Türkiye’de kadın olmak

Mehtap Mert

Her gün 3. Sayfa haberlerinde okuduğum kadın cinayetlerinin gölgesinde ve hüznünde kaleme alıyorum bu yazıyı.  Kadın olmak, kız çocuğu annesi olmak; yüreğimiz ağzımızda yaşama nedeni değil, onur kaynağı olmalı. Kadınlara kıyan canilerin ifadelerine istinaden yapılan anket sonuçlarına göre % 80’lik kısım “çok seviyordum, kıskandım” ifadesini vermiş.

LÜTFEN!! SEVMEYİN BİZLERİ CANIMIZA KAST EDECEK KADAR…

Toplumdaki her bireyin huzur ve refah içerisinde yaşamasını sağlamak, sağlıklı ve güvenli bir toplum oluşturmanın en temel ilkeleri arasında yer almakta. Sadece kadınlar değil tüm insanlar eşit ve özgür yaşama hakkına sahip. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle yaşamın her alanında karşılaşılabilecek güç dengesizliğinin üstesinden gelmek için kadın-erkek eşitliğinin yasalarla etkin bir şekilde korunması ve tüm bireyler için güvenli bir ülke yaratılması gerekmekte.

Kadınların gündelik hayatın her alanında (ister evinde, ister işinde, ister toplumsal alanlarda) karşılaştığı zorluklar, eşitsizlikler ve bu durumun doğurduğu sonuçlar güvensiz ortamın temel nedeni.

En temel ihtiyaçlardan biri olan güvenliğimizin sağlanması sosyal devletin temel amaçlarından biri olmalı. IPSOS (Fransa’da bulunan çok uluslu araştırma firması) araştırmasına istinaden, toplum kadına yönelik şiddetin cezasız kaldığı, mevcut yasaların etkin şekilde kullanılmadığı görüşünde. Eşitliği korumaya yönelik yasaların ve kadına şiddete karşı uygulanan cezaların yetersizliği, kadınların yaşadığı huzursuz, endişeli ve tehlikeli atmosferin asıl nedeni.

Muasır medeniyet seviyesine erişmiş ülkelerden önce kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiş bir ülkede yaşıyor olmak, bu sorunların aşılacağı umudumuzu diri tutmakta. Eğitimin; bilinçlendirme, bilgilendirme ve empati kurma hususunda katkısı tartışılmaz bir gerçek.

Hukukun üstünlüğü ve eğitimde fırsat eşitliğinin hakim olduğu sosyal devlet anlayışı hiçte ulaşılmaz olmamalı temennisiyle…

Sağlıcakla kalın…