merak ediyordu. Ciddi konsantre olup çalmaya başladım. Bir etrafa baktım adamlar çevremi sarmışlar. Daha da coştum, keyifle eseri bitirdim. Kutu parayla dolmuştu. Sokak müzisyeni dolu kutuya ve bana bakıyordu. “Hadi yarı-yarıya bölelim mi?” Kemanı kendisine uzattım, “Hayır, tüm paralar sizin olsun”, dedim. Demin sığorta olarak aldığı paralarımı cebime sokarak teşekkür ediyor, gözleri sulanmıştı… Kenardan bizi izleyen(kendisi de iyi müzisyen olan) eşim yaklaştı: “Düsen, dedi, senin gül gibi sanatın vardır, Batı Avrupa’nın istediğin merkezi kentlerde çok rahat ve zengin yaşaya biliriz…”
TORUNLARIN ACILARI KALPLERİ YARALADI
Düsen Bey’e güzel evlatlar ve torunlar büyütmüş bu fedakâr insan, kendisi gibi müzisyen olan ömür dostu, yüz binlerin sevimlisi hanımı öten yıl aniden vefat etmiştir… Azerbaycan Turizm ve Kültür Bakanlığının “Medeniyyet” gazetesindeki mülakatını okudum. Sayılı bir ailede dünyaya göz açtığını, mükemmel bir aile yarattığını, örf adetlerine bağlılığı ve torunlarını da milli gelenekler zemininde bir avuçta tuttuğunu okudum, içtenlikle kederlendim… Dünyanın çeşitli kutuplarında yaşayan torunlar Almatı’da bir araya geldiler ve büyükanneleriyle son defa mezar başında toplandılar. Torunlardan biri de keman çalıyor ve Avrupa’nın sayılı okullarından birinde eğitim alıyordur. Dünya kültür sanatının usta bilicisi ve keman alanında usta, elde ettiği evrensel tecrübe, kültür eğitimi ve diplomasi alanında müstesna birikimi sayesindedir ki sonunda Türk Devletleri Kültür Bakanları Konseyi onu TÜRKSOY Genel Sekreteri gibi fevkalade önemli bir göreve getirmiştir. Türk Dünyasının öyle muteber bir merkezi yoktur ki Genel Sekreter orada bulunmasın. Türkiye’nin Azerbaycan’ın Kazakistan’ın, Özbekistan’ın Türkmenistan’ın, Kırgızistan’ın, Tataristan’ın, Başkurdistan’ın… Tarihi mekanları, asırlar boyunca yetiştirmiş olduğu medeniyet ve kültür adamları, milli bayramları onun gayretleri sayesinde Türk Dünyasının manevi servetine kovuşuyor.
Devlet Başçıları, kültür bakanları, yaratıcı kurumların başkanları, hatta regiyorların icra başçıları ile temasları pek çok çelişkili meseleleri yerinde (kendine öz tarzı, iletişim ustalığı sayesinde) gerçekleşmesi Düsen Kaseinov’un, bir taraftan kendi missiyasını mesuliyetle, liyakatle, yürekle gerçekleştirmesi ise, öte yandan Türk Dünyası coğrafyasında büyük bir idare etme ananesinin de kurallarını yaratmış olmasıdır. Eminlikle söylemek isterim ki, Düsen Bey bundan sonra da uzun iller boyunca Türk Dünyasında nice-nice tarih yaratacaktır… SON.