Türk sporuna yatırım bu mu?

Orhan Aksakal

Sporumuza, sporcumuza yatırım yapmanın en güzel örneğini geçen hafta izledik. İzledikçe güldük ve kendi halimize üzüldük. Yaptığımız yatırım gerçekten geleceğe ışık tuttu ve bizlere umut verdi, demek isterdim fakat karamsar bir tablo çizdi bizlere.

Geçen hafta bir derbi heyecanı vardı ve Galatasaray-Beşiktaş derbisinden 2-0’lık skorla gülerek ayrılan ev sahibi sarı kırmızılılar şampiyonluk yolunda rakiplerinin önünde avantajlı bir skorla öne geçerken Beşiktaş şampiyonluğa havlu attı diyebiliriz.

Buraya kadar her şey iyi güzeldi ve ortaya konulan mücadele alkışı hak etti. Beşiktaş girdiği onca gol pozisyonundan yararlanamazken ev sahibi Galatasaray girdiği pozisyonları siyah beyazlı savunmanın ikramları neticesinde sonuçlandırarak istediği alıp Türk Telekom Stadyumu’ndan mutlu ayrıldı.

Maçtan önce takımların kadroları açıklandığında şöyle bir baktım gözlerime inanamadım. Sahaya çıkan 22 futbolcu içinde bir tane Türk futbolcu vardı o da Beşiktaş’ın Almanya’da doğan ve Alman pasaportu taşıyan futbolcusu Tolgay Arslan’dı.

Türk futbolunun iki çınara sahadaydı fakat ruhları ve geçmişleri sahada değildi. Bir Türk olarak, bir Türk futbolsever olarak büyük üzüntü duydum ve çok üzüldüm. Düşünebiliyor musunuz sahada 22 futbolcu var içlerinden bir tanesi Türk. İnsanın kanına, insanın içine dokunuyor bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir kulüp yönetimidir anlayan beri gelsin.

Sonra diyoruz ki takımlarımız neden Avrupa’da, dünyada başarısız ve neden A Milli Futbol Takımımız neden şampiyonalara gidemiyor diye. Gidememenin en büyük nedeni işte bu yabancı futbolcu furyası. Türk futbolcularının oynadığı bütün mevkileri yabancı futbolculara tahsis etmişiz ve sonra onların milli takımda başarılı olmasını ve milli takımın Dünya Kupasına ve Avrupa Şampiyonasına katılmasını arzu ediyoruz değil mi?

Daha çok bekleriz, daha çok hayal satarak milleti ayakta uyuturuz. Ardından kulüplerimiz borç batağına girer ve Avrupa kupalarından men cezası alırlar ve sonuç olarak karşımıza çıkan gerçek bu olur. Yazık değil mi? İnsan bunları duyunca üzülmez mi?

Yapılan araştırmada karşımıza acı bir tablo çıkıyor. İddialı olmak güzel ama Türkiye Avrupa'nın en çok yabancı oyuncu oynatan ülkesi. Ülkemiz en çok yabancı oyuncunun oynatıldığı lig. Aynı zamanda yaş ortalaması en yüksek olan lig. Yani en yaşlı lige sahibiz hem de en çok yabancıyı biz oynatıyoruz. Sonucunda beğenmediğimiz veya takıma katkı sağlamayan bu yabancı oyuncuları göndermek için dünyanın parasını verip ülkesine gönderiyoruz. Veya takımdan gönderiyoruz parasını da vermiyoruz ve bu kez devreye UEFA giriyor böyle olunca dünyanın cezasın ödüyoruz.

Bir ilginç olay daha var. Altyapıdan yetiştirdiğimiz oyuncuları oynatma konusunda çok cimriyiz ve sonuncu sıradayız. Altyapıdan oyuncu yetiştirip oynatamıyoruz. 2011 yılında yapılan bir araştırmada, Türkiye liginin yüzde 54'ünün yabancılardan oluştuğunu görülüyor. Aradan 6 yıl geçti. Bu rakam yüzde 73'e yükseldi. Yani şu anda biz yüzde 73'lük bir rakamla yabancıların oluşturduğu bir ligi oynuyoruz.

İşte durum ve halimiz ortada. İnşallah yeni sezonda bir işe yaramayan, varlığı ve yokluğu belli olmayan Türkiye Futbol Federasyonu bir karar alırda yabancı kısıtlamasına gider yoksa futbolcularımıza yeterince forma verip oynatmazsak daha çok ah daha çok vah deyip dizlerimizi döveriz bu kadar basit.