Türk’ün dünyasına girmek istiyorsan türkü dinlemen yeter. Orada sevgi de vardır saygı da, isyan da vardır insan da, Muhammed de vardır Ali de…
Ne demek istediğimi daha iyi anlatma adına büyük ozanlara ve türkülerine sığınıyorum! Benim gözümde bir sosyolog, bir teolog, bir psikolog ve elbette ki çok büyük ozan olan Daimi, ‘bir gerçeğe bel bağlamanın’ insanın başına ne işler getirdiğini, başyapıtlarından olan türkünün ilk iki dörtlüğünde şöyle anlatır:
Bir gerçeğe bel bağladım erenler
Aldı benliğimi bitirdi beni
Damla idim bir ırmağa karıştım
Denizden denize götürdü beni
Nice kabdan kaba boşaldım doldum
Karıştım denize deniz ben oldum
Damlanın içinde evreni buldum
Yine benden bana getirdi beni
Rıza Tevfik’in dedikleri, denmişler kadar mühimdir. Hani diyor ya “Havva’yı aldatan yılan sendedir” diye; iyi anlamak, iyi dinlemek, iyi yorumlamak gerek:
Gel derviş gel hele yabana gitme
Her ne arar isen inan sendedir
Beyhude nefsine eziyet etme
Kabe’yse maksudun rahman sendedir
Çünkü… Çünküsünü Aşık Mahzuni Şerif anlatsın:
Öyle bir zamana düştük
Küfrün adı iman oldu
Doğru dürüst gider iken
Hakkın yolu duman oldu
Koyun sesi kurdun sesi
Bir çıkıyor neyin nesi
Adamın adam sevmesi
Geçti hayli zaman oldu
Hakkın yolunu duman edenler ve gelip geçen zamanlar adına görülmesi gerekenler varsa onu da Harabi (seçtiğim dörtlükleriyle) göstersin:
Ey zahit şaraba eyle ihtiram
İnsan ol cihanda bu dünya fani
Ehline helaldir, na ehle haram
Biz içeriz bize yoktur vebali
Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali
Oysa görmek için ‘insan’ olmak yetiyor! Çünkü her şey gelip insanda düğümleniyor. Ben demiyorum, Daimi diyor:
Kainatın aynasıyım
Mademki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyım
Mademki ben bir insanım
Yazıyı iki yıl önceki bir Ramazan dörtlüğümle bitirmek istiyorum:
Recep, Şaban, Ramazan peşin sıra gelirler
Muharrem’le buluşup din kardeşi olurlar
Müslümanlar oruçla iman, huzur bulurlar
Unutmayın mühimi; doymak değil doyurmak…