Yıl 1918. Diktatör Lenin, Koyu Türk Düşmanıydı
1918 yılı, Azerbaycan tarihinde ölüm-kalım yılıydı bir nevi Shakspeare’inin ünlü kahramanı Hamlet’in “Olmak mı, Olmamak mı?” sözlerini hatırlatır. Yani düşman Ermeni çeteleri Ruslar tarafından Azerbaycan topraklarının en uç noktalarına dek yerleştirilmişti.
Sovyet devriminin lideri Vladimir Lenin, aslinde halkımızı kandırmıştı ve yalan söylediği planlamış olduğu etnik temizleme düşüncesinden bellidir. Sovyet devrimcisi, katı Türk düşmanı Lenin, Azerbaycan halkını yok etmek için sözde “Azerbaycan’a hürriyet ve özgürlük getireceğiz”, sözleriyle aldatıyordu. Öte yandan Ermeni teröristlerini illerimize, köylere, ilçe ve kasabalara, tüm Azerbaycan topraklarına yerleştirme emrini Taşnak Stepan Şaumyan’a vermiş, bu görevi gerçekleştirmek için onu Bakü’ye göndermiştir.
Ağustos’un 5’de Kafkas İslam Ordusu birliklerinin Bakü’yü almaları için ceht gösterseler de zafere ulaşamadılar. Çünkü düşman direniyordu ve Bakü her an ateşlene bilirdi. Çünkü çevresi petrol kuyularıyla çevriliydi. Ve o yıllarda petrol toprağın, beş, no metreliğinden fışkırıyordu. Tasavvur edin ki, düşman hiddetlenmiş, Kafkas İslam Ordusu tarafından sıkıştırılmış, illerden kovularak Bakü’ye toplanmıştı. Yanlarında da sömürgeci Britanya Ordusunun asker ve Albayları vardı. Bakü, bu vahşi, kuzgunlar için yağlı tikeydi ve onu her yandan iştahıyla çiğnemek için işbirliği yapmışlardı. Bakü yabancı devletlerin elinde oyuncak olmuş, petrol kokusu almış canavarlar her yandan kentimize sahiplenmek niyetindeydi. Durum vahimdi ve insanlarımız tedirgin halde evlerine kapanmış, her an şehrin yakılacağı korkusuyla uyuyamıyorlardı.
AZERBAYCAN, SÖMÜRGECİLER ARASINDA PARÇALANACAKTI
Olay tıpkı Halk Cephesinin seriştesiz, devletçilik deneyimi olmayan, zayıf, sakallı “Bey”lerin, 1990-93 yıllarında ülkeyi vatandaş savaşı eşliğine getirdiği o vahim günleri hatırlatırdı.
Evet, ne yazık ki, Ağustos’un 2-deki karşı durma uğursuzlukla sonuçlandı. Sebep, 15. Firge’nin Bakü’ye zamanında ulaşmaması oldu. Kafkas İslam Ordusu 148 şehit verdi ve 463 yaralısıyla birlikte geri çekilmek zorunda kaldı. Ama Ağustos’un 26’da, Bakü ilçe ve kasabaları, Fatmayı, Maştağa, Novhanı, Saray, Pirşağı, Kürdehanı, 364 stratejik tepeler kurtarıldı. Üç gün sonra yeni zaferlere ulaşıldı, daha 311 önemli stratejik tepeler, geri alındı. Eylül’ün 1’de Diğah, Mehmmedali ilçeleri ve Diğah’ın güneyindeki 345 sayılı tepeye de Azerbaycan ve Türk bayrağı dikildi. Eylül’ün 5-de Ermeni-Rus-İngiliz birliklerine emir verildi, onlar savaşmadan Ramana, Sabuncu, Zabrat ilçelerinden çekildiler.
Kafkas İslam Ordusu kısa zamanda Azerbaycan Türklerini savaş için iyice eğitmiş oldu. Bakü ve çevre illerinde 8 bin Osmanlı ve 7-8 bin Azerbaycanlı Türk askerleri savaşıyordu. Kafkas İslam Ordusu Osmanlı Silahlı Kuvvetlerinden oluşuyordu ve Rus ordusu bile Osmanlı’dan çekiniyordu. Osmanlı kocaman imparatorluk olmuş, dünyada büyük toprağa, güce sahipti. Kolay değil 34 devleti ellerinde tutmuş, muhteşem paşaları, kumandanlarıyla tanınıyordu. İngilizler ve Ruslar bu nedenle karşı durmadan çekiniyor, il, ilçe ve köylerde önce direniş verdiler, fakat daha sonra Osmanlı ordusu toparlandıktan sonra korku, titreyiş içinde çekilmeye ve Bakü’de odaklanmaya karar verdiler. Buna göre de Ermeni-Veliko (büyük) Rus “Sentrokaspi” (Orta Hazar) hükümetini resmen silahlandırmış 40 bin kişilik Ordusu olsa da mağlup olduklarından, korku ve dehşetten ürkmüşlerdi ve savaşa sadece 3-5 bin arasında değişen askerlerle savaşa girmişlerdi. Onlar çekilir-çekilmez, korkak Ermeniler önlerinde silahlarını atarak “Tilki” gibi koşuyorlardı.
OSMANLI, AZERBAYCAN ORDUSUNU DA EĞİTTİ
“Sentrokaspi” birliklerine, Biçerakov’un, İngiliz Kraliyet Ordusunun kuvvetleri ve Lenkeran-Muğan bölgesinde (Güney’de) yerleşen bölücü-Hıristiyan rejiminin göndermiş olduğu taburlar da yardım ediyordu. Şunu da hatırlatmak isterim ki, düşmanın elinde iki Rus ve iki İngiliz uçağı, harbi gemiler, 6 adat zırhlı araba da vardı.
Osmanlıya ait Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan’a geleceği haberini alan düşman tarafı, ordunun Azerbaycan’a gireceği istikamette tuzak kurulmuştu. Ermeni-Gürcü Hıristiyan destesi Osmanlı Ordusunun topçu, piyade gücünün geçeceği Celaloğlu-Vagonsovka-Sarvan (Yani Aran-Borçalı, Gürcistan illeri) Gazax-Akstafa yolu üzerinde önlenecekti, yok edilecekti. Plan böyle olmuştu. Ordu da bu dizergah üzerinden Azerbaycan’a girecekti.
Şimdiki Ermenistan-Gürcistan sınırlarının Başkeçit’e taraf 5-6 kilometreliğinde Yunan köyleri Gora (meden)-Sakir (Gaskatala) yöresinde korkunç dağ çayı üzerinde köprü civarında yerli devletin desteği ile Ermeni-Gürcü Hıristiyan silahlı desteleri tarafından tuzak kurulduğu haberi duyuldu. Ve bu haber, o zaman Başkeçit’in Saatlı ilçesinde Osmanlı devleti ile işbirliği yapan, Gori Koleji mezunu, müsavat yanlısı, halk aksakalı ve din adamı, Molla Süleyman Yolçu’nun kulağına ulaştı. Adaletli Azerbaycan Türkü olan Süleyman Bey, namert düşmana karşı emrinde olan köy ve kasabalardan asker topladı ve direnişe hazırlandı, Osmanlı Ordusu’nun Azerbaycan’a girmesi için bütün insanları seferber etti. Ayriyeten bu haberi de Osmanlı kumandanlığına ulaştırmayı başardı.
OSMANLI ORDUSUNA ERMENİLERDEN TUZAK
Aslinde Ordu Azerbaycan’daydı, bu gelen topçu taburu ve ilave kuvvetler idi ki, sonra düşmana nasıl ağır ders vereceğini ileride göreceğiz. Eğer bu tuzak baş tutmuş olsaydı, Osmanlı büyük kayıp vermiş olacaktı ve Azerbaycan’ın kaderinin ne olacağı soru olacaktı. Süleyman Bey’in gayretleri ile Osmanlı Ordusu tuzak kurmuş düşmana iyi ders verdi ve zaferle Azerbaycan topraklarına girdi, bir başa Bakü’ye istikamet aldı.
İslam Kafkas Ordusu’na ilave birlikler böylece Bakü’ye hareket ettiler. Son vahim olaylar Bakü’nün düşmandan alınmasında baş verecektir… Tarihi zafer hakkında daha sonraki yazıda...
DEVAMI VARDIR